AK Parti için sert sözler

AK Parti için sert sözler
Kapatılan Fazilet Partisi'nde milletvekilliği, onun devamı olan Saadet Partisi'nde ise genel başkan yardımcılığı yaparken 28 Şubat sürecine yakından tanıklık eden CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, Zaman'a konuştu; AK Parti'nin 28 Şubat'a rahmet okutacak uygulamalar yaptığını söyledi.

28 Şubat'ın ‘insafsız ve vicdansız bir süreç' olduğunu vurgulayan Bekaroğlu, “Bunlar da aynı insafsızlığa ve aynı vicdansızlığa devam ediyorlar. 28 Şubat sisteminin ötesine geçerek, 28 Şubat uygulamalarını daha etkili, daha yaygın ve daha sofistike hale getirerek uyguluyorlar maalesef.” dedi. 28 Şubat'ta Hürriyet Gazetesi'nin attığı ‘topyekün imha' manşetini hatırlatan Bekaroğlu, “Bunlar da topyekün imha yapıyorlar. Kurunun yanında yaşı da yakmanın ne evrensel hukukta ne de dinde yeri var.” diye konuştu.

Psikiyatri profesörü olan Bekaroğlu, Türkiye'nin ‘olağanüstü hal devletine doğru evrildiğini', terör olayları, her gün gelen şehitler ve çatışma ortamının toplumun kaldırabileceği yükü aştığının altını çizdi ve şu uyarıyı yaptı: “Terör ve şehitler üzerinden bir şeyler kurgulayanlar varsa yaşanabilecek patlama ve dağılmanın altında kalabilirler. Bu sessizlik gibi görünüyor, hayır, bu kadar şehit bu kadar çatışma ve kan ve bunu taşıyamayacak noktaya doğru geliyor, bunu herkes bilsin. ” Mehmet Bekaroğlu'nun Zaman'a yaptığı açıklamalar özetle şöyle:

Aynı talimat almış yargı, aynı özel mahkemeler

28 Şubat'ta asker ve askerin düşündüğü gibi düşünenler, seçilmiş bir hükümeti görev yapamaz hale getirmişlerdi. Bunu yaparken temel araçları da hukuksuzluktu. Hukukun içinde hareket ediyormuş gibi şeklen görüntü vererek hukuksuzluk yapmışlardı. Birinin düşüncelerini beğenmiyorlar, onu devre dışı bırakmak istiyorlar veya bir kuruma bir suç uyduruyorlardı. Talimat almış, brifing almış yargı eliyle onu derdest ediyorlardı.  Bu yöntemi çok kullandılar. Brifing almış yargıyı araç olarak kullanarak siyasal ve idari işleyişi bozdular, birçok insana haksızlık yaptılar, mesleğinden, işinden, makamından ettiler. 28 Şubat'ın özelliği buydu. Şimdi de aynı yöntemler kullanılıyor. Aynı talimat almış yargı, aynı özel mahkemeler kullanılıyor. İsimleri değişiyor ama yöntem aynı.

‘TOPYEKÜN İMHA' YAPIYORLAR

28 Şubat'ın bir başka özelliği de, suçlu olduğunu iddia ettikleriyle yetinmiyorlardı. Ona düşünce ve yaşam tarzı olarak yakın olan herkesi toplu suçluymuş gibi devre dışı bırakıyorlardı. Holdingden bakkala manava kadar, üniversite hocasından ilkokul öğretmenine kadar, müstahdeminden genel müdürüne kadar, topyekün, o şekilde düşünen insanlar mahkûm ediliyor, suçlu kabul ediliyor ve haksızlık yapılıyordu. Yöntem buydu. Bu yöntem bugün de kullanılıyor. ‘Biz mağdur edildik' iddiasıyla gelen bugünkü iktidar 28 Şubat'ın bütün yöntemlerini kullanarak hatta onları biraz daha geliştirip kullanarak diğer insanları mağdur ediyor. Diyelim ki bir tane adam, kendilerine göre, bilmem ne örgütüne mensup, devlete zarar verdi. O insan gibi düşünen o insana yaşam tarzı, ideoloji olarak veya değişik bağlarla yakın olan insanların tamamına karşı bunu işliyorlar. Meşhur, kuru ile beraber yaş hikâyesi. 28 Şubat'ta çok meşhurdur Hürriyet Gazetesi'nin manşeti, ‘Topyekün imha' idi. Bunlar da topyekün imha yapıyorlar.

Türkiye olağanüstü devlete doğru evriliyor

Ciddi ciddi şunu iddia ediyorum: Zaten problemli olan ve tam ve eksiksiz hukuk devleti olsun dediğimiz hukuk devleti bütünüyle ortadan kalkarak Türkiye olağanüstü devlete doğru evriliyor. Bu, vahim bir şeydir. Böyle yaparak iktidardakiler de bindikleri dalı kesiyor. Çünkü seçilmiş hükümetler ve siyaset, ifade özgürlüğü üzerinde oturur. Diğer düşünceleri değişik baskı araçları kullanarak yok etmek, etkisiz hale getirerek iktidara gelmek, seçim yapmak demokrasi falan değildir. Mesela 1 Kasım seçimleri böyle bir ortamda geçti. Büyük bir korku oluşturdular, yetmezmiş gibi devletin bütün imkanlarını kullanarak bir seçim yaptılar. Muhalefeti bütünüyle susturdular. Meşhur laftır, ‘köpekler serbest, taşlar bağlı' diye. Böyle bir sistem kuruyorlar. Köpekleri tırnak içinde mecazi anlamda kullanıyorum, köpeklerin serbest taşların bağlı olduğu sistemdir olağanüstü hal devleti. Türkiye böyle bir devlete doğru evriliyor maalesef.

CADI AVI GENELGESİ VAHİM

Başbakanlık'ın memurlarla ilgili son genelgesi çok vahim durumlar içeriyor. Bütün dernekler, sivil toplum örgütleri, muhalif olan herkes buradan taciz edilebilir. Herkes de olağanüstü yargı yöntemleriyle yargılanabilir. Bu olağanüstü hal uygulamaları artık olağanüstü devlet uygulamalarına dönüştü. Siyasal suçları ve muhalif olmayı terör parantezine alıyor ve malı mülkü parayı sermayeyi özel şirketi terör finansmanı ile ilintiliyor ve el koyuyorsanız, bunlar ancak olağanüstü hal devletinde olur.

Yapılanların ne evrensel hukukta ne de dinde yeri var

Bu kurunun yanında yaşı da yakmanın ne evrensel hukukta ne de dinde yeri var. Böyle bir şey yok. Bir suç varsa bu şahsidir, Kur'an-ı Kerim'de de ‘Hiçbir günahkârın günahı başkasına yüklenemez' deniyor. Modern hukuk da bunu diyor. Böyle olmasına rağmen bunlar alabildiğine 28 Şubat yöntemlerini kullanarak insanlara zarar veriyorlar. Filan kesimler, paralelciler, diktörtgenciler, kendilerine göre nasıl tanımlıyorlarsa, bu ayrı bir konu. Ama buradan hareket ederek 28 Şubat yöntemlerini kullanarak insanlara zarar vermek gerçekten insafsızlıktır, vicdansızlıktır. 28 Şubat, insafsız vicdansız bir süreçti. Bunlar da aynı insafsızlığa ve aynı vicdansızlığa devam ediyorlar. 28 Şubat sisteminin ötesine geçerek, 28 şubat uygulamalarını daha etkili, daha yaygın ve daha sofistike hale getirerek uyguluyorlar maalesef.

Toplum patlama noktasında

Siyasetçi olarak ülkenin geleceği ile ilgili ciddi endişeler taşıyorum. Bir ruh hekimi olarak bu endişelerimi destekleyecek birçok veriyi de görebiliyorum. Bu toplum hızlı bir şekilde çözülmeye dağılmaya ve en kötüsü iç çatışmaya doğru sürükleniyor. Erdoğan Türkiye'de terör ve sorunların artmasını, kendisinin önüne koyduğu yola uygun bir ortam olarak görüyor ve değerlendiriyor. Bunu ‘sorumlusu odur' anlamında söylemiyorum. ‘Gelen şehit haberleri artık kanıksandı' deniyor ama bir psikolog olarak söylüyorum, her toplumun veya kişinin taşıyabileceği bir ağırlık vardır. Bu iş yani terör, şehit, çatışma konusunda Türk'üyle Kürt'üyle bu toplumun, istiap haddi diye bir şey var, kaldırabileceği yükü aşmaya başlamıştır. Ve bir yerde ciddi bir kopma, dağılma, patlama noktasına doğru geliyor. Terör ve şehitler üzerinden bir şeyler kurgulayanlar varsa bu patlamanın dağılmanın çökmenin altında kalabilirler, uyarıyorum. Bu sessizlik gibi görünüyor, hayır, bu kadar şehit bu kadar çatışma ve kan ve bunu taşıyamayacak noktaya doğru geliyor, bunu herkes bilsin.

28 Şubat 2016 09:12
DİĞER HABERLER