Asrın Mazlumu ve Düşünce Mimarı 1

Samanyoluhaber.com yazarlarından Ertuğrul İncekul "Asrın Mazlumu ve Düşünce Mimarı" başlıklı köşe yazısında muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'yi ve hizmetlerini anlattı.
Adanmış bir ömrün ardından...


Fethullah Gülen Hocaefendi hayattayken, varlığıyla bizlere büyük moral olurdu. Ne zaman imkân bulsam, ziyaretine gitmeye çalışırdım. Her ziyaret, bambaşka bir yenilenmeye, ruh dünyamda canlanmaya vesile olurdu. Son ziyaretimi Mart 2019 ayında gerçekleştirmek nasip olmuştu. O gün bir hatıra fotoğrafı çektirmiş, hususi duasını alma şerefine nail olmuştum. 24 Ekim 2024 tarihinde Pensilvanya’da gerçekleşen cenaze törenini ve öncesini ekran başında, gözyaşları içinde izledim. Saatlerce süren canlı yayında, geneli gençlerden oluşan o büyük kalabalığın içinde tam bir huzur, edep ve ayrılık hüznü vardı. Hocaefendi’nin vefat haberini sabahın erken saatlerinde aldığımda dakikalarca yerimden kalkamadım. Donakalmıştım. Sanki ölüm onu es geçecekmiş gibi bir his vardı içimde. Ama her fani gibi o da, vazifesini bihakkın tamamlayıp asıl dostlar vatanına kanatlanıp uçtu. Bu ayrılış, bir devrin kapanışı gibiydi; bir çağa tanıklık eden asrın vicdanı, sessizce Hakk’a yürümüştü.

Anadolu’nun Çığlığı

Cemil Meriç, Bediüzzaman için şöyle der: “Said, dağ başında vaaz eden bir mürşit. Hor görülenler, her şeyini kaybedenler, mukaddesleri çiğnenenler ona koştu akın akın. Her risale bir çığlık, şuuraltının çığlığı.” Fethullah Gülen de Anadolu insanının çığlığı olmuş, inlemiş; onların ümidi, sığınağı, parlayan yıldızı olmuştur. Dinin yokluğa mahkûm edildiği bir kurak dönemde, her yana bahçıvanlar yollayan bir düşünce ve ruh mimarı olmuştur. Anadolu insanının ezikliğini, “başaramayız” duygusunu kırmış; vaazlarıyla, hitabetiyle halkı cesaretlendirmiştir. Asırlardır karaya oturan bir gemiyi, gözyaşlarıyla yeniden harekete geçirmiştir. Onun sesi, yüreklerin derinliklerinden yükselen bir çağrının yankısıydı. Hocaefendi, Anadolu insanının hem kalbi derinliği hem de irfan damarını yeniden canlandırmıştır.

Açılımın Öncüsü

Türkiye’de muhafazakâr kesimiyle birlikte, Müslümanlığı sevdirebilen, hoşgörüyle anlatabilen bir öncü olmuştur Fethullah Gülen. Özellikle Türkiye’nin ayrımcı ve ötekileştirici zihniyetinde ciddi bir dönüşüm başlatmıştır. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı öncülüğünde yürütülen Diyalog ve Birlikte Yaşam Açılımı programları, toplumda adeta tektonik kırılmalara yol açmıştır. Bu açılımlar sayesinde, liberallik, çok kültürlülük ve farklı olana saygı önündeki engeller kaldırılmıştır. Belki de Türkiye tarihinde ilk defa, farklı görüşlerden insanlar barış içinde bir arada yaşanabileceğine inanmıştır. Ancak gün gelmiş, Hizmet Hareketi’ni “cadılaştırma” operasyonlarıyla, ifade özgürlüğü, sivil toplum, bağımsız yargı gibi temel dinamikler yerle bir edilmiştir. Adeta yeni bir engizisyon rejimi kurulmuş, farklı düşünen her insan susturulmak istenmiştir.

Diyaloğu Kavramsallaştıran Barış İnsanı

Fethullah Gülen, yalnızca bir din alimi değil, aynı zamanda eğitim, ahlak ve düşünce modeli sunan bir aksiyon ve fikir insanıdır. Kendi ülkesinin sınırlarını aşarak, barış ve birlikte yaşama kültürünü dünyaya cömertçe taşımıştır. Her hamlesini, vahyin rehberliğinde, kalp ve aklın vesayetinde planlamış, hep hikmetle konuşmuştur. 1998 Mart ayında Papa II. John Paul ile yaptığı görüşme, sadece Türkiye için değil, tüm dünya için milat sayılabilecek bir olaydır. Bu görüşmeyle birlikte Hristiyan dünyasıyla kapılar yeniden açılmış, yeni bir güven hattı oluşmuştur. Prof. Inamul Haq, Gülen’in düşüncesini “teolojik tevazu” kavramıyla açıklar: “Hiç kimse mutlak hakikate sahip değildir; bu yüzden diyalog bir zorunluluktur.” Nostra Aetate belgesinde belirtilen “başka inançlara saygı, farklılıkları zenginlik olarak görme ve toplumsal uzlaşıyı öne çıkarma” ilkeleri, Gülen’in diyalog anlayışında vücut bulmuştur. Dinler tarihi uzmanı Dr. Paul Weller, Gülen’in metodolojisinin etik ve teolojik bir çerçeve sunduğunu, hem Müslümanlara hem de diğer inanç gruplarına kendi doğrularını ifade etme ve başkalarının doğrularına saygı duyma alanı açtığını belirtir. Weller’e göre Gülen’in mirası, ölümünden sonra bile sosyal ve teolojik bir kaynak olarak varlığını sürdürecektir.

Fetih Ehli: Ricâlü’l-Feth

“Ricalü’l-Feth”, yani fetih ehli insanlar... Hocaefendi, “Veli ve Evliyaullah” makalesinde, adeta bu kavramın ruhunu anlatır: “Bu insanlar, gönüllere esrar-ı ilahîyi duyurma hizmetleriyle ricâlü’l-feth; herkes tarafından bilinmemeleriyle ricâlü’l-gayb; cezbe ve incizap yönleriyle ricâlü’l-kuvve; kötülük yapanlarla bile iyi münasebet arayışında olmalarıyla ricâlü’l-mennân’dır.” Onların en belirgin özellikleri; hudû, huşû, mahviyet ve af yolunda yürümeleridir. Görüldüklerinde Hakk’ı hatırlatırlar; Hakk huzurunda bulunmanın verdiği mehabetle, her zaman saygılı ve incelikle hareket ederler. Hocaefendi, bu tarifte aslında kendi duruşunu anlatmıştır.


https://youtu.be/FFBzg_9_Ins
14 Ekim 2025 11:12
DİĞER HABERLER