G-20 Zirvesi öncesinde Alman Parlamentosu Bundestag'da bir grup gazeteciyle buluşan Claudia Roth, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in 1 Kasım öncesi Türkiye'yi ziyaret etmesini eleştirirken, “Bir insan nasıl Bay Erdoğan'la Türkiye'deki mülteci sayısını daha da artıracak bir anlaşma yapabilir? Türkiye ve Türk toplumu bu sorunla nasıl baş edecek? Bu kadar çok sayıda kadın, erkek ve çocuk Türk toplumuna nasıl entegre olacak?” diye sordu. Merkel'in Almanya'da özellikle de kendi partisi tarafından çok yoğun eleştiri baskısı altında olduğunu kaydeden siyasetçi şunları söyledi: “Türkiye'nin mültecilerin Batı'ya geçişini sınırlaması karşılığında ülkeye bir miktar para ve bazı sözler vermenin ve seçim öncesi ülkeye iktidara destek olarak yorumlanacak bir ziyarette bulunmanın Türkiye'ye, mültecilere ve AB'ye bedelinin çok fazla olduğunu düşünüyorum.”

Roth, Avrupa Konseyi'nin 1 Kasım seçimlerinin adil olmadığı görüşüne ‘tamamen' katıldığını söyledi. Basın özgürlüğünün hayatı devam ettirmek için ‘ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaç' olduğunu vurgulayan Roth, “Her geçen gün daha çok gazetenin kapatıldığı, gazetecilerin hapse atıldığı bir çerçevede adil seçimlerden nasıl bahsederiz, bilemiyorum. Almanya'da özgür medyaya erişimin olmadığı ve eşit şartlarda seçim kampanyası yapılamadığı bir şekilde seçime gittiğimizi hayal dahi edemiyorum.” değerlendirmesinde bulundu. “Benim bakış açıma göre basın özgür değilse demokrasi yoktur.” dedi.

Alman siyasetçi, İpek Koza Grubu'nun televizyon kanallarının canlı yayında kapatılmasının ise kendisi için büyük bir ‘şok' olduğunu belirtti. “Bugün TV'nin canlı yayında kapatılması ve artık başka gazetecilerle tamamen farklı bir yayın politikasına geçmesi benim için Hollywood filmi gibiydi. ‘Bu benim bildiğim Türkiye değil. Benim dostlarımın Türkiye'si bu değil.' diye düşündüm.” ifadelerini kullandı.