Bahçeli: AKP, iç güvenlik paketiyle korku devletinin yasal kılıfını hazırlıyor

Bahçeli: AKP, iç güvenlik paketiyle korku devletinin yasal kılıfını hazırlıyor
Milliyetçi Hareket Partisi(MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, iç güvenlik paketini eleştirip geri çekilmesini isteyerek, "Teröristler bırakınız molotofu, elinde uzun namlulu silahlarla korkusuzca dolaşmakta, önüne gelene şiddet uygulamaktadır. AKP, korku devletinin yasal kılıfını hazırlamaktadır. AKP, azdırdığı teröristleri bahane göstererek muhalif sesleri kısmaya, demokratik tepkileri bastırmaya çalışmaktadır." dedi.

Partisinin Meclis Grup toplantısında konuşan Bahçeli, demokrasi ile ekonominin birleşik kaplar gibi olduğunu; bunlardan birinin diğerinden aşağıda veya yukarıda olamayacağını vurguladı. Demokrasinin yara aldığı, demokratik kültürün yozlaştığı bir ülkede ekonominin güvencede kalması ve istikrara kavuşmasının akla ve bilime aykırı olduğunu dile getiren Bahçeli, "Toplumsal güven sarsılıyor, gelecekle ilgili beklentiler bozuluyorsa elbette ekonomi bundan olumsuz şekilde etkilenecektir. Hukukun gölgelendiği, adaletin askıya alındığı, sosyal ve siyasal gerilimlerin tırmandığı bir ülkede ekonomik denge ve düzenden bahsetmek de saflıkla eş anlamlıdır. Türkiyemiz maalesef böylesi bir girdabın, böylesi fasit bir dairenin içinde bocalamaktadır. Uzunca süredir ekonomi bıçak sırtındadır. Makro ekonomik parametreler tehlike sinyalleri vermektedir. Yaşanan ekonomik temelli sıkıntı ve açmazlar Hükümet'in iddialarını tümden yalanlamakta, tümden rafa kaldırmaktadır. Acı gerçekler iktidarın ipliğini pazara çıkarmaktadır. Örtülemez, kapatılamaz, saklanamaz devasa sorunlar Başbakan ve Hükümeti'nin siyasi aldatma ve kandırma mekanizmasını çürütmektedir. Kaygıyla izliyoruz ki, Türkiye'nin ekonomik güvenliği, ekonomik dinamizmi, ekonomik direnci sorumsuz ve savurgan iktidar tarafından devamlı zayıflatılmaktadır." diye konuştu.

'BAŞBAKAN HALA HAYAL TACİRLİĞİNE DEVAM EDİYOR'

Başbakanın hala hayal tacirliğine, ezberlediği klişe ve şablon ifadelerle süslediği umut satıcılığına devam ettiğini ifade eden Bahçeli, milletin işsizlikten adeta kırıldığını söyledi. "Hükümet zihniyeti iş bulmada bu kadar başarılı bir noktada ise, milyonlarca vatandaşımızın işsiz güçsüz kalmasını nasıl açıklayacaktır?" diye soran Bahçeli, şöyle devam etti: "Başbakan yandaşlara iş bulmayı marifet görüyorsa, hakkı vardır; bu alanda eline kimse su dökemeyecektir. Başbakan eşe, dosta, akrabaya, bakan yakınlarına ballı ve bol kazançlı iş kapıları açmakla övünüyorsa, yine diyecek bir şey yoktur; hakikaten de bu konuda ustalık belgesi alacak seviyelere gelmiştir. Fakat hiçbir torpili ve hatırlı tanıdığı olmayan; tutacak dalı, sırtını yaslayacak arkası bulunmayan masum insanlarımız işsizlik zulmüyle mücadele etmektedir. Sınav yolsuzluğu yapan çeteler alın teri döken kardeşlerimizin hakkını gasp etmekte, haklarını yemektedir. Bir yanda Erzurumlu yoksul Mehmet, bir işe girmek, geleceğini kurtarmak, yuva kurup milletine ve ülkesine faydalı olmak için gece gündüz çalışırken; diğer yanda yan gelip yatan asalak ve tembel yandaşlar kolaylıkla işe yerleştirilmektedir. Bir yanda Manisalı Ayşe 'elim ekmek tutsun' arayışıyla aylarca KPSS sınavlarına hazırlanıp ümitle çalışıp didinirken; diğer yanda hırsızlar soru çalmış, erkenden köşeyi dönmüştür. Öte yandan atanamadığından zorlu hayat şartlarına ve çileye katlanan öğretmenlerimizin çığlığını işiten de olmamıştır. Başbakanın vicdanlara sığmayan bu hazin gerçekleri bilmemesi, duymaması, öğrenmemesi mümkün değildir. Aksi takdirde ülke gerçeklerinden tamamen kopmuş olacaktır ki, bunun da vebali taşınamayacak kadar fazladır."

'ÇAMUR AHMET BU KEZ DE CEBİR AHMET OLMUŞ ÇIKMIŞTIR'

"2014 yılında 10 bin 537 dolar olan kişi başına düşen gelirin, 2015'in ilk aylarında volkan gibi patlayarak 19 bin dolara çıkması, patenti Davutoğlu'na ait ve sırrını hiç kimsenin bilmediği hesap ve matematik yöntemlerinin bir sonucu olsa gerektir." diyen Bahçeli, "Çamur Ahmet, bu kez de Cebir Ahmet olmuş çıkmıştır. IMF'nin 2015'te ülkemizin kişi başına düşen milli gelirinin 11 bin 18 dolara çıkacağını tahmin etmesi henüz çok yenidir. Ekonominin belirli bir kişi başına gelir düzeyine ulaştıktan sonra oraya sıkışıp kalması şeklinde tanımlanan orta gelir tuzağı Türkiye'yi çoktandır tesiri altında tutmaktadır. Bu açıktır. Tasarruf ve yatırım düzeyi azsa, imalat sanayinde gelişme yavaşsa, emek piyasası zaaf geçiriyorsa, sanayi yetersizse, orta gelir tuzağı kaçınılmazdır. Durum böyleyken Başbakan neyin artışından, kimin gelirinden, hangi parlak başarıdan bahsetmektedir? Geliri astronomik ölçüde artan vardır; bunu en iyi bilen doğal olarak Davutoğlu'dur. Servetine servet katan sonradan görme kaymak tabakanın, rüşvetçilerin, soyguncuların kimler olduğunu pek tabiidir ki Davutoğlu bilmektedir." şeklinde konuştu.

'AKP DURMAK YOK ÇALMAYA YÜZSÜZCE DEVAM DEMİŞTİR'

Birleşik Krallık menşeli bir bankanın İsviçre koluyla ilgili çarşaf çarşaf medyaya yansıyan haberleri herkesin dikkatini çektiğini anlatan Bahçeli, "Söz konusu bankanın, usulsüz ve ahlak dışı para transferlerine ev sahipliği yaptığı ileri sürülmektedir. 1988-2007 yılları arasında 188 ülkeden 120 milyara dolara yaklaşan 30 binden fazla hesapla ilgili sızıntı ülke ve dünya gündemine oturmuştur. Ayrıca bu bankada 2 bin 711 Türk vatandaşının 3,5 milyar dolara yakın parasının bulunduğu anlaşılmaktadır. İşin daha da tuhaf yanı, AKP iktidara geldiğinde Türk vatandaşlarına ait 800 hesap varken, 5 yıl içinde bu sayı 2 bin 711'e çıkmıştır. Muhtemelen şu anda bu miktar daha da fazladır. Her şey meydandadır; AKP, durmak yok çalmaya yüzsüzce devam demiştir. Başbakan İsviçre bankalarına kaçırılan paraları, açılan gizli hesapları baz alarak kişi başına düşen milli gelir hesabı yapıyorsa, emin olunuz ki, açıkladığı rakam çok eksik ve yetersizdir. Sadece saraya baksa, saraydaki şahsın milyar dolarlarını düşünse, etrafını şöyle bir süzse zenginleşmenin, gelir yükselişinin tüm yönlerini açıklıkla görecektir. Ne var ki gerçekte artan gelir değil, haram ve hıyanettir. Artan gelir değil, işsizlik, yoksulluk ve sefalettir. 17-25 Aralık lobisi Başbakan'ın vicdanını törpülemiş, dilini mühürlemiş, baştan ayağa esir almıştır. Bu yüzden Davutoğlu'nun şuur kapakları kapanmış, basiret penceresi örtülmüştür. Buna rağmen Davutoğlu bizimle mahcup olacağı, altından kalmayacağı polemiklere girmeye yeltenmektedir. Davutoğlu, şahsımın aritmetikle, geometriyle uğraştığını, piramitler, elipsler çizdiğini geçtiğimiz hafta değişik zeminlerde söylemiş, biraz da paralelle ilgilenmemi tavsiye etmiştir. Bize tavsiye vermeye, akıl öğretmeye kalkan ve cüret eden Davutoğlu'na diyorum ki; aritmetikle uğraşan ve geometriye kafa yoran asıl sen ve çevrendir. Allah'a şükür biz küp yapıp içini haram lokma ile doldurmadık. Allah'a şükür etrafımızda ne yamuk, ne de ahlaksızlıkla yamulan namert gördük. Yanımızda ne ihanetten dört köşeye dönmüş millet hasımları, ne de kalbi silindire çevrilmiş şeref fukaraları bulduk. Siz kendinize bakın, kendi derdinize yanın, kendi çukurunuzda birbirinizle uğraşın." dedi.

'12 YIL BOYUNCA PARALELİ ÇİZEN SİZ, DOĞRUDAN SAPAN SİZ'

"Davutoğlu 12 yıl boyunca paraleli çizen siz, doğrudan sapan siz, 17-25 Aralık çemberine sığan siz, PKK'nın simetrisi olan siz, Oslo'da ihanet karesine giren siz, Türkiye'ye BOP prizmasından bakan yine sizsiniz." diyen Bahçeli, "Onun için Sayın Davutoğlu, sen git de saraydaki abin gelsin; karşımıza 17-25 Erdoğan çıksın." ifadelerini kullandı.

'ERDOĞAN, DÖVİZİN TANSİYONUNU YÜKSELTTİ'

"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Merkez Bankası'na dönük eleştirileri Türkiye ekonomisini sallamış, bilhassa dövizin tansiyonunu yükseltmiştir." diyen Bahçeli, Erdoğan sözde faiz lobisine karşı mücadele verirken, döviz lobisine hizmet ettiğini; döviz borçlusu özel sektör şirketlerini ve vatandaşları zarara-ziyana soktuğunu vurguladı. Bu kapsamda özel sektör firmalarının borcunun özkaynaklarının yüzde 175'ine ulaştığını belirten Bahçeli, "Erdoğan huzursuzluk çıkarmakta, belirsizliği teşvik ve tahrik etmektedir. Kerameti kendinden menkul bir şekilde, faiz-enflasyon oranı arasında kurduğu sakat mantık ilişkisi insanımıza anında fatura edilmektedir. Merkez Bankası'na saldıran, faizin aşağılara çekilmesini dayatan, piyasaları ve yabancı yatırımcıları endişelendiren Erdoğan, dövizin pahalanmasında bir numaralı suçludur. Döviz borçlusu vatandaşlarımız Erdoğan'ın şamarını yemiştir. Döviz cinsinden yükümlülükleri bulunan şirketler Erdoğan'ın ceremesini çekmiştir. 'Merkez Bankası yönetemiyorsa hesabını verecektir' diyen Erdoğan, sanki sütten çıkmış ak kaşıktır. Ortada vahim bir yanlış, cehalet ürünü bir zorlama vardır. Çıkan dövizin hesabını ahlaken önce Erdoğan vermelidir. Merkez Bankası'na Hükümet cenahından da arka arkaya tenkit gelmektedir. Öyle bir hava estirilmektedir ki, Hükümet faiz insin derken, Merkez Bankası buna yanaşmamakta, faiz lobisine hizmetkarlık yapmaktadır. Madem ekonominin temel kaideleri görmezden gelinmektedir; o halde Erdoğan ve vesayet altındaki Hükümet Merkez Bankası Kanunu'nda değişiklik yaparak faizle istediği gibi oynayabilecektir. Bu konuda önlerinde bir mani hal yoktur." şeklinde konuştu.

'ERDOĞAN BANKA YÖNETİMİNE KANUNSUZ ŞEKİLDE EL KOYDURMUŞTUR'

"Türkiye ekonomisi imdat çağrısı vermekte, rüşvet ve yolsuzluk faillerinin emellerine mahkûm edilmektedir." diyerek konuşmasanı sürdüren Bahçeli şunları söyledi: "Erdoğan, paralel diyerek ve bir ara zaten battı suçlamasıyla malum bir bankanın yönetimine kanunsuz şekilde el koydurmuştur. Ekonominin kuralları yok sayılmakta, vatandaşlarımızın ekonomik güvenliği, ekonomik ihtiyaçları ve ekonomik talepleri dikkate değer görülmemektedir. Erdoğan gerilim mucidi, kavga meraklısı, kutuplaşma mimarıdır. Erdoğan'ın olduğu yerde ekonomi belini doğrultamayacaktır. Biliniz ki, AKP'nin iktidarında ekonomi düzlüğe çıkamayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi doymayan, giymeyen, gezmeyen, gülmeyen milyonların hakkını ve alacağını savunmak için iktidar olacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi, dövizden canı yanmış, faizden takati kesilmiş, sömürüden nefesi daralmış, borçtan bunalmış aziz vatandaşlarımızın tercümanı olmak maksadıyla iktidara ulaşacaktır. Memurum, ama baskı ve eziyet görüyorum, ayın başını getiremiyorum, geçinemiyorum diyenler bilsin ki, MHP ümittir. İşçiyim, toplu sözleşmelerde hakkım verilmiyor, köle gibi çalıştırılıyorum diyenler, unutmasın ki MHP onlar için vardır. MHP Türkiye için elini taşına altına koymaya kararlıdır. MHP Türk milleti için göreve hazır, iktidar sorumluluğunu taşımaya inançlı ve muktedirdir."

'ERDOĞAN DEVLET VE MİLLETİN BİRLİĞİNİ TEMSİL ETMEKTEN UZAK'

"Latin Amerika ülkelerinde turist gibi gezen Erdoğan devletin ve milletin birliğini temsil etmekten uzaktır." diyen Bahçeli, "Üstelik Anayasa'nın uygulanmasını gözetmesi gerekirken, sekteye uğratmakta, sabote etmekte, hukuka suikast düzenlemektedir. Erdoğan başkan olabilmek, diktatörlüğünü tescilleyebilmek amacıyla AKP'ye oy istemekte, 400 milletvekilinin düşünü kurmaktadır. Türkiye için, milletimiz için, geleceğimiz için, başkanlık sistemini istiyorum sözleriyle gerçek niyet ve özlemini saklamaktadır. Hükümet sözcüsü Başbakan Yardımcısının yüzde 50 oy alıyoruz. Fakat diğer yüzde 50'de nefret seziyorum. Kamplaşma var. Türkiye yönetilebilir olmaktan çıkabilir sözleri aslında Erdoğan'a örtülü bir suçlama, dolaylı bir ikazdır. Başkanlık sistemi olsaydı, bugün çok farklı yerlerde olurduk diyen Erdoğan, ülkemizi siyasi kamplaşmanın doruklarına çıkarmış, demokrasiyi aşındırmış, bireysel hak ve özgürlükleri budamıştır. Türkiye'nin başına böyle bir Cumhurbaşkanı gelmemiştir. Alışılmış Cumhurbaşkanı olmayacağım diyerek yetki alanlarını geçen, göreviyle ilgili sınırları aşan Erdoğan, Türkiye'nin sinir uçlarıyla oynamaktadır. Tamamen kendisine odaklanmış, tamamen kirli çamaşırlarını aklamanın hevesine kapılmıştır. 92 yıllık Cumhuriyet döneminde gelmiş geçmiş hangi Cumhurbaşkanı bu kadar frensiz, kontrolsüz, kuralsız hareket etmiştir? Birliği temsil etmekle görevli bir Cumhurbaşkanı, bir parti adına ne zaman oy istemiş, alenen miting organize etmiştir? Herkese eşit mesafe koyacak, devletin başı olmaktan kaynaklanan sorumluluklarına leke sürmeyecek, sürdürmeyeceksin. Eğer ki, ısrarla siyasi üsluba devam eder, AKP lehine konuşmalarını sürdürürsen, bilesin ki, nefesimiz 17-25'in derin izleriyle kararmış kalın ensenden ayrılmayacaktır." şeklinde konuştu.

İÇ GÜVENLİK PAKETİ

Kamuoyunda iç güvenlik paketi olarak bilinen kanun tasarısının görüşülmesinin AKP tarafından ertelendiğini hatırlatan Bahçeli, şöyle devam etti: "Dileğim bu tasarının Meclis gündemine hiç alınmaması, hiç getirilmemesidir. Anayasa'ya aykırı olan, hukuk devleti prensiplerini iğfal eden iç güvenlik paketinin polis devletini tesis edeceği, can ve mal güvenliğini sakatlayacağı kuşkusuzdur. AKP'nin maksadı molotof atanları, maske takanları cezalandırmak değildir. Eğer hedef buysa hiçbir güvenlik görevlisinin elini tutan yoktur. Teröristler bırakınız molotofu, elinde uzun namlulu silahlarla korkusuzca dolaşmakta, önüne gelene şiddet uygulamaktadır. AKP, korku devletinin yasal kılıfını hazırlamaktadır. AKP, azdırdığı teröristleri bahane göstererek muhalif sesleri kısmaya, demokratik tepkileri bastırmaya çalışmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi iç güvenlik yasa tasarısının çok tehlikeli sonuçlara meydan vereceğini gördüğünden esastan itiraz etmektedir. Başbakan hafta sonu, partisinin İstanbul il kongresinde, adımın Devlet olduğunu, ama devlete sahip çıkmadığımı, iç güvenlik paketine niçin hayır dediğimi, neden vandallarla tenkit ettiğimi sormuştur. Davutoğlu için atış serbesttir, mikrofon müsaittir, nasılsa kendisini çılgınca alkışlayan bindirilmiş kıtalar hazırdır. Sayın Davutoğlu, bilmiyorsan sana öğreteyim; adım Devlet olduğu kadar devletime sahip çıkarım, milletime asla toz kondurmam. Biz yıllar evvel ya devlet başa ya kuzgun leşe diyorken; biz yıllarca Türk devletinin izzet ve iffetini savunuyorken acaba sen neredeydin, nerelerde geziyordun? Vandallarla, işbirlikçilerle, ihanetten vicdanları kapkara olmuş hainlerle düşüp kalkan sensin ve Hükümeti'ndir. Sayın Başbakan, hatırlarsan 13 Ocak 2015'de Meclis Grubunda şöyle söylemiştin: Paris'te bulunduğumuzda Avrupalı olarak konuşuruz, Semerkant'ta, Buhara'da Hoca Ahmet Yesevi gibi konuşuruz, Şam'da, Bağdat'ta, Mekke'de evladı Resul olarak konuşuruz, Saraybosna'da, Üsküp'te Evlad-ı Fatihan gibi konuşuruz. Sayın Başbakan itiraf ediniz, İmralı'da canibaşıyla konuşurken bölücü mü oldunuz? Açıklayınız, Kandil'de PKK'yla aynı masayı paylaşırken terörist mi kesildiniz? Çok şükür biz her yerde olduğumuz gibi konuşur, konuştuğumuz gibi oluruz ve Müslüman Türk olarak aleme sesleniriz. Sayın Davutoğlu, sana ve zihniyetine her yerde farklı farklı yüzlerle konuşma konusunda başarılar dilerim. Yüzünüzün de kızarmayacağını çok iyi bilirim. Adım gibi yaşatmaya ant içtiğim bu ülkeyi sizlere bırakmayacağım, tezgahlarınızı, senaryolarınızı inşallah başınıza yıkacağım. Bu da size Devlet sözü olsun." CİHAN
10 Şubat 2015 12:11
DİĞER HABERLER