Başörtüsü sınırını medya belirlemez!

Başörtüsü sınırını medya belirlemez!
Ünlü modacı Neslihan Yargıcı, bazı modacıların Hayrunnisa Gül’ün başörtüsünü ‘modernize’ etme gayretlerine tepki gösteriyor.
Hayrunnisa Gül’e dayatılmaya çalışılan ‘Sophia Loren’ tarzına karşı çıkan Yargıcı, “Hayrunnisa Hanım, Hollywood’a değil Çankaya Köşkü’ne çıkıyor. Ona çizilen türban ya da başörtüsü şekilleri çok çirkin. Ayrıca modacıların eksik dinî bilgileriyle ilahiyatçılığa soyunması hoş değil. Modacılar dinî hiç bir şey bilmeden şöyle yapılmalı, şunun gibi olmalı diyemez. Sophia Loren modeli, başörtüsünün dinî gerçeklerine uymuyor. Başörtüsünün sınırlarını ilahiyatçılar çizmeli, modacılar ancak bu sınırlar dahilinde yeni tarzlar oluşturabilir.” şeklinde konuşuyor. Hayrunnisa Hanım’ın keyfinden değil, inancı gereği örtündüğünü söyleyen Yargıcı, bu yüzden ona dayatılan ‘Sophia Loren’ modelinin komik geldiğini belirtiyor. “Hayrunnisa Hanım film çekmeyecek, Türkiye’yi temsil edecek orada.” diyen Yargıcı, Türkiye’nin ‘first laydi’sinin tavırlarının, davranışlarının, tarzının pek çok Türk kadını tarafından örnek alınacağını, özellikle örtülü kadınlar ve örtünmeyi düşünen genç kızlar için iyi model olacağını ifade ediyor. Yargıcı, bütün bunların göz önünde bulundurularak Hayrunnisa Hanım’ın şık giyinmesini gerektiğinin altını çiziyor. Neslihan Yargıcı’nın bu görüşleri moda dünyasında çok tartışılacağa benziyor. Ünlü modacı Cemil İpekçi ve Dilek Hanif, şimdilik bu konuda konuşmak istemiyor. Başörtüsünü magazinleştirmenin bir anlamı yok Faruk Saraç: Hayrunnisa Hanımefendi’nin şu an kullandığı başörtüsüyle ilgili bir rahatsızlığı var mı yok mu bunu kimse sormuyor. Herkes oturduğu yerden birtakım yorumlar yapıyor. Belki Hayrunnisa Gül kullandığı başörtüsü tarzından çok memnun. Hanımefendi’nin dışında herkes bu konuyla ilgili konuşuyor. Üç gün arka arkaya gazetelerde yayınlanan bir haberin doğru olmadığını öğreniyoruz. Dolayısıyla Hayrunnisa Hanım’ın ne düşündüğünü bilemiyoruz. Başörtüsünün modernize edilmesinden herkes farklı şeyler anlayabilir. Çünkü örtünün 50 çeşit farklı kullanım biçimi var. Tabiî ki siyasiler gibi onların eşleri de bir tasarımcıdan yardım almalı. Gazeteciler, vatandaşlar ya da modacılar onun kıyafetinin değişmesini isteyemez. Biz başkası dedi diye üzerimizdekileri değiştirip başka bir şey giymeyiz ki! Herkesin kendi özgür iradesi. Bir deli kukuya taş attı misali bu olaylar. Belki de Hayrunnisa Hanım da gülüyordur bu tartışmalara. Bu konu magazinleştirildi, ama bir anlamı yok. Dışişleri Bakanı eşi iken de başı kapalıydı, cumhurbaşkanı eşi olunca da kapalı olacak. İnsanlar böyle kabul etmiş ve oy vermiş. Ben değiştirmesini de istemem. Başörtüsü modernize edilebilir mi? Bir akıllı çıkıp da türbanın ne olduğunu anlatmalı. *** Sophia Loren’i örnek aldığım doğru değil Şule Yüksel Şenler: Ahmet Hakan geçtiğimiz hafta köşesinde, “Şule Abla’dan Sophia’ya türbanın yazılmamış tarihi” başlıklı bir yazı yazdı. Hayrunisa Gül’e Sophia Loren modeli türban önerisinde bulunan modacıların söyledikleri üzerine yazdığı yazısında Hakan, Huzur Sokağı romanın yazarı Şule Yüksel Şenler’in hidayete erip kapandıktan sonra çevresindeki kızların “Aman Şule Abla! Örtüneyim de babaanneme mi benzeyeyim?” (!) diye itiraz etmeleri üzerine arayışa girdiğini yazıyor. Hakan’a göre Şenler bu düşüncelerle Monaco Prensesi Grace Kelly ve Sophia Loren gibi ünlü batılı kadınların rüzgarda saçları uçuşmasın diye örttükleri eşarplardan esinlenir ve modern bir baş bağlama şekli uyarlar. Hakan, “Şule Yüksel Şenler’in Holywood starlarından apartma formuna” bir dönem ‘Şulebaş’ ardından da ‘sıkma baş’ denildiğini de yazıyor. Ahmet Hakan’ın bu anlattıklarına göre Atıl Kutoğlu’nun önerisini daha o doğmamışken Şule Yüksel Şenler yapmıştı bile. Sadece Hakan değil Hıncal Uluç da Hayrunisa Gül’ün baş bağlama şeklini Şenler’in uyarladığını yazdı. Peki Şenler bunlara ne diyor? Yazılanlara müteessir olduğunu söyleyen Şenler; “O zamanlar geleneksel başörtüsü aşağılanıyordu, alt sınıftan sayılıyordu. Genç kızları-hanımları onere etmek, kendine güvenir hale getirmek için bulunan bir çareydi. Şık, modern, zarif. O zamanlar öyleydi. Bugünkü fikrim öyle değil. Bugünkü bazı çarpıklıklarla ilgili (parlak renkler, dar ve kısa kıyafetler) Hıncal Uluç’un yazdıklarında hakikat payları var. Bir Müslüman kadının nasıl olması icap ettiğini, sanki ben konuşuyormuşum gibi aktarmış. Bizim o zamanlarki kıyafetlerimiz moderndi ama güzel bir sadelik vardı. Katiyen makyaj yoktu. Giydiğimiz çoraplar bugünkü gibi değil. Kalın çoraptı. Bunlarla dikkat etmeye çalışıyorduk. Sophia Loren aklıma bile gelmedi. Ama İslami hayatı benimsemeden önce Audrey Hepburn’un baş örme şekli çok hoşuma gidiyordu. Onun giyim ve başörtü bağlama tarzı modern gösteriyordu. Örtünmeye karar verince, bütün saçları da içine alarak hem modern hem herkesin uygulayabileceği İslamî çizgi yakaladık. Bugün ise çok üzgünüm. Çok dejenere edildi. Kimlerin diline pelesenk oluyoruz.” diyor. *** Örtünün şekli belli, bunun dışındakiler İslami kurallara uymuyor! Prof. Dr. Vecdi Akyüz: Bu konuda en yüksek otorite Din İşleri Yüksek Kurulu. Bu kurulun başörtüsü konusunda bir kararı var. Başörtüsünde kıstas başın-boyun ve gerdanın da örtülmesidir. Bunun dışındakiler İslami kurallara uymuyor. Aynı zamanda başörtüsü edebe uygun olmalı. Mesela çok cafcaflı renkler ve dikkati üzerine çeken şeyler giyilmemeli-takılmamalı, itidalli olunmalı. Modacıların başörtüsünün hudutlarının nasıl olduğu konusunda kafalarının karışık olmasının, bilmediklerini söylemesinin sebebi, bazı ilahiyatçıların kafaları karıştırması. Burada en yüksek otorite Din İşleri Yüksek Kurulu ve bu kurul başörtüsünü tanımlamış, hudutlarını çizmiştir. Din İşleri Yüksek Kurulu’nun fetvası İlahiyatçılar bu tartışmalarla ilgili çok konuşmak istemiyor. Modacıların hep bir ağızdan ‘başörtüsünün sınırları hakkında uzmanların bilgi vermesini istemesine’ ise Diyanet, Türkiye’de fıkıh anlamında söz söyleyecek en yetkili organın Din İşleri Yüksek Kurulu olduğunu söylüyor. Din İşleri Yüksek Kurulu, Kur’an’daki ayet ve Hz. Peygamber’in hadislerinden yola çıkarak başörtüsünün ölçüsü hakkında şu karara varıyor: 1. Gerek erkeklerin ve gerekse kadınların gözlerini haramdan korumaları; 2. Kadınların, vücudun el, yüz ve ayakları dışında kalan kısımlarını, aralarında dinen evlilik câiz olan erkekler yanında, vücut hatlarını ve rengini göstermeyecek nitelikte bir elbise (örtü) ile örtmeleri; 3. Başörtülerini, saçlarını, başlarını, boyun ve gerdanlarını iyice örtecek şekilde yakalarının üzerine salmaları, dinimizin, kitap, sünnet ve İslâm âlimlerinin ittifakı ile sâbit olan kesin emridir. Müslümanların bu emirlere uymaları dinî bir vecibedir. ZAMAN Cumaertesi
25 Ağustos 2007 09:27
DİĞER HABERLER