Cezaevinde kanser oldu, iki kere ameliyat edildi, defalarca çıplak aramaya maruz bırakıldı

28 yaşındaki Betül Aygün iki aylık evliyken tutuklandı. Cezaevinde kansere yakalandı. İki ameliyat edildi. Yoğun bakımdan sedyeyle çıkarılıp koğuşa götürüldü. Defalarca çıplak aramadan geçirildi…

BOLD MEDYA - SEVİNÇ ÖZARSLAN 


Cezaevinde hastalanmak, özelikle kanser olmak ölmek demek. İki aylık evliyken tutuklanan Betül Aygün, o ölümü defalarca yaşadı. 3 yıl 4 ay kaldığı Ödemiş T Tipi Cezaevinde önce safra kesesi ameliyatı geçirdi. Sonra kansere yakalandı. Test yapılmadan içilmemesi gereken ilaçları ‘ağrısı geçsin’ diye içirdiler. Safra kesesi ameliyatından sonra cezaevine gönderildiğinde ilaçları verilmedi. Gardiyana “İlaçlarımı verin” diye yalvarmak zorunda kaldığını anlatan Aygün’ün 40 ay tutuklu kaldığı dönemde yaşadığı hak ihlalleri arasında defalarca çıplak aramadan geçirilme de var.



HDP milletvekili ve insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun sağlık durumunu sürekli Meclis’te gündeme getirdiği Betül Aygün’e meme kanseri teşhisi konulması ve tedavi sürecinin başlaması ise tam 6 ay sürdü. Ölümcül bir hastalıkta bir gün bile çok önemliyken haftalarca biyopsi sonucunu bekledi. Ameliyata girerken de yoğun bakıma alındığında da başında hep asker vardı. “Mahrem olan her şeyinizi asker görüyor” diyor. Hastane koğuşu diye demir parmaklıklı, kepenkleri olan bir odaya kapatıldı. Doktor ‘cezaevinde ölürsün’ demesine, hatta ‘cezaevinde kalamaz’ raporu çıkmasına rağmen tahliye edilmedi. Kemoterapi sürecinde mamayla beslenecek hale geldi, yine de tahliye edilmedi.

Aygün cezaevinde defalarca hastalanmasının, acile kaldırılmasının nedeninin hapiste maruz kaldığı insanlık dışı şartlar ve psikolojik işkence olduğunu söylüyor. Her sabah nemden yeşillenen bir tavana gözlerini açtığını ifade eden Aygün, koğuş arkadaşlarıyla birlikte taşan kanalizasyonu temizlediklerini belirtiyor. Aygün, “Sadece temizlemekle de sorun bitmiyor. Kanalizasyon nedeniyle koğuşları fare basıyordu. Artık her yerden üzerimize fare sıçrıyordu” diye anlatıyor o günleri.


KUTSAL METİN: NASIL İTİRAFÇI OLUNUR
Aygün cezaevinde ciddi bir şekilde psikolojik işkenceye de maruz kaldıklarını söylüyor. Kitap yok, el işi bile yasak. Yazmaların kenarındaki oyaları söküp tekrar işledikleri için cezaevine yazma almayı da yasaklıyorlar. Altan adlı bir memur tarafından kanun dışı sorguya çekildiklerini vurgulayan Aygün, itirafçı olmaları için cezaevinde sürekli toplantılara alındıklarını, yağmur altında bile bekletildiklerini belirtiyor. ‘Kutsal’ ilan ettikleri ‘itirafçı nasıl olunur’ kağıdının koğuş duvarına asıldığını ve kağıdı yırtan, elleyen, yerinden çıkaran, yerini değiştirene ceza verilecek diye tehdit edildiklerini anlatıyor.

ÇIPLAK ARAMA MAĞDURLARINDAN BİRİ
Betül Aygün birkaç haftadır Türkiye’nin gündeminden düşmeyen çıplak arama mağdurlarından biri aynı zamanda. Gözaltına alındığı 12 Ekim 2016’dan tahliye edildiği 2 Şubat 2020’ye kadar defalarca çıplak arama dayatmasına maruz kalıyor. Çanakkale E Tipi, Ödemiş T Tipi ve Şakran Cezaevinde toplamda 40 ay yaşıyor. İki, üç, dört, beş, o kadar çok aramadan geçmiş ki, “bir süre sonra alışıyorsunuz” derken yüzünde acı bir tebessüm beliriyor. Kanser ameliyatından çıkıp tekrar cezaevine götürüldüğünde bile bu çıplak arama işkencesini yaşıyor.

Örgüt üyesi olduğu iddiasıyla 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Aygün’ün evini arayan polisler delil olarak evlilik ilmihalini alıp götürdü. 15 Temmuz’dan 15 gün sonra evlenen Betül Aygün’e sorgu sırasında “Ne cesaret hem darbe yapıp hem evlenmişsiniz” gibi sorular soruldu. Yaşadıklarına artık dayanamadığı için 4,5 ay önce ülkesini terk etmek zorunda kalan Betül Aygün Almanya’ya iltica etti. “Yeni bir hayatım olduğuna hala inanamıyorum” diyor. Kanser tedavisi Almanya’da devam ediyor. 

31 Aralık 2020 15:47
DİĞER HABERLER