Eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, tutuklu gazeteciler için tutulan umut nöbetinin gösteriş hadisesi olmadığını söyledi. Cindoruk, "Burada gerçekten kendimi demokrasiyle faşizm arasındaki sınırda nöbet tutuyormuşum gibi hissediyorum. Çünkü faşizm böyle gelir. Evvela basın özgürlüğünü ortadan kaldırır, ifade özgürlüğünü ortadan kaldırır, sonra da faşizm gelir." dedi.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara temsilcisi Erdem Gül'ün tutuklanmasının ardından Silivri Cezaevi önünde başlatılan umut nöbetini, eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk ve gazeteci Altan Öymen devraldı.
Gazetecilere açıklama yapan Hüsamettin Cindoruk, "Bu bir gösteriş hadisesi değil. Burada gerçekten kendimi demokrasiyle faşizm arasındaki sınırda nöbet tutuyormuşum gibi hissediyorum. Çünkü faşizm böyle gelir. Evvela basın özgürlüğünü ortadan kaldırır, ifade özgürlüğünü ortadan kaldırır, sonra da faşizm gelir. Çağdaş dünya bunun çeşitli örnekleriyle doludur. Biz burada sadece basın özgürlüğü için nöbet tutmuyoruz, burada tuttuğumuz nöbet, aynı zamanda bir anayasa nöbetidir. Neden derseniz? bütün anayasalar Cumhurbaşkanı'nı bağışlayıcı olarak görmüşlerdir. Bütün anayasalar Cumhurbaşkanı'na bir parlamento yetkilisi olarak bir af yetkisini vermiştir. Cumhurbaşkanı suçlayıcı olamaz, cumhurbaşkanları bağışlayıcı olurlar. Bir Cumhurbaşkanı'nın gazetecileri cezaevine sokmak, onları tutuklatma talimatlarını vermesini içime sindiremiyorum." şeklinde konuştu.
Bugüne kadar bu tür durumların yaşanmadığını söyleyen Cindoruk, "Üstelik Cumhurbaşkanı takip de edeceğini söylüyor. Ona karşı çıkmak hepimizin ortak görevidir. Cumhurbaşkanını bağışlama emirlerini vermesi, kararnameleri imzalaması için göreve çağırıyorum." dedi.
ALTAN ÖYMEN: SİLİVRİ, DEMOKRASİYE SALDIRILARIN SEMBOLÜ HALİNE GELDİ
Gazeteci Öymen ise, "Silivri aslında demokrasiye, insan haklarına, basın özgürlüğüne yönelen saldırıların sembolü haline geldi. Buradan son sıralarda yüzlerce insan gelip geçti. Yakalandılar, tutuklandılar ama beraat ettiler. Yattıkları hapis yıllarca yanlarına kar kaldı. Şimdi de basın özgürlüğüyle alakalı son kötüleşmenin bir misalini daha ağırlıyor bu Silivri. Biz de arkadaşlarımız Can Dündar ve Erdem Gül'e en iyi dileklerimizi iletmek için geldik. En iyi dileklerimizle bu basın özgürlüğüne yönelik yanlışları, hücumların bir ana önce son bulması, onların da bir an önce özgürlüklerine kavuşması. Onlar derken, bugün Türkiye'de 30'u aşkın gazeteciyi temsil ediyorlar. Basın özgürlüğünün bu hale getirilmesi, demokrasinin zedelenmesi, tahrip edilmesi demektir." ifadelerini kullandı.
CİHAN