[Cuma Kahraman] Tecdid, yenilenme, değişim

Samanyoluhaber.com yazarı Cuma Kahaman'ın Tecdid, yenilenme, değişim başlıklı yazısı.
CUMA KAHRAMAN

Bütün göstergeler ve semptomlar İslam aleminin büyük bir fikri ve manevi bunalım içerisinde olduğuna işaret ediyor. Bu kriz hali maalesef Mevlana’dan, Yunus’tan ve başka bilge kişilerden hikmetli güzel sözler nakletmekle değişecek gibi de durmuyor. Bunalım ve dolayısıyla değişim ihtiyacı çok daha köklü, sistematik ve kapsamlı bir çabayı gerektiriyor. Şüphesiz ki bu büyük zatların erdemli sözleri dün olduğu gibi bugün de insanlık için kıymetlidir, ama değişim ihtiyacına verilecek cevap bu değildir. “Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez,” (Ra’d 11) buyuran Kur’an-ı Kerim konunun ehemmiyetinin ve ciddiyetinin altını kalın çizgilerle çiziyor.

Bu ayet-i kerimeyi referans alacak olursak şu gerçeği gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz: İslam ülkeleri ve milletleri hakka, hukuka, ahlaka ve adalete dönmedikleri sürece bu coğrafyalarda müspet bir değişim asla gerçekleştirilemeyecektir. Üstelik bu sadece iktidarları ve makamlardaki kişileri değiştirmekle gerçekleştirilebilecek bir hedef de değildir. Çünkü, gerçek bir değişim ancak ve ancak sistemleri ve zihniyetleri değiştirmekle mümkün olabilir. Bunu da bir hizbin, bir grubun veya bir ideolojinin inanç, düşünce ve kabullerine göre hareket ederek alelade bir yolla değil, ancak evrensel hak ve hukuk ilkelerine, insanlığın ortak birikimi olan ahlaki değerlere kendimizi uydurarak yapabiliriz.

Bediüzzaman Saidi Nursi’nin tecdid, değişim ve yenilenmeyi ilgilendiren düşüncelerine baktığımızda bu külli yaklaşımı kolaylıkla görmekteyiz. Mesela, “zaman, tarikat zamanı değil” derken bunu tarikatlara karşı olduğu için değil, geleneksel metotların çağın ihtiyaçlarına cevap vermekten aciz olduğunu ifade sadedinde dile getirmiştir. Böylece içinde yaşanılan zamanın ihtiyaçlarına dikkatleri çekmiş ve bu ihtiyaçlara uygun yeni bir metodun gerekliliğine vurgu yapmıştır. Medrese ve tarikat erbabı onun görüşlerini kulak ardı edince Bediüzzaman onların geleneksel metotlarının dışına çıkmış ve zamanın ruhuna hitap eden kapsamlı eserler kaleme almıştır.

Oldukça ağır olumsuz şartlar altında çağının ihtiyaçlarına cevap arayan bir müceddid ve müçtehit olarak iman ve Kur’an hizmetlerine yepyeni bir yaklaşım ve metod kazandıran Bediüzzaman’ın müçtehitliği fıkhı konularda yaptığı yeniliklere değil, çağın ilmi gelişmelerini nazara alarak itikadî esasları yeniden yorumlamasına dayanmaktaydı.

Köklü bir zihniyet ve metodoloji değişimine imza atan ender şahsiyetlerden biri olan Bediüzzaman Saidi Nursi’nin bu çabası maalesef karşılıksız (!) kalmamış ve devletin muktedir çevreleri dini anlayışta çağa uygun değişim ve dönüşümü sağlayabilecek diğer alimlere yaptıkları gibi ona da türlü yaftalar takarak sürgünlere ve hapislere mahkûm etmişlerdir. Bir şekilde kendilerine tabi kılmakta hiç zorlanmadıkları sözde alimlerin aksine bir türlü hizaya getiremedikleri Bediüzzaman’ı fiziken yok etmek üzere çeşitli yollara bile başvurmuşlardır. Bu yönüyle Bediüzzaman, tarihte pek çok örneğini gördüğümüz gibi, devrin musibetlerine en fazla maruz kalan müceddid ve müctehidler zincirinin yeni bir halkasını teşkil etmiştir. Bediüzzaman, dertleri kılık-kıyafet ve şekil Müslümanlığının ötesine geçmeyen, çağın problemlerine çözüm adına ortaya ciddi bir çaba koymayan, din adına dar grup anlayışlarının dışına çıkamayan, bu halleriyle ne Şark’ta ne de Garp’ta fikri bir kabul görmedikleri gibi içeride de türlü problemlere yol açanlardan farklı olarak ortaya yeni bir yaklaşım ve ciddi bir metodoloji koymuştur.

Doğup yetiştiği bölgede Saidi Kürdi olarak da bilinen Saidi Nursi’nin “İki Mekteb-i Musîbetin Şehâdetnâmesi” diye tanımladığı “iki musibet okulunun diploması” bir musibet, bin nasihatten evladır sözüne uygun olarak haklılığını teyit etmiş olsa da delilikle yaftalanıp tımarhaneye bile atılmıştır. Bediüzzaman’a eziyet eden anlayış bugün de tepemizde dolaşmakta, mağdur ve mazlum masumlara her türlü eza ve cefayı reva görmektedir. İnsanlar kulaklarını tıkasa da gözlerini kapasa da zaman, tüm ömrünü hakikat yolunda harcayan Said Nursi’yi ne kadar da haklı çıkardı.
08 Ağustos 2022 12:50
DİĞER HABERLER