'Dışişleri istedi, İsrail'e bilerek yenildik'

'Dışişleri istedi, İsrail'e bilerek yenildik'
"Türkiye'de bir grup var. Gladyo bunların yanında Kanaryaseverler Derneği gibi kalır"
Türk futbolunda ne zaman 'altyapı'dan bahsedilse, akıllara hep Serpil Hamdi Tüzün gelir. 'Şerefli mağlubiyetler', 'Kaybettik; ama ezilmedik' cümleleri tazeliğini korurken; Genç Milli Takımlar'ın başına geçen Tüzün, bütün bu avuntuları yerle bir etti. 1992'de A Genç Milli Takımı'nı şampiyonluğa taşıdı. 1993'te aynı takımla final oynadı. 1994'te ise B Genç Milli Takımı'nı şampiyon yaptı. Bu özgüven, 1996'da Avrupa Şampiyonası'na katılan A Milli Takım'ın başarısına önemli katkı sağladı. Tüzün, 1990-96 arasında A ve B Genç Milli takımlarıyla oynadığı 11 final grubunun 8'inden çıkmayı başardı. Sadece bu değil! Beşiktaş'ın özkaynak düzeninin temellerini attı. 1967'den sonra 14 yıl şampiyonluk kupası kaldıramayan Siyah-Beyazlıların 81-82 sezonundaki başarısına imza koyan Ziya, Fikret, Rıza gibi 8 oyuncu, o özkaynaktan çıkageldi. Beşiktaş tarihinin en başarılı döneminde top koşturan Feyyaz, Ali, Gökhan, Rıza, Sergen gibi çok sayıda oyuncu da Tüzün'ün öğrencileri. 81-82 sezonunu takip eden 14 sezonda Beşiktaş 6 şampiyonluk, 6 ikincilik yaşadı. Bu da, Gordon Milne'li dönemin dört sezon öncesinde, 2 şampiyonluk, 2 tane de ikincilik demek. Bugünün A Milli'lerine ilk milli formayı o giydirdi 1996'nın başında, dönemin Federasyon Başkanı Şenes Erzik'in Genç Milli takımların yönetimini A Milli Takım'a, Fatih Terim'e bağlamasının ardından istifa eden Tüzün, bir yıl Federasyon'un Eğitim Dairesi'nde görev aldı. Ardından da 15 Yaş Milli Takımı'nın tek yetkilisi oldu. Emre Belözoğlu, Sabri Sarıoğlu, Selçuk İnan ve Semih Şentürk gibi isimleri, milli formayla tanıştırdı. 2000 yılında Beşiktaş'a döndü. 2005'te aldığı teklif üzerine Azerbaycan'ın Karabağ kulübünün özkaynak yönetimini üstlenen Serpil Hamdi Tüzün, 6-7 ay sonra ayrıldığı kulübündeki oyuncuların kilit noktalara gelmesi nedeniyle yeniden çağrıldı. 27 aylık Karabağ serüvenini ise yakın zamanda, eşinin rahatsızlığı üzerine sonlandırdı. Gözü arkada; zira 13-17 yaş arasında potansiyeli olan çocukları bırakarak geldi. Türk futbolunda yeni bir çağ açan Tüzün'ü, bu güzel oyuna küstüren ise Türkiye'deki futbol lobisi: "Türkiye'de bir grup var. Gladyo bunların yanında Kanaryaseverler Derneği gibi kalır. Bunlar beni yok etmeye çalışan, yaptıklarımızı yok sayan isimler. 1985'lerden itibaren bu lobiyi hissettim. 1997'den sonra da etkileri arttı. Benimle ilgili görülmemiş bir dezenformasyon yaptılar. Üst düzey yöneticileri bile hakkımda yanlış bilgilerle etkilediler. O lobi, önümü kapattı. Aynı çete, bugün Sergen'in benden söz etmesini de istemiyor." Bugün 72 yaşında olan Serpil Hamdi Tüzün, 'Başarı cezasız kalmadı ve çıtayı yukarıya koymanın faturasını ödedim' sözlerine, şu cümlelerle açıklık getiriyor: "1990'da Genç Milli Takım'da çalışmaya başladığımda, hazırladığım raporla, Milli Takım antrenörlerine iki hedef gösterdim: Avrupa'nın en iyisi olmak ve geleceğin Avrupa futboluna yön vermek. Bir taraftan da bana gülerler mi diye düşünüyorum. Senede altı ay top oynanan İzlanda'dan 5 yediğimiz günlerde, Avrupa şampiyonluğundan bahsediyordum. Benimle hep alay ettiler. Oysa Avrupa şampiyonu olmak için hazırlığa, 1973'te Genç Milli Takım'da başlamıştım. Okul takımlarıyla maç yapan Milli Takım'ı; PTT, Hacettepe, Güneşspor gibi takımlarla kafa kafaya oynattık. Çocukların kendilerine güveni arttı. O takımla İsveç'te finallere gittik. Sürekli yendiğimiz Bulgaristan, Avrupa şampiyonu oldu. Ben şampiyonluktan bahsettiğimde o zamanki Federasyon 'Burnu büyük' deyip benimle alay ediyordu. Avrupa şampiyonlukları gelince bizimle alay eden insanlar, bir yerlere gelmek için bizim adımızı referans gösterir oldular." İsveç'teki finallerde Türkiye gruptan çıkamaz. Tüzün finalleri izlemek için kalırken, yolcu ettiği talebelerine şöyle der: "Ben günün birinde Avrupa şampiyonu olacağım; ama siz o zaman nerede olursunuz bilemem." Dediğini 19 yıl sonra yapar. Kendi içine kapanık, asosyal sayılabilecek yapısıyla, kimseye dair 'rol çalmadığını' ifade eden Tüzün, kendisine yapılanları "Dünyada kendisinden bu kadar çalınan başka biri var mıdır bilmiyorum. Sadece futbol değil, tüm branşlar düzeyinde Milli Takım'a Avrupa şampiyonluğunu ilk kez getiren adamım." diyerek, dışa vuruyor. Dünya futbolunun yolu uzun Takip etmediği Türk futbolunun bugününü değerlendirmekten kaçınan Serpil Hamdi Tüzün, geçmişteki başarıların etiketi olarak sunulan 'iyi bir jenerasyon' ifadesine de karşı. Ona göre 'iyi jenerasyon'un etki oranı, ancak yüzde 10'a kadar çıkabilir. "Doğru oyuncuları bulmak ve tarama organizasyonu önemlidir, burada. Yetenekli çocukları bulup, onları geleceğe hazırlamanız önemlidir. Milli Takım'la uğraşıyorsanız, yurtiçindeki başarı o kadar önemli değildir. Rakip, Avrupa'dır." 92, 93 ve 94'te gelen başarılarda bunu oyuncularına da anlatan Tüzün, eski Galatasaraylı Mustafa Kocabey'in verdiği bir röportajı çıkarıyor dosyasından: "Polonya'yı 3-0 yenmiştik. Serpil Hamdi hocamız, 'Bunlar 3 sene sonra A Takım oyuncusu olarak gelecekler, sizden korkacaklar' demişti. Öyle de oldu. Kendimize güvenimizi artırdı." Tüzün bunu psikolojideki 'sonuç transferi' kavramıyla açıklıyor. Tüzün'ün gelen başarılarda 'psikoloji' bilimini iyi kullandığını anlamak zor değil. Kendi oyuncularınınki kadar, rakibinin psikolojisini de önemsiyor: "Maç sırasında rakipten hiç söz etmem. Tabi olmaktan da nefret ederim. Futbolcunun da hocasına tabi olmasını istemem. Benim beynim var. Onların da beyni var. 125 milyar nörondan konuşuyoruz. Bu nedenle adam adama markajı da sevmem. O zaman oyuncumu kaybederim. Benim oyuncum kıymetli. Bu, özgüveni de yok eder." Nitekim kendine olan özgüvenini yitirmiş Türk futboluna, proaktif olmayı öğretir önce. "Öğrenilmiş çaresizliği, öğretilmiş çaresizliğe çevirdim. 93'te, defalarca şampiyon olmuş Portekiz'le oynuyoruz. Bize beraberlik yetiyor, onların kazanması gerek. 1-9-1 gibi oynuyorlar. 8. dakikada bir gol attık. Bekliyorum gol atsınlar. Yardımcıma, 'Sen sadece rakibe bak' dedim. Sürekli 'Bir şey yok' hocam diyor. Güle oynaya maçı 2-0 kazandık." Usta teknik adam, bugün dünyada da iyi futbol oynanmadığı kanaatinde: "Yunanistan, Avrupa şampiyonu oluyorsa, 20 takım da şampiyon olabilir. Piontek'in Danimarka'sı hiç antrenman yapmadan Avrupa şampiyonu oldu. O yüzden kimse bana 'Avrupa'da futbol böyledir' demesin. Dünyada futbolun daha gideceği çok yol var." Dışişleri istedi, İsrail'e bilerek yenildik A Genç Milli Takımı'nın 1994-1995 Avrupa Şampiyonası final maçları Güney Kıbrıs'ta oynanacaktı. Dışişleri Bakanlığı, Şenes Erzik'in başkan olduğu Federasyon'dan talepte bulundu. 'Elemelerden çekilin' dedi. Türkiye Cumhuriyeti, Güney Kıbrıs'ı tanımadığı için oradaki finallere gitmeyi istemedi. İlk maçta 1-0 yendiğimiz İsrail'e 2-0, bilerek yenildik. Maça çıkmasaydık, ceza alacaktık. Sergen adımı unuttu Beşiktaş'a dair üzüldüğüm konulardan biri de Sergen. 17-18 yaşındaydı ve ona daha çok şey verebilirdim. Sergen'in en büyük farkı, iki-üç hareketi kafasında canlandırabilmesiydi. Bilardocuların beyni de böyle çalışır. Bütün dünya pas verme çalışması yaparken, bazı egzersizlerde Sergen'e pas vermeyi yasakladım. Tabelaya pas değil, gol yazılıyordu. Sergen bugün bizim adımızı bir kere bile telaffuz etmiyor. Herhalde unutuyor!
20 Kasım 2011 07:28
DİĞER HABERLER