CHP Ankara Milletvekili Necati Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in "cemevlerinin caminin alternatifi, başka inancın mabedi gibi gösterilmesi kırmızı çizgimizdir" yorumuna tepki gösterdi.
Necati Yılmaz, "Hukuk devletinde, bırakınız Diyanet İşleri Başkanı gibi devletin bir memurunu, hiçbir kurumun ve kişinin, hiçbir konuda keyfe keder şekilde belirlediği 'kırmızı çizgilerini' devletin diğer kurumlarına ve yurttaşlarımıza dayatmaya hakkı yoktur, olamaz. " dedi. Yılmaz, yazılı basın açıklamasında, Türkiye Cumhuriyeti'nin kırmızı çizgilerinin elbette olacağını, ancak bu kırmızı çizgilerin Anayasa'da belirlendiği ve sınırlandığını ve bunların da değişmesi dahi teklif edilemeyecek ilk 4 madde olduğunu vurguladı.
Görmez'in açıklamasını öncelikle hukuk dışı, aynı zamanda özensiz ve gereksiz bir açıklama olarak değerlendiren CHP'li Yılmaz, şöyle devam etti: "Bu nedenle ilk uyarımız Diyanet İşleri Başkanı'nın kendisinedir. Diyanet İşleri Başkanı, yargı, yasama ve hükümetin üzerinde bir vesayet makamı olmadığının da farkına varmalıdır. Sayın Başkan haddinin ve hukukunun ayırdımında olmalıdır. Buna uygun bir dil benimsemeli ve bu dil ile konuşmalıdır. Daha da doğru olanı, üzerine vazife olmayan konularda artık susmalıdır. Yurttaşlarımızın dini değerlerini ve hassasiyetlerini tahrik etmekten uzak durmalıdır."
"KİLİSE CAMİNİN, HAVRA SİNAGOGUN ALTERNATİFİ OLMADIĞI GİBİ, ELBETTE Kİ CEMEVİ DE CAMİİ'NİN ALTERNATİFİ DEĞİLDİR"
Milletvekili Necati Yılmaz, Başkan Görmez'in sözlerinin, kendisini ve temsil ettiği kurumu hukuk dışı bir alana taşıdığını ve tartışılır hale getirdiğini savunarak şunları ifade etti: "Açıklamada da yer aldığı gibi; Kilise, Cami'nin, Havra Sinagog'un alternatifi olmadığı gibi, elbette ki Cemevi de Camii'nin alternatifi değildir. Bilebildiğimiz kadarı ile böyle bir iddiada bulunan kişi veya kurum da yoktur. Bu inanç mekanlarının her biri kendi inanç sistemi içinde özel ve özgün bir anlam, işlev, değer ve yüceliğe sahiptir. Alevi ve Sünni inanç sistemlerini ve bu inançların kutsal mekanlarını birbirinin karşısındaymış gibi göstererek, yurttaşlarımızı inançları üzerinden ayrıştıran ve karşılaştıran, karşı karşıya getiren bu tip söylem ve tutumlar doğru değildir. Sayın Görmez, 'Cemevlerinin başka bir inancın mabedi' olup olmadığı hususunda söz söyleme hakkının bulunmadığını 'Biz dini statü veremeyiz, statüyü ancak bu yolun bizatihi sahipleri belirleyebilirler' sözleriyle zaten kabul etmiştir."
Yılmaz, "Başkan Görmez'in de belirttiği gibi cemevleri hakkında söz söyleme hakkı sadece Alevi inançlı yurttaşlarımıza aittir. Bu konuda Aleviler ve örgütleri konuşmalı ve Başkan Görmez susmalıdır. Onlar da cemevlerinin kendilerinin inanç mekânları olduğunu söylemektedirler. Hizmetlerini ve inanç erkanlarını bu mekanlarda sürdürmektedirler. Bütün yurttaşlarımızın saygıyla karşıladıkları bu durum karşısında, devlete de aynı sorumlulukla ve saygıyla davranmak düşmektedir." şeklinde konuştu.
"HÜKÜMET, DİYANET'İ YENİ BİR VESAYET KURUMU HALİNE GETİRMEKTEN UZAK DURMALIDIR"
CHP Ankara Milletvekili Necati Yılmaz, bir uyarıyı da hükümete yaparak, şu düşüncelerini paylaştı: "Hükümet de toplumsal algıyı yönetmek üzere; söylemediğini, söyleyemediğini veya söylemek istemediğini başka kişilere ve kurumlara söyletme siyasetinden vazgeçmelidir. Çünkü iktidarın bu iş tutuş şekli defalarca görülmüş ve teşhir olmuştur. Demokrasimiz üzerindeki vesayet ilişkilerini kaldırma iddiasıyla yıllarımızı tüketen iktidar, Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden siyaset geliştiren tutumundan ve Diyanet'i yeni bir vesayet kurumu haline getirmekten uzak durmalıdır. Hükümet, Anayasamızın 125. maddesi hükmü karşısında cemevlerinin Alevilerin inanç mekanı olduğuna dair mahkeme kararını derhal uygulamalıdır. Hükümet programındaki cemevi ibaresinin yanına eklenen 'irfan merkezi' gibi tabirlerle yargı kararını dolanma çabasından vazgeçmelidir. Bu konuda yeni tartışmalar ve sorunlar yaratmaktan uzak durulmadır. İnanç özgürlüğü bir insan hakkıdır, Anayasal bir haktır. Ancak ne yazık ki Alevi inançlı yurttaşlarımız cemevlerinin kendilerinin inanç mekanı olduğunu ulusal ve uluslararası yargısal süreçlerden geçirerek kesinleşmiş yargı kararlarına bağlamak durumunda bırakılmışlardır. Belki bu nedenle Sayın Başbakan'a devlet adına Alevi yurttaşlarımızdan bir de özür dilemek düşmektedir."
CİHAN