Gültekin Avcı’yı tekrar tutuklatanlar kimler?

Eski savcı ve gazeteci-yazar Gültekin Avcı, geçen hafta serbest bırakıldıktan bir gün sonra trollerin saldırısı ile tekrar tutuklandı

RAMAZAN F. GÜZEL(KHK'lı Hakim ) TR724.co

Eski savcı ve gazeteci-yazar Gültekin Avcı, geçen hafta serbest bırakılınca birçok kimse gibi biz de sevinmiştik. Sevincimizi göstermeye, en azından sosyal medyada “gözünüz aydın, geçmiş olsun” şeklinde tebrik etmeye bile çekinmiştik. Zira daha önce de serbest bıraktıklarında işin jandarmalığını yapan birileri köşelerinde çığırtkanlık yapmış, onu apar-topar tekrar içeriye almışlardı.


Bu sefer de öyle oldu. Hukukçusundan gazetecisine ekseri trole, tetikçiye, haysiyet ve hürriyet celladına dönüştüğü ülke yine şaşırtmadı. Korktuğumuz gibi oldu. Ergenekon ve eski Siyasal İslamcı artığı bazı tetikçiler bu tahliyeye karşı her türlü çığırtkanlığı yaptılar; bundan önce başkalarına da yaptıkları gibi…

Ergenekon sanığı ve adı birçok usulsüzlüklerle, kanunsuzluklarla anılan eski askeri yargıç Ahmet Zeki Üçok sosyal medya hesabından tepki gösterdi önce, kararı veren yargı mensuplarına da “hakkını helal etmediğini” söyledi.

Sonra Ahmet Hakan gibi figürler işaret almışçasına köşelerinden harekete geçtiler. Başlık “Bu F....  nasıl çıkar?”

A.Hakan’ın giriş cümlesi bile Türkiye’deki gazeteciliğin hazin, pes bayağı durumunu özetlemeye kafi:

“Dava dosyasını bilmem… Duruşmalarında neler konuşuldu bilmem… Neyle suçlandı bilmem… Tahliyesine nasıl karar verildi bilmem…”

E bilmiyorsun da nasıl tahliyesine bu kadar net tavır alıyorsun? Desene, “Öyle talimat geldi, öyle yazdım, vurdum geçtim.” Diyemiyor ama geveliyor… “Fakat bildiği üç şey var”mış:

“BİR: Bu adam… F...  hukuki konularda resmen ve alenen öncü kuvvetiydi.

İKİ: Bu adam…F...  yargıya yerleşmesini sağlayan ekibin imamıydı. 

ÜÇ: Bu adam… Ergenekon/Balyoz kumpasının bir numaralı algı operatörüydü.”



“Bildiğim” dedikleri de hep çöp! Gültekin Avcı, bırakın Gülen Cemaati’nde yöneticiliği/ “imamlığı” vs, Cemaat ile organik bir bağı dahi yoktu. Milliyetçi bir geçmişi olan Avcı’nın Cemaat ile tek alakası, kamuoyunu bilgilendirmek için yaptığı gazetecilik faaliyetlerini -Cemaat’e yakın olduğu ifade edilen- yayın organlarında da gerçekleştirmiş olması. Şimdilerde AKP’nin köşe başlarını tutmuş birçok gazeteci ve hukukçunun yapmış olduğu gibi. (Onlar da zamanında bazı doğruları söylüyorlardı ama sonradan zoru görünce yan çizmiş, sözlerini yutmuş, tükürdüklerini yalamışlardı. Ama Avcı sonuna kadar sözlerinin arkasında durmuştu. Bütün mesele bu.)

Bilen biliyor, Gültekin Avcı’ya neden kızdıklarını. Zira Avcı, Siyasal İslamcıların İran ile pis ilişkilerini deşifre etmiş, muta nikahı tezgahlarını faşetmişti. Zaten Avcı hakkında 22 Mart 2016 tarihinde sunulmuş iddianamenin hiçbir yerinde “yargı imamlığı” vs iddia yoktu. Suç unsuru olarak sunulmuş sadece 6 köşe yazısı vardı ve bu yazıların hepsi de “İstihbarattaki Mut’a Operasyonları”na dair idi. Ahmet Hakan’ın “imam” iddiaları nereden o zaman: tabii ki kendisine “böyle yaz gitsin” diyen Yargı’yı yönlendirenler tarafından. Tahir Elçi’nin hedef gösterilmesi hadisesinde de olduğu gibi.

Avcı, yetkin hukukçuluğu ve eski bir yargı mensubu olmasının tecrübesi ile Ergenekon yapısı ve yargılanmaları hakkında sağlıklı ve derinlikli analizler yapmakta idi. Ülkede dönen dolapların istihbari boyutunu gözler önüne seren güçlü bir yazar idi aynı zamanda! Bir yumruk yiyince bütün feleğini şaşan, bütün savunuyor gözüktüklerini unutan Ahmet Hakan gibilerin anlayamayacağı şeyler yani…

HSK TROLLÜĞÜ

Eski Ergenekon sanığı Ahmet Zeki Üçok’u, eski Siyasal İslamcı Ahmet Hakan’ı biliyoruz. Yargıtay üyesi ve artık Yargıtay’ın sosyal medya trolü haline gelmiş olan İsa Çelik’in çıkışı gözlerden kaçtı. Çelik, Ahmet Hakan’ın yazısını Twitter hesabından şu ifadelerle paylaşmıştı: “Bu cümleyi sıksık kuracağız anlaşılan; Cevabı en zor soru, doğru şekilde sorulan en basit sorudur… Mesele soruyu doğru sorabilmek ise işte bir doğru soru daha; Bir F.... nasıl çıkar?”



Onun bu paylaşımı altına yorum yapan ve yargı mensubu olduğu tahmin edilen kimselerin ifadeleri de olaya tuz biber oluyor. Gelinen son noktayı gösteriyor. Hesaplar yapılıyor ve 2014 seçimlerinde bağımsızlara oy veren 4500 kadar hâkim-savcının atılmasına rağmen, bağımsızlara oy veren toplam sayının 6 bin kadar olduğu ve daha aradaki 1500 kişinin niye bulunup atılmadığı soruluyordu Çelik’e. Bu ifadeler bile bu kadar ihraç olmuş yargı mensubunun “affedilmez, tek suçunu” ortaya koyuyordu.

Malum, bu mesajdan sonra da ilgili yargı mensupları durumdan vazife çıkarmasını bildi ve “gereğini” yaptı. 24 saat geçmeden Avcı’yı tekrar apar topar tutukladılar.

Peki Avcı’nın üçüncü kez tutuklanmasında ‘yargı’ süreci nasıl işledi?

– İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma savcısı Yasin Erkal, tahliyeye itiraz ediyor,

– 13.09.2019 saat 23.40’da incelenmek üzere dosya 15 Ağır Ceza Mahkemesine gönderiliyor,

– Bu heyet hafta sonu olmadığı için dosya İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi heyetine gönderiliyor,

– Bu heyet ve hiçbir inceleme yapılmadan aynı gün (dosyayı incelemeye bile fırsat olmadan) yeniden tutuklama kararı veriyor. Heyet Başkanı Yusuf Kılıç, üyeler Oktay Güney ve Cemile Yeni Şam. Bu heyetin  isimleri bir ibret olarak burada dursun.

İSA ÇELİK ÜZERİNDEN YARGI PORTRESİ

Yüksek yargının trolü haline gelmiş olan İsa Çelik, şu anki yargının da özeti gibi. O yüzden bahse değer.

İsa Çelik şu ara hemen her gün sosyal medya hesabında Cemaat ile ilgili haberleri RT ediyor, paylaşıyor, yorumluyor, Cemaat dosyalarıyla ilgili mahkemelere talimat şeklinde göndermeler yapıyor. Bunu da kinle, nefretle yapıyor. Bir hukukçu bu kadar kini nasıl içinde biriktirebilir ki?!

İsa Çelik ki, HSYK 1.Daire üyesi idi, bu daire de -6087 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanununun 9. maddesinin 1. fıkrasına göre- ‘Bütün hâkim savcıların atama, nakil, teftiş” vb. işlerini yapmakta idi! Şimdi Yargıtay üyesi.

Böylesine kritik görevde bulunan birisi “ihsas-ı rey”de bulunma durumuna rağmen nasıl böyle bir cinnet içine girebilir: birileri ayağına mı bastı zamanında, yoksa onu oraya getirmiş olanlara diyet borcu, yaranma dürtüsü mü..?

**

HSYK’dan önce, Abdullah Gül’ün döneminde Cumhurbaşkanlığı hukuk bölümünde çalışmıştı kendisi.

İsa Çelik aslen Afyon Dinar’lı ve ülkücü kökenli bilinmesine rağmen kendisini “Menzil’e müntesip” göstererek “Menzil’in adayı” olarak HSYK’da yer almıştı. Menzilci olarak bilinen Arif Alemdar da Menzil kontenjanından aday olmak istemiş ama Arif’e geri çekilmesi için baskı yapılmıştı. Ama o çekilmemiş, bağımsız olarak seçime girmişti. Bundan dolayı da Menzil’den aforoz edilmiş ve dışlanmıştı. Sonrasında Arif Alemdar’ı Yargıtay Savcılığı’ndan Çorum’a sürmüş ve 15 Temmuz sonrasında da ihraç edip tutuklamışlardı… Nasıl sistem ama?!

Ülkücü kökenli İsa Çelik’in sonradan kendisini Menzilciymiş gibi göstermeye başlaması, Menzilci yargı mensuplarını etrafında toplayıp17/25 Aralık sonrasında bu tarikat kontenjanından HSYK Seçiminde aday gösterilmesi, Bahçeli’nin şimdilerde “en koyu Ak Parti’den daha AKP’li” olması kadar manidar. HSYK adayı gösterilebilmesi için geçmiş müktesebatında öne çıkmış herhangi bir mümtaz vasfı ve başarısı olmayan böyle birisinin oraya getirilmesine etken unsurların, İstihbarat’ın etkisinin vs. çok iyi araştırılması gerekir. (Onun sosyal medyadaki çırpınışlarını da biraz da bu zaviyeden okumak gerek sanırım.)

**

İsa Çelik bir yaralama haberi ile de gündeme gelmişti. Eski bir HSYK müfettişi olan Çelik, 2010 yılı öncesi Bursa denetimi sırasında silahla bacağından yaralanmıştı. Bu konu hakkında çok şaibeler vardı; kimisi bunun intihar girişimi, kimisi bir hesaptan dolayı saldırı olduğu, kimisi de dikkatsizlik sonucu kendisini yaralamasından olduğunu iddia etmişti. Ama konu yargıya yansımış ve mesele, dönemin başmüfettişi başsavcı (H.B.) ile görüşülerek “takipsizlik” ile kapatılmıştı.

Ve bu İsa Çelik, Twitter hesabından iki yıldan fazladır varlığını Cemaat ile mücadeleye adamışçasına yazıp duruyor:

– Gizlilik kararı olan dosyalarda -sözüm ona kimsenin ulaşamadığı- program yazışmalarını Twitter hesabından paylaşarak dalga geçiyor,

– Evrakların resimlerini paylaşıyor,

– Gültekin Avcı dosyasında olduğu gibi ihsas-ı reylerde bulunuyor, mahkemelere talimat olarak algılanabilecek göndermelerde bulunuyor…

Bütün bunları da hiçbir etik, hukuki, cezai kaygı gütmeden yapıyor. Profilinde arkasına sağlı sollu Türk bayrağını alarak… Ve burada 10 puanlık bir soru:

Saraya yakınlığı ile bilinen İsa Çelik, bu tahliyeyi öğrenince/ bunun önünü almak için Ahmet Hakan gibi “dosyayı bilmediği” halde olaya atlayan gazetecilere hadiseyi paslayarak onlara haber yaptırdı, sonra bunu kendisi de paylaşarak arkasında mı durdu? Yoksa bütün bunlar birer rastlantı mıydı?

**

Bütün değerleri ile dibe vurmuş ülkenin bir olayla kesitini izlediniz. Hukukçusuyla, askeriyle, gazetecisiyle, yargısıyla filan devletin, ülkenin genel portresi bu. Bunları yazmış olmamızın çözüm adına da yakın planda bir katkısı gözükmüyor. Gelecek nesillere ibret almaları, tanımaları adına yazılmış notlar sadece…

Bu bağlamda Ahmet Arif’in dediği gibi diyerek bitireyim meramımı:

“Bunlar/ Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar/ Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır,
Tanı bunları/ Tanı da büyü…

Bu, namustur/ Künyemize kazınmış,
Bu da sabır/ Ağulardan süzülmüş.
Sarıl bunlara/ Sarıl da büyü.”

18 Eylül 2019 10:01
DİĞER HABERLER