GÜSAM'dan 'Rusya Krizi'nin, PKK ile mücadeleye olan etkileri' analizi

Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi (GÜSAM) Rusya Krizi'nin terör örgütü PKK ile mücadeleye olan etkileri üzerine bir analiz yayımladı. Yapılan analizde Türkiye'nin yaşanan uçak düşürme hadisesinin ardından bölgesel çatışmanın ortasında kaldığına dikkat çekildi.

GÜSAM'ın 'Rusya Krizi'nin PKK ile mücadelede olası etkileri' başlıklı analizinde şu görüşlere yer verildi:

"Küresel politikaların Suriye ve IŞİD konusuna kilitlendiği bir dönemde Türkiye tarafından düşürülen Rus savaş uçağı ile birlikte bölgede yaşanan gelişmeler yeni bir boyut kazandı. Türkiye, bölgesel çatışmanın ortasına daha fazla girmekle kalmayıp karşısına Rusya gibi küresel bir gücü almış oldu. Her ne kadar NATO üyeliği kapsamında Rusya'ya karşı cılız bazı sesler çıkıyor olsa da, Ortadoğu'daki dengelerin değişim sürecinde ister NATO üyesi olsun ister olmasın tüm ülkeler bu derece ciddi risk almaktan kaçınmaktadır. ABD yönetimi Suriye konusunda Rusya'yı önemli bir aktör olarak görürken Türkiye'nin son süreçteki gidişatı orta ve uzun vadede büyük bir sorunlar yumağına işaret etmektedir.

Böylesi bir süreçte Türkiye'nin en önemli gündem maddelerinden bir diğeri de PKK ile sürdürülen mücadeledir. Bir yandan Suriye'deki çatışmalarda kendisini ateşin ortasında bulan Türkiye, kendi iç güvenliğinde de ayrı bir ateşten süreç yaşamaktadır. İçeride ve dışarıdaki bu sıkışmışlık halinin üstüne Rusya ile yaşanan krizin eklenmesi sadece Suriye politikasında değil PKK ile ilgili mücadele sürecinde de ciddi risk ve tehditlerin sinyallerini vermektedir.

Rusya tarihsel jeopolitiği gereği sadece PKK konusunda değil Kürt Sorununda da önemli bir aktör olarak görülebilir. Kürtçenin gramatik ve fonetik yapısının teşkil ettirilmesinden, bölgedeki aşiretlerin sosyo-politik, psikolojik ve ekonomik durumlarına ilişkin çok kapsamlı çalışmalar yapmış bir geçmişe sahip olan Rusya, 19. Yüzyılda bölgeye çok sayıda ajan göndererek Kürtlerin bölgesel dinamiklerini iyi bilen ülkelerden birisidir. Kürt Sorununun ötesinde PKK konusuyla da yakından ilgili bir ülke olan Rusya, PKK'nın Bekaa vadisinde ilk filizlenme dönemlerinden itibaren bu örgütlenmeyi yakın takibe almıştır. Sovyet Rusya döneminde gerek silah ticareti açısından gerekse de istihbarı açıdan PKK ile ilişkiler geliştiren Rusya, Suriye'den çıkarılması sonrası Öcalan için en kritik duraklardan birisi olmasıyla da bilinmektedir. Öcalan en çok sıkıştığı bir dönemde Rusya'da belirli bir müddet kalabilecek networke sahip olduğu düşünüldüğünde, bugün PKK'nın geldiği noktada Rusya'daki faaliyetleri ve bu ülke istihbarat servisiyle olan irtibatları yabana atılacak bir konu değildir.

Rusya'nın PKK açısından bir diğer önemli boyutu ise, Ortadoğu coğrafyasını silah dağıtım merkezi olmasıdır. Rusya özellikle Soğuk Savaş'ın bitmesiyle birlikte bu süreçte elinde stokladığı astronomik miktardaki hafif ve ağır silahları Ortadoğu pazarına silah tüccarları marifetiyle çıkarmıştır. 1990 Körfez Savaşında elde edilen silahların yanında Rus hafif silahları PKK açısından önemli bir kazanım olmuştur. Bunların yanında yine 90'lı yıllarda Türkiye'nin Çeçen direnişçilere desteğine karşılık Rusların PKK ile yakın ilişki içerisine girmeleri de bir diğer bölgesel taktikleri olarak da görülebilir.

Genel olarak bu hususlar kapsamında mevcut Türkiye-Rusya geriliminin PKK ile mücadeleye etkileri neler olabilir sorusuna gelindiğinde;
– Öncelikle PKK Rus silah tüccarlarının öncelikli pazarı haline gelecektir. Ayrıca silah satışından öteye hibe yolunun da açık olacağı düşünülmelidir.
– PKK Rusların dinamik hafif ve orta dereceli silah sanayisinin yeni ürünleriyle tanışma imkânına sahip olabilir. Özellikle karadan havaya taşınabilir lokal hava savunma sistemlerinin verilebileceği, bununla birlikte bu alanda PKK'lıların eğitilebileceği akıllarda tutulmalıdır.
– Ruslar başından beri Suriye'nin kuzeyindeki Kürt Özerk bölgesine karşı herhangi bir olumsuz tavır almamakla birlikte, zamanla destekleyen hatta müttefik olarak gören bir yaklaşım içerisindedir. Bu durum Türkiye'nin hâlihazırda en uzun kara sınırı olan Irak-Suriye Kürdistan hattının ABD dışında yeni büyük bir ortağının olduğu gerçeğini önümüze koymaktadır.
Bu durum NATO hava savunma siteminden bağımsız bir sisteme sahip olan Rusya'nın Suriye'ye konuşlandırdığı S-400'lerin Türk Savaş Uçaklarını Suriye'nin kuzeyine yaklaştırmayacağının da aleni bir işaretidir.
-Rusya ile yaşanan krize birde Musul'a asker gönderilmesi ve bunun üzerine Irak Merkezi Yönetimi ile yaşanan krizin eklenmesi, dolaylı olarak Türkiye'nin Suriye ile birlikte Irak'ta da hava harekâtını ciddi şekilde riske sokmaktadır.
– Sınır hattındaki bu diplomatik ve stratejik iflas hali iç güvenlikte PKK ile yaşanan çatışmalara çok ciddi etki edecek gelişmelerdir. Özellikle sınır güvenliğinde riskli hatların sadece Irak sınırı ile değil bütün güney sınır hattına yayıldığı düşünüldüğünde durumun ciddiyeti daha anlaşılır hale gelmektedir.
– Rusya PKK konusunda, 90'lı yıllardaki Ermenistan bölgesinde kamp kurulması konusunu da gündemine alabilir. Ermenistan-Dağlık Karabağ bölgesini coğrafi durumu PKK'nın üstlenme noktası kurabilmesine uygun bir coğrafya olması açısından kritik önem taşımaktadır. Özellikle örgütün Serhat Eyaleti olarak adlandırdığı, Erzurum, Kars, Ağrı, Iğdır bölgesine komşu bir kamp alanı bu bölgenin de aşama aşama Hakkâri-Şırnak bölgesine evirilmesi için öncü bir adım olabilir.
– Her ne kadar PKK, uluslararası destek açısından kendisini tamamen Rusya'ya bırakmayacak olsa da, dönemsel açıdan Rusların sunduğu imkânları azami ölçüde kullanacaklardır. Bu durum PKK'nın batı dünyası ile olan dirsek temasını kesmeyeceği ancak dikkatli bir oranda Ruslarla ilişkiye gireceğini akıllara getirmektedir.
Rusya'nın yaşanan krizde en çok odaklandığı konu İŞİD petrolleri konusu olmuştur. Bu durum Rusya dışında, Kuzey Irak (Barzani) petrol hatlarının veya petrol boru hatlarının PKK tarafından proxy eylemlerle tahrip edilebileceğini de akıllara getirmektedir. Bu süreçte petrol boru hatlarının güvenliğine çok daha fazla dikkat edilmesi gerekmektedir.
-Rus-Ermeni ilişkilerinin tarihsel akrabalığı ele alındığında, Rusya bir yandan Ermeni Soykırım iddialarını gündeme getirirken, bir yandan da diasporadaki Ermenilerin PKK konusunda lobi yapmaları ve Türkiye'deki iç çatışmayı uluslararası alana taşımada PKK'nın elini güçlendirmeyi isteyebilir.
– Rus istihbaratının Türkiye'deki faaliyetleri konusunda öldürülen Çeçen komutanlar yeterli bir mesaj vermekte, Rus istihbaratının veya taşeronlarının Türkiye içerisinde ne kadar rahat hareket edebildiklerini göstermektedir. Bu kapsamda Rusya mevcut krizin derinleşmesi durumunda Türkiye'nin PKK ile ilgili mücadelesinde bazı istihbarı bilgileri dolaylı olarak PKK'ya sunabilir.
-Rusya'nın bir diğer kadim müttefiki olan ve son yıllarda Türkiye'de gerek bürokraside gerek siyasette gerekse de devlet istihbaratında yoğun etki sahası oluşturan İran'ın da göz ardı edilmemesi gerekmektedir. İran'ın da PKK konusunda köklü bir etki alanı olduğu bilinmektedir. Rusya ile yaşanan krizin kronik hale gelmesi durumunda İran kontrollü şekilde Yüksekova-Ağrı sınır boyunun karşısında PKK'ya belirli alanlarda kamp imkânı sunabilir.
-Bu durum PKK'nın Kıra Dayalı Şehir Gerillacılığı Stratejisi için çok ciddi imkânlar oluşturabileceği gibi, Hakkâri, Şırnak bölgesindeki şehir çatışmalarının Doğu sınırı ilçelerine kaymasının zemini hazırlanabilir.
Ayrıca İran istihbaratının Cemil Bayık ile yakın teması ve Bayık'ın bu ülkede Kudüs Ordusu gözetiminde Bel Fıtığı Ameliyatı olabilecek kadar ilişki içinde olması göz önünde bulundurulduğunda, İran'ın Türkiye'deki etki sahası (istihbarat, bürokrasi, siyaset vs.) üzerinden PKK'ya bazı bilgi sübvansiyonları yapabileceği de ihtimal dâhilindedir.
-Rusya-Türkiye krizinde PKK ile mücadeleye olumsuz etki edebilecek birçok farklı senaryo ve seçenek bulunabilir.
-Ancak sadece yukarıdaki risk faktörleri bile, Bölgesel güç İran'ın ve Küresel Aktör Rusya'nın Türkiye'nin Suriye'deki gelişmelerle veya Irak'taki konularla ilgilenmesini imkânsız hale getirebilecek bir iç savaşı PKK eliyle rahatlıkla yaşatabileceğini göstermektedir.
-Zaten hâlihazırda Doğu-Güneydoğu'da düşük yoğunluklu şehir savaşı (low intesify urban conflict), 7 Haziran'dan itibaren orta yoğunluklu şehir savaşına (medium intensify urban conflict) dönüşmüş, olası Rusya-Türkiye krizinin derinleşmesi halinde PKK proxy-taşeron savaşını şehirlerde yüksek yoğunluklu savaşa çevirebilecek önemli bir risk olarak görülebilir.

CİHAN
12 Aralık 2015 11:25
DİĞER HABERLER