Hadi kuzum 'Ordular ilk hedefiniz Şam'dır' diye bir yazı yaz!

Çatışma çıkarsa mutlaka Paris cafélerinden çalakalem yazılar döşenecek, somun pehlivanlarının dışında kimse savaş istemez. İstemez çünkü savaşın gerçek anlamda galibi olmaz. Hele de kendi toprağı bombalanmışsa! Son iki dünya savaşının tek galibi Amerika’dır çünkü kendi toprağında bir tek silah patlamamıştır. Diğer galipler İngiltere ve Fransa, dünya sahnesinin başoyuncularıyken yardımcı oyuncu konumuna gerilemiş, ABD’nin kimi zaman maşası kimi zamansa da emir eri olmuştur, olmayı da sürdürmektedir. Uçağımızın Suriye tarafından düşürülmesinden bu yana savaş narası atan, “heriflerin elektriğini, suyunu keselim” gibisinden saçmalayanların çoğu, bir çatışma çıktığında soluğu yurt dışında alacak, cevherlerini oradan yumurtlayacaklar hiç kuşkunuz olmasın. Savaş çıkmayınca da hükümeti “korkaklıkla” suçlayacaklardır, Kemal Ağabey’leri gibi. Siz düşünebiliyor musunuz Birinci Ferik Kılıçdaroğlu Kemal Paşa’nın komutasında Suriye’ye girdiğimizi; Suriye’nin eratı o saat yerlere düşer ki gülmekten, isal ağrısından beter karın sancısıyla kıvır kıvır kıvranır toprağın üstünde! Hürkuş muhabbetinin ittir et de Ahmet, sen bu resmi getir gözünün önüne hele! Neyse, Suriye’yle baş başa kalınsa çıkabilecek bir çatışma çok kısa sürer ve Türkiye bunun galibi olur hiç kuşkusuz. Çünkü savaş sanatı, savaş koşullarının değerlendirilmesinde mutlaka göz önüne alınması zorunlu beş ana faktörün etkisi altındadır: 1. Uyum (Ahlak) Faktörü 2. Önderlik faktörü 3. Halk desteği 4. Disiplin faktörü 5. Güç faktörü Uyum faktörü ahlakı simgeler. Milletin ve ordunun komutanlarıyla uyum içinde olmalarının nedenidir. Önderlik faktörü savaşa soyunan milletin önderine güvenip güvenmediğinin göstergesidir. Halk desteği, birlik ve beraberlik içinde, sonuna kadar alınan kararın arkasında durmanın önemini vurgular. Disiplin faktörü sivil yönetimle komutanlar arasındaki ast-üst ilişkisinin uyumu demektir. Güç faktörü de iki ordu arasındaki kuvvet dengesinin altını çizer. Bu beş faktör çerçevesinde şu soruları da kendinize sormanız gerekir: (a) Hangi önder ahlaktan ve doğrudan yanadır? (b) Hangi önder daha yeteneklidir? (c) Hangi taraf daha disiplinlidir? (d) Hangi ordu daha güçlüdür? (e) Hangi tarafın subay ve askerleri daha eğitimlidir? (f) Hangi orduda ceza-ödül kavramı daha düzenli ve daha adil? Bunların hepsinde Türkiye çok ciddi biçimde ağır basmaktadır. Ancak böyle bir savaş iki ülkeyle sınırlı kalmaz; Rusya ve İran’ı, denklemin dışında tutamazsınız. Evet, Putin bağırır çağırır, İran eser gürler ama doğrudan, askeri güç kullanarak müdahaleye kalkışmaz. Ne var ki, bu iki ülke de ciddi anlamda terör/istihbarat savaşları başlatır ki yıllarca başınız ağrır, 2023 öngörüleriniz hayal olur. Bölgede Türkiye’den yana, Arap ülkelerinden esen olumlu rüzgarlar o saat kesilir, milyarlarca dolarlık yatırımlar durur. Güney Kıbrıs’a gün doğar, sizin saldırganlığınızı (!) yedi düvele ballandıra ballandıra anlatır da anlatır. Batı’lı “dost ve müttefiklerimize” gelince onların umurunda değildir Orta Doğu’da demokrasi mi olmuş teokrasi mi olmuş, kuklalar mı yönetiyor ülkeleri, seçim sandıkları mı kuruluyor! Onlar petrolün güvencede olması ve kendilerine doğru akmasını isterler, o kadar. Türkiye’nin Suriye’yi işgali petrol fiyatlarını ikiye hatta üçe katlayabileceği için o saat karşınıza dikilecek, “otur kardeşim, şu uçağı tazminat ettiririz biz, şehitlerinizin ailelerine birkaç milyon verdiririz...bu işi daha fazla uzatma” diyeceklerdir. Böyle bir ortamda, aklıselim sahibi olduğunuzdan ve de savaşın ne mene bir bataklık oluşturacağını çok iyi bildiğinizden, “ordular ilk hedefiniz Şam’dır!” demeyeceksiniz elbette. Ha bunu demeniz için çabalayanlara verilecek en iyi cevapsa, “hadi canım sen de!” olacaktır elbet! Beşer Esed cezasız mı kalacaktır peki? Onun cezasını kendi milleti verecektir; zaten vermektedir de. Amcası 73’ünü yeni devirmiş, Hema Katliamında 25 bin cana kıymış Rıfat Esed, yeğenine ömür biçmekte, yüz milyonlarca dolarlık Suriye milletinin kursağından çaldığı servetini nakde dönüştürüp ellerini ovuşturarak beklemektedir kuliste. El Muhabarat’da Beşer’den umudunu kesmek üzeredir de İran’ın tokadı ensesinde patlamasın diye şimdilik kuyruğu dik tutmaya çalışmaktadır. Rıfat Amca hele Tahran’la bir halvet olsun, Putin’in rahle-i tedrisinden geçsin, El Muhabarat da anında saf değiştirecektir. Yani Beşer’in günleri sayılıdır, sizin elinizi bulaştırmanıza gerek yok.
30 Haziran 2012 08:12
DİĞER HABERLER