Her kapının anahtarı: İyilik

Samanyoluhaber.com yazarlarından Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan yeni köşe yazısını 'Her kapının anahtarı: İyilik' başlığı ile okurları için kaleme aldı.
Ankara’da iken bir ramazan günü eşimle arabamızla ile bir iftara gidiyorduk. Önümüzde de genç bir kadın, kucağında çocuğu, elinde de bir eşya ile hızlı hızlı yürüyordu. Belli ki o da iftara yetişmeye çalışıyordu. Ben arabayı iyice yavaşlattım ve bu genç kadının yanına gelince de, eşimin tarafındaki pencereyi açtım. Eşim ona; “Buyurun, gideceğiniz yere kadar sizi götürebiliriz” dedi. Bu genç kadın önce eşime, sonra da bana baktı. Herhalde eşimi görünce bir güven gelmiş olmalı ki, arka kapıyı açarak arabaya bindi.

Bir süre sonra “Ben sağda bir yerde inebilirim’’ dedi. Biz de “İftara daha vakit var, biz gideceğimiz yere yetişebiliriz, sizi kapınızın önüne kadar götürebiliriz’’ dedik. Sonra kapısının önüne geldik, genç bayan arabadan indi. Kapıyı kapatmadan kafasını içeri doğru uzattı ve “Sizinle tanışmadık ama bu yaptığınız iyiliğinizden dolayı öbür alemde zaten görüşeceğiz” dedi ve kapıyı kapattı. Biz bir taraftan çok duygulanmıştık, bir diğer taraftan da böyle bir iyiliği yapmayı Rabbim nasip etti diye sevinmiştik.

 “İyilik yap, denize at; balık bilmezse Halik bilir” sözü bir atasözüdür. Yaptığın iyiliğin karşılığını insanların bilip bilmemesi önemli değildir. Allah bilir ve mükafatını verir. Bu atasözü, karşılık beklemeden iyilik yapmayı öğütler.

Bazı iyilikler de vardır ki tarih boyunca hatırlanır ve bu hatırlanma, nesiller boyunca devam eder. Ayrıca, insanın bulunduğu konuma göre de tabii ki bu iyiliğin derecesi ve boyutu da değişir. Ne kadar küçük de görünse iyilik, iyiliktir ama insanın konumu maddi,manevi daha büyük iyilikleri gerektirebilir. Hatta bu iyilikler, ulusal ve uluslararası çapta olabilir, olmalıdır da. Bundan dolayı da insan, “helmin mezit” denilen, daha neler yapabilirim, neleri yapmalıyım şeklinde kendi kendine otokritik yaparak bu sorularını cevabını vermelidir ve gereğini yapmalıdır.

Herhangi bir konuda, dini, dili, milliyeti, rengi yönünden kim olursa olsun insanlara karşılıksız ve beklentisiz yardım etmeye genel anlamda iyilik deniliyor. İyilik kelimesinin çok geniş bir çerçevesi vardır. Zaman ve mekânın dili kullanılarak bu çerçeve, daha da genişletilebilir. İyilik, ucu açık bir konudur. İyilik yapan insan, bundan farklı bir mutluluk duyar. Bir dertlinin derdini gidermek için onu dinlemek, imkanları çerçevesinde ona yardım etmek de bir iyiliktir. Adeta bir avcı gibi olarak, her çeşit ve boyutta iyilik yapabilme fırsatları kollanmalıdır.

Yoldaki küçük bir engeli kaldırmaktan tutun da, milletlerarası anlaşmazlıkların, savaşlara sebep olmaması için, samimi ve beklentisiz bir şekilde ciddi gayretlerle çözülmesi de yine iyilik çerçevesi içine girer.

İlkokullarda genelde ahlak dersleri kategorisinde misallerle anlatılan iyilik konusunun, sadece bir eğitim hayatı boyunca değil, hayatın hemen her safhasında, her zaman pratiğinin yapılması gereken çok önemli bir konu olarak ele alınması gerekir.

         Kayseri’de iken, oturduğumuz evin yanında çok eski ve küçük bir ev vardı. Bir gün, içinde acaba birisi yaşıyor mu diye kapısı açık olan bu eve girdim. Yaşlı bir kadın köşede oturuyordu. Ona selam verdim, kendimi tanıttım ve yandaki binada kaldığımı söyledim. Yaşlı kadın, gözlerinin görmediğini, bir erkek kardeşinin olduğunu ve nadiren yanına gelip gittiğini, kendisini bilen komşuların kendisine getirdikleri yemekleri yediğini, kendisine verilen paraları da çoğu zaman kardeşinin elinden aldığını söyledi. Evin içi de çok harabeydi. Evimize gelip eşime anlatınca, onunla da birlikte gittik, yaşlı teyzeyi ziyaret ettik. Eşim, onu arada bir evimize getirip ona banyo yaptırıp kıyafetlerini yıkıyordu. Çocuklarla da düzenli bir şekilde ona yemek göndermeye başlamıştı. Biz Kayseri’den ayrılıncaya kadar bu durum böyle devam etti.

Bu yaklaşımlar, Allah rızasını kazanmak için yapılmaya çalışılan iyiliklerdir. Kim bilir öbür alemde bunların karşılığı Allah indinde karşımıza nasıl çıkacak bilemiyoruz. Ama yapılan her işin, iyi olsun, kötü olsun, ötede mutlaka karşılıkları olacak, bundan da hiç şüphemiz yok.

Bir gece geç vakit arabamla eve geliyordum. Evimizin yakınında, toprak yol, yağmurdan dolayı çamur halini almıştı. Buna dikkat etmeyen bir taksi şoförü de kaymış ve yan tarafta çamura batmıştı. Arabamdan indim ve ona yardım ettim. İkimiz de arabayı çıkaramadık. Gece saat 12’yi geçmişti. Şoföre; “Bu arabayı çıkarmamız mümkün görünmüyor. Sabah bir çekici ile çıkarırsınız’’ dedim ve nerede oturduğunu sordum. O da “Erkilet’te’’ dedi. Erkilet de şehrin epey uzağında bir mahalleydi. Şoförü arabama alıp evine götürdüm. Şoför arabadan inerken; “Borcumuz ne kadar?“ diye sorunca ben de; “Yolda kalmış insandan para mı alınır?” dedim. “Ben Tıp fakültesinde öğretim üyesiyim“ deyip ona kartımı verdim.

 Aradan iki gün geçti. Hastanedeki odamın kapısı çalındı ve içeriye bu şoför arkadaş, elinde büyük bir bidonla  girdi. Bana; “Benim ineklerim var. Peynir ve yoğurt işleri yapıyoruz. Arada bir de taksi şoförlüğü yapıyorum. Bunlar bizim kendi ürünlerimiz’’ dedi. Ben bunun bir karşılık olacağını ve alamayacağımı söylememe rağmen çok ısrar etti. Daha sonra da onunla arkadaş olduk ve düzenli birbirimizi aradık, ziyaret ettik.

 Evet bu yaklaşım da yine iyilik çerçevesi içinde yapılması gereken insani bir davranıştı.

İmkân ve fırsat olursa, uygun ve makul bir şekilde, iyilik yapılan bu insanlarla tanışma ve daha sonra tanışıklığı devam ettirme ve geliştirme de, kalıcı dostluklar edinmenin bir yoludur.

Bu küçük ve güzel iyilik örneklerini, başkalarıyla uygun ortamlarda ve makul yollarda paylaşma ve bunları onların da yapmalarına vesile olma, onları buna teşvik etme, insanın kendisinin de bu konulardaki tecrübeli insanların deneyimlerinden istifade etmeye çalışması, herkesin ajandasında yapılacaklar listesinde en başta durması gereken bir konudur

Hayatı süzerek yaşama, uyun-u sahire olmak (çok dikkatli bir şekilde olan biteni gözlemleme) arabayla yolda giderken, yürürken etrafa dikkatli bakmak, bir engel varsa onu kaldırma çok önemlidir. Kim bilir böylece gelecekte olabilecek olan bir kazanın önüne geçerek, Allah’ın vereceği nice mükafatlara nail olabilme, bunların karşılığı olarak insanlardan asla bir beklenti içinde olmama, insan olabilmenin esaslarındandır. Bunların karşılığı da herhalde değil, mutlaka öbür alemde kimbilir ne hayırlarla karşımıza çıkacaktır.

Ben şahsen, gerek normal yollar, gerekse otoyollarda arabamla giderken, mümkün mertebe yola düşmüş ve eğer arabalar vurursa kazaya sebep olabilecek  herhangi bir cisim görürsem, arabamı dörtlüleri yakarak emniyet şeridine çekiyorum. Sonra da yine dikkatli olarak bu cismi alıp yolun dışındaki emniyetli bir yere bırakıyorum. Eğer yanından dikkat etmeden süratlice geçtiğim bir cisim olursa ve yine bir tehlike arz ediyorsa, acil bir işim de yoksa, uygun bir yerden dönüp yine o engeli kaldırıyorum. Otoyolların dışındaki yollarda, bu işlem biraz daha kolay oluyor. Yolda kalmış olan insanların da, uygun bir şekilde arabalarının arkasında veya önünde durarak, yapabileceğim bir yardım olup olmadığını soruyorum. Bütün tanıdıklarıma da böyle yapmalarını tavsiye ediyorum.

İyilik konusu, ucu açık, herkesin devamlı gündeminde bulunması, zaman ve mekana göre düzenli update ve upgrade edilmesi gereken çok ciddi, insana hem bu dünyada, hem de ahirette çok şeyler kazandıracak olan önemli bir konudur. Bütün bunlardan dolayı da herkesin ajandasında ilk yapılacaklar listesinde devamlı durması gerekir.

Zaman ve kültürlere göre iyilik anlayışı, bazı farklılıklar gösterse de, genel anlamda hep benzer özellikleri vardır. İyiliğin bu genel anlamı, bütün dinlerde de hep teşvik ve takdir edilmiştir.

İslam dininin kitabı Kur’an-ı Kerim’de, Allah cc değişik ayetlerde iyilikle ilgili şöyle buyurur:

-Bakara suresi,195.ayet: “İyilik yapın; çünkü Allah iyilik yapanları sever.”

-Maide suresi 2.ayet: “İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın; günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın.”

-Nahl suresi,90.ayet: “Şüphesiz Allah adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara yardım etmeyi emreder…”

         İslam Peygamberi Hz.Muhammed (sav) de hadislerinde şöyle buyurur:

-“Allah iyilik yapan kulunu sever.” (Tirmizî, Birr, 55)

-“İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.”

(İbn Hanbel, el-Müsned, 34/444)

-“Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna iyilik etsin.”

(Buhârî, Edeb, 31; Müslim, Îmân, 74)

-“İmanın yetmiş küsur şubesi vardır… Yoldan eziyet veren şeyi kaldırmak da imandandır.”

(Müslim, Îmân, 58)

Bu konuda kitaplar, romanlar, hatıralar yazılmış, yaşanılan güzel iyilik örneklerinden hareketle filmler çekilmiştir. Halen ve gelecekte de tüm insanlığa teşvik ve örnek olması açısından, bu yöndeki gayretler, insanlık ve ekolojik denge açısından geliştirilmeye devam edilmelidir.

Bütün bu özel ve güzel düşünce ve pratiklerin yanında, belki de ilk sırada ve öncelikle insanın kendi nefsine iyilikte bulunması, çok büyük bir önem arz etmektedir. Bu yerine getirildiğinde zaten buradaki pratikten hareketle, diğer insanlarla da mutlaka bu özellik ve güzellikler paylaşılacaktır.

Ayrıca iyilik yapma insanı mutlu ve huzurlu kılmaktadır

İnsanın istek ve arzuları sınırsızdır. Ona mutlaka lazım olan maddi ve manevi hayattaki hususlar dışındaki lazım olmayan hatta zararlı olan istek ve arzular kısıtlanmalıdır, kısıtlanabilir. Böylece haramlara ve yasak sınırlara girmeden bir hayat yaşanabilir. İnsanı yaratan Allah cc tarafından sınırları belirtilen hayat içinde kalma, kalabilme, geçici olan bu dünyadan, kalıcı olan öbür âleme gidildiğinde cennet gibi kalıcı mükafatları ona kazandıracakdır. İşte bu kazanma kuşağında kaybetmemek için insanın, nefsi ile mücadele etmesi de herhalde “kendisine yapılacak iyiliklerin en başında” yer alır.

Bu iş bir oyun ve avunma değildir. İnsan ölümlüdür, yani ölecektir. Şimdiye kadar da ölmeyen hiçbir insan olmamıştır. Bundan sonra da olmayacaktır. Öldükten sonra, insana yaptıkları tek tek sorulacak ve yapması ve yapmaması gereken konularda hesabı düzgün çıkanlar cennete, öbürleri de cehenneme gideceklerdir. İslam dininin kitabı Kur’an‘da ve diğer dinlerin kitaplarında, bu durum açık ve  seçik bildirilmektedir. Yani sorular belli, cevapları bellidir.

 

O halde, yol yakınken, kendimizi ciddi bir şekilde kontrol edip, vakit kaybetmeden kazanma kuşağında gayret etmek gerekmektedir.

 

Her bir canlıya saygı, onun yaşama hakkını koruma, ekolojik dengeyi muhafaza adına da bilinen bütün tedbirleri yerine getirme, yine kazanma kuşağı içine giren iyilikler çerçevesindeki gayretlerdir.

 

Her yeni gün insan, öncelikle bu esasları yeniden hatırlayarak, gözden geçirerek kendi nefsine iyilik yapma durumunda olmalı. Diğer yandan da hem başkalarına, hem de tabiatta bulunan bütün canlı ve bitkilere, onların yaşam ve varlık sebeplerine riayet etme durumunda olabilmelidir. Bu durum da yine iyilik yaparak kazanma kategorisine girer.

Büyük küçük demeden, haramlara girmeden, helal daire içinde kalarak bir hayat sürdürme, gerçekten akıllı insan olmanın gereğidir.

Her yeni gün, dünyanın her yerinde Allah cc, insanlara öbür alemi kazanabilme adına her türlü fırsatı lütfetmektedir. Bir canlıya su verme, ayağı kırılmış bir kuşa yardımcı olma, çevreyi kirletecek maddeleri bertaraf etme, her insanı aziz bilerek onlara eldeki imkanlar nispetinde her konuda yardımcı olma çok önemlidir. Sebepler ne olursa olsun, insanlar arasındaki kavgaları, milletler arasındaki her boyuttaki savaşları önleme gayretleri içinde bulunan kişiler, hem insanlar nezdinde, hem de Yüce Yaratıcı Allah cc indinde, apayrı bir şekilde lehlerine değerlendirilecek ve neticesinde de öbür âleme gidenler arasında kazanmışlardan olacaklardır.

 
Gelin, bu çok geniş anlamdaki iyilik özelliğini, öncelikle kendimize, sonra da tüm insanlığa karşı çevreyle birlikte daima geliştirerek devam ettirelim. Bu güzel niyetlerle yapılan güzel amellerin de karşılığını öbür alemde Yüce Yaratıcımızın bizi, gözlerin görmediği, kulakların duymadığı mükafatlarla ödüllendireceğini bilelim ve ona göre davranalım.

Ne dersiniz?
17 Kasım 2025 12:18
DİĞER HABERLER