Hulusi Akar hakkında ilginç iddia: Muhalefet eleştirmiyor, seçimin güvencesi olabilir!

Siyaset Bilimci Dr. Berk Esen: Erdoğan'ın seçimi kaybedeceği ortaya çıkarsa Saray'da birileri polisi ve orduyu sokağa çıkararak seçimleri iptal ettirmek isteyebilir. O noktada birilerinin muhalefete güvence vermesi gerekebilir. Ben TSK'dan ziyade Savunma Bakanı Akar’ın altını çizmek istiyorum.
Sabancı Universitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Dr. Berk Esen Kronos Gündem’de Mehmet Şahin’in konuğu oldu. Dr. Esen, ”Büyük bir ihtimalle seçimleri kaybettiği ortaya çıkarsa, seçim akşamı gayrı resmi yollarla belki böyle bir tartışma açılabilir. Bu konuda muhalefet ile iktidar arasında doğrudan bir pazarlıktan ziyade belki araya girebilecek güvence verebilecek bazı isimler ve kurumlar ortaya çıkabilir. Çok da spekülasyona girmeden, ordudan ziyade Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın altını çizmek istiyorum. Sizin de belki dikkatinizi çekmiştir, muhalefetin kabine içinde eleştirmediği tek bir bakan var, o da Sayın Akar. Ben bunun rastlantı olduğunu düşünmüyorum’ dedi.

Röportajın ilgili bölümü şu şekilde: 

Soner Çağaptay’ın iddia ettiği gibi Erdoğan kendisi ve ailesini teminat altına alacak bir anlaşmayla iktidarı devir için pazarlık yapar mı? Böyle bir ihtimal sizce düşünülebilir mi?

Bu ihtimal seçimlere yakın dönemde bence tekrardan gündeme gelecektir ve açıktan konuşulmasa da en azından muhalefet partilerinin değerlendirmesi gereken bir nokta olduğunu düşünüyorum. Çünkü otoriter rejimlerin seçim yoluyla, otoriter liderlerin daha doğrusu seçim yoluyla iktidarı bırakmasının önündeki aslında en büyük engel; geriye dönük bir yargılama sürecinin başlaması ve tabi bu liderlerin sadece iktidarları değil, siyasi özgürlüklerini kaybetme riski. Şimdi Türkiye’de benzer bir durum olur ya da olmaz tartışması açmak istemiyorum ama en azından Türkiye’de seçmenler bu kadar uzun süredir kutuplaştırırken ve iktidar da çok somut yolsuzluk olaylarına bulaştıktan sonra muhalefetin çok sert bir tonla iktidardan hesap soracağını söylemesi tabi ki gerilimi artıracaktır ve seçim yoluyla iktidarı bırakmanın bedelini ya da maliyetini iktidar elitleri açısından yükseltecektir. Dolayısıyla ben seçime giden noktada muhalefetin bu tarz sert, devri sabık yaratacak şekilde sert, radikal çıkışlar yapmakta imtina etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu tabi ki rejim değişikliği olduktan sonra geriye dönüp hiç hesap sorulmayacak, yolsuzluk dosyaları hiç açılamayacak demek değil ama en azından bu konuda biraz daha itidalli ve biraz daha dikkatli açıklamaların yapılması gerekiyor. Bir kez muhalefet bunu çok rahat yapabilir. Onun ötesinde ben Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğrudan bir pazarlık yolu arayacağını düşünmüyorum. Çünkü hem karakter olarak buna açık değil, hem de sanırım seçime gidilen noktada hala seçimleri kazanacağını düşünüyor olacaktır. Büyük bir ihtimalle seçimleri kaybettiği ortaya çıkarsa, seçim akşamı gayrı resmi yollarla belki böyle bir tartışma açılabilir. Bu konuda muhalefet ile iktidar arasında doğrudan bir pazarlıktan ziyade belki araya girebilecek güvence verebilecek bazı isimler ve kurumlar ortaya çıkabilir. Bu noktada çok da..

Ordu gibi mi?

Çok da spekülasyona girmeden, ordudan ziyade Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın altını çizmek istiyorum. Sizin de belki dikkatinizi çekmiştir, muhalefetin kabine içinde eleştirmediği tek bir bakan var, o da Sayın Akar. Ben bunun rastlantı olduğunu düşünmüyorum.

Ama Özgür Özel ile çok ciddi tartışmalardan sonra bu noktaya gelindi.

Evet evet. Ama dikkat ederseniz o tartışma sanırım 2017 yılında oldu ya da belki 2018 yılının başında ve o dönemden sonra hiçbir atışma, polemik, eleştiri yaşanmadı. Şimdi muhalefetin iktidarı ne kadar çok eleştirdiğini düşünürsek bu aslında çok ilginç bir durum. Ben dolayısıyla iktidarla muhalefet arasında doğrudan bir pazarlığın gerçekleşmesinden ziyade o noktada, yani şöyle bir senaryo düşünelim: seçim akşamı sandıklar açıldı ve muhalefetin adayı yaklaşık %53-54-55’lik bir oy oranını alarak seçimi önde götürüyor. Artık o noktada Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda “ne yapalım?” tartışması yapıldığında bu seçim sonuçlarını tanımak istemeyenlerin yapabileceği tek şey var: polisi ve orduyu sokağa çıkararak o seçimleri iptal ettirmek. Ve o noktada birilerinin telefonla aranması gerekiyor. İşte o telefon geldiği zaman –ki gelir mi emin değilim- ama böyle bir çağrı yapıldığı zaman o isimlerin rahatlıkla iktidarın yanında yer alacağını ben düşünmüyorum. İşte o zaman belki bir güvence verilmesinin önü açılabilir. Muhalefetle o kişi arasında bir belki bir görüşme yapılabilir. Bunun şu noktada çok spekülatif oluğunun farkındayım. Sizin atıf yaptığınız Sayın Çağaptay’ın yazısını da ben biraz muhalefetin rolünü çok hafife alan ve açıkçası seçimlerde hile yapılacağını neredeyse kaçınılmaz bir sonuç olarak gören bir yazı olarak gördüm ve o yazıya katılmıyorum.

İktidar seçim sonuçlarını kabul etmemeyi göze alabilir mi?

Aslında önümüzdeki seçimlere kadar bence Türkiye çok ciddi siyasi değişimlere gebe ve seçim akşamında her ne kadar siyasi kurumların ve devlet kurumlarının bağımsızlığı ortadan kalksa da seçimlerde hile yapıp, iktidarı seçim kazanmamasına karşın devam ettirecek kadar rejimde ben bir kapasite görmüyorum. Hem seçmenleri bastıracak askeri bir kapasite görmüyorum, hem de böylesine bir kriz karşısında ayakta kalacak diplomatik desteğe sahip olduklarını düşünmüyorum ve bu sonucun yaratacağı iktisadi -yıkıma diyeceğim artık, kriz de değil- o durumdan sonra ekonomiyi toparlayacak kaynaklara da sahip olduğunu düşünmüyorum. O nedenle hani o felaket senaryosuna Türkiye’nin gitmeyeceğini tahmin ediyorum.


11 Ocak 2022 15:32
DİĞER HABERLER