İntiharın ardından geride perişan aileler kalıyor

Bunalım sonucu intihar edenler, acısını bıraktığı yakınlarının yüreklerinde taşıyor. Ölüm sebebinin intihar olması, eş ve çocukları başta olmak üzere diğer yakınlarının acılarını bir kat daha arttırıyor. Aile fertleri, her şeyden önce bir suçluluk psikolojisine girerek ölümden kendilerini sorumlu tutabiliyorlar. Acılarını yaşayamadan da belki de geride bırakılan milyonluk borçlarla boğuşmaya başlıyorlar. Psikolojik sebepleri tetikleyen birinci sebebin ekonomik yaşam olduğunu söyleyen Gediz Üniversitesi Psikolojik Danışmanı Orhan Keskin, "Ülkelerin ekonomik yapıları bozulduğu zaman ve bireyler işlerini güçlerini kaybettikleri zaman intihar vakaları artmıştır. Bugün esasında Türkiye'yi bekleyen böyle bir sorun var." diyor. Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Petek ise intihar suretiyle ölen kişinin de mirasının reddedilebildiğini söylüyor.

Aileden ya da yakın çevreden birini kaybetmek zor bir süreç ancak ölüm şekli intihar olunca geride kalanlar için her şey daha da zorlaşıyor. Ölümden sonra acı ve üzüntüye bir de suçluluk, utanç ve öfke gibi duygular ekleniyor. İntihar eden kişinin cenaze namazının kılınmasıyla yakınlarına, affedilebileceğinden ümitlerini kesmemeleri gerektiği hatırlatılmış oluyor. Bunlardan biri de işyerinde intihar eden, Bursa'nın İnegöl ilçesinde halı mağazası bulunan 52 yaşındaki Bayram Kömürcü. Dinî hassasiyetlerine bağlı bir yaşamı olan Kömürcü'nün vakası şöyle: Mahmut Esatbey Caddesi'nde halı mağazası işleten Bayram Kömürcü, geçen cuma günü çalışanları ile cuma namazını kıldıktan sonra işyerine döndü. Daha sonra mağazasında halıları sergilediği arka bölümüne geçerek kendini iple tavana astı. Piyasaya aşırı borçlandığı için bunalıma giren Kömürcü'nün cenazesi, otopsinin ardından İnegöl'de toprağa verildi. Acılarını yaşayamayan yakınları, Kömürcü'nün geride bıraktığı borçlarla yüzyüze kaldı. Eşi, üç kız ve yeni evlenen erkek çocuğunu geride bırakan Bayram Kömürcü'nün tefecilere bulaştığı da iddialar arasında.

'İNTİHAR DEPRESYONUN, BUNALIMIN, KAOSUN, KAOTİK DURUMUN SON NOKTASI'

İntiharın bir çözüm olmayacağını söyleyen Psikolojik Danışman Keskin, "İnsan psikolojisinin zihinsel, davranışsal olarak bozulduğunun en zirve noktasıdır. Bir insan, gelecekle ilgili artık bir ışık göremediği zaman hayatına son verir. İntihar depresyonun, bunalımın, kaosun, kaotik durumun en son noktası diyebiliriz. Ve neden dolayı yapılır? Birincisi ekonomik sebeplerden dolayı, terkedilmişlik duygusundan yapılabilir. Problemlere artık çözüm noktasında yaklaşamaz. 'Bir problem var, bu problem kesinlikle ve kesinlikle çözülemez, benim için bitiş.' dediği an böyle bir şey zihinden geçmeye başlar. Bu geçmeye başladığında, aileler bunun farkına varıp psikolojik destek olursa, çözümsüz hiçbir problemin olamayacağı düşüncesi zihne yerleştirilirse o zaman bu düşünceden sapmalar, uzaklaşmalar başlayabilir, vazgeçebilir. İnsan toplumdan uzaklaşır, kendi kendisini dinleyip zirvelerdeyken bir anda dibe düşmesi neticesinde böyle bir yola başvurabilir. Onun için bir kurtuluş gibi görünür. Esasında kurtuluş değil, bir çare değil, bir çözüm değil." dedi.

Kendi hayatına son verenlerin, yakınlarına büyük zararlar verdiğini belirten Keskin, "Çocuklarına, ailesine, yakınlarına yıkımlar vererek gidebiliyor. Bunun etkisi, o anki ölüm olayını kolay kolay atlatamıyor, huzursuz ve mutsuz oluyorlar. Onun bıraktığı yerden bayrağı başkaları devralabiliyor. Halbuki profesyonel bir yardım alırsa her konunun çözümü var. Mesela parasal ise bunun en kötü boyutu ne olabilir? Hapse girebilir ama yaşamına son vermez." diye konuştu.

'ÜLKELERİN EKONOMİK YAPILARI BOZULDUĞU ZAMAN İNTİHARLAR ARTAR'

Siyaset mekanizmasının bozulmasının herkese yansıdığını ifade eden Orhan Keskin, "Tek bir kriteri yok intiharın. Psikolojik boyutu bireyin kendisine bakar, sosyolojik boyutu topluma bakar, fiziksel boyutu bedeniyle ilgilidir. Ekonomik boyutu var, şu sıralar özellikle intiharların sebeplerinden biri. Şu sıralar özellikle ekonomik krizler, birçok insanın intiharına sebebiyet vermiştir. Siyaset mekanizmasının bozulması neticesinde, yönetimin sıkıntılarla karşılaşması neticesinde bu tüm bireylere yansıyabilir. Ülkelerin ekonomik yapıları bozulduğu zaman ve bireyler işlerini güçlerini kaybettikleri zaman intihar vakaları artmıştır. Bugün esasında Türkiye'yi bekleyen böyle bir sorun var. Mesela dövizle borçlanan, çok kredi çeken, işi elinden gitmiş olan ve bir çözüm bulamayan, lüks yaşayan bir insan bir anda bitiyor ve eksilere vurmaya başladığı an, 'Artık çözüm yok.' diyor kendi kendine. Bu düşüncelerden dolayı yaşamına son verebiliyor. Psikolojik sebepleri tetikleyen en birinci sebep ekonomik yaşamdır." dedi.

REDD-İ MİRAS

Borca batık bir mirastan kurtulmanın tek yolu ise mirasın reddi ya da redd–i miras. İntihar suretiyle ölen kişinin de mirasının reddedilebildiğini söyleyen Dekan Yardımcısı Petek, ölüm haberini alan yakınlarının, üç ay içerisinde başvurması gerektiğini ifade etti. Mirasın reddedilmesinin, gerçek (hakiki) ve hükmen (hükmî) ret olmak üzere iki yolu olduğunu belirten Petek, "Kişinin ölüm haberini öğrenilmesinden itibaren üç ay içerisinde sulh mahkemesine giderek başvurulur, yazılı ya da sözlü olarak. Bunu yaptıktan sonra intihar eden kişinin borçlarını ödemek zorunda değiller. Mirasın hükmen reddi durumunda, gerçek reddin aksine illâ ki bir ret beyanında bulunmak gerekmiyor. Miras kendiliğinden reddedilmiş sayılıyor, yani ölen kişinin malları borçları karşılamayacak durumdaysa, çok fazla borçları varsa redde bile gerek yok. Yakınları, borç veren kişilerin kanuna aykırı işler yapmasından, kanundışı yollara başvurup almalarından korktukları için borçları ödüyorlar fakat bunları kanunen ödemeyebilirler." dedi. CİHAN
29 Eylül 2015 10:23
DİĞER HABERLER