IŞİD'le ilgili cevapsız kalan bomba soru

IŞİD'le ilgili cevapsız kalan bomba soru
Türkiye’nin tarihi ve kültürel derin bağlarının olduğu Irak’ın ikinci büyük şehri Musul’daki başkonsolosluğumuzun teröristlerce basılarak, burada görevli diplomat, güvenlik görevlisi ve ailelerinden 49 vatandaşımızın rehin alınmasının üzerinden dört gün geçti.

Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşad Salihi, peşmergelerin komşu Türkmen vilayeti Tuzhurmatu'da tapu ve nüfus dairelerini ateşe verdiği, bu bölgenin bir oldubittiye getirilerek Irak Kürdistanı'na dâhil edileceğini iddia ediyor. Ankara ise gelişmeler karşısında şaşırtıcı şekilde suskunluğunu koruyor.

Bayrağımızı indirdikleri diplomatik kompleksi halen işgal altında tutan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanlarının güneydoğu komşumuz topraklarındaki ilerleyişi sürüyor. Yoğun Türkmen nüfusunun bulunduğu Kerkük ise fiilen peşmerge kontrolüne girdi. IŞİD, kan donduran infaz görüntüleriyle dolu taarruzuna hedef olarak başkent Bağdat’ın yanı sıra Şii kutsal mekânlarının bulunduğu Samarra, Necef ve Kerbela’yı da işaret ederken Iraklı Şiiler de dini liderlerinden gelen teşvikler doğrultusunda süratle silahlanıyor. Yanı başımızda 4’üncü yılına giren mezhepsel motifli Suriye iç savaşının Irak’ı da içine alarak yayılması ihtimali yabana atılacak cinsten değil. Bu ülkeyi sekiz yıl boyunca işgal altında tutan ABD, gidişat karşısında başat rol almaya gönülsüz. İran’ın ise bölgeye binlerle ifade edilen asker sevkiyatlarına çoktan başladığı iddiaları dolaşıyor. Tüm bu olup bitenler karşısında fevkalade müşkül bir durumda kalan AKP iktidarının ise önünde artık cevapsız kalamayacak sorular var.

Zaman'ın haberine göre, Ankara'nın Suriye'deki Esed rejimi karşısındaki tavrı herkesçe malum. Başbakan Tayyip Erdoğan, 2011 öncesinde çok yakın dostluk kurduğu Beşşar Esed'e dünyada belki de en çok yüklenen iktidar lideri. Hükümetinin Irak'taki Şii mevkidaşı Nuri el Maliki yönetimiyle de çok sert sürtüşmeler yaşadığı da sır değil. Dolayısıyla ilk soru, hem Esed hem de Maliki'yi yok etmek üzere savaştığını söyleyen IŞİD'in, yönetimi bu her iki rejime de açık muhalefetiyle tanınan bir ülkenin temsilciliğine neden saldırdığıdır. Neden bu örgüt 50 kadar (TIR şoförleriyle birlikte en az 80) Türk'ü rehin alır ve günlerdir tüm girişimlere rağmen serbest bırakmaz? Fidye alabilmek ya da hapiste ki militanlarının serbest bırakılmasını sağlamak için mi? Yoksa yapılması muhtemel bir dış operasyonu engellemek mi niyetleri? İlk ihtimalde tutsak vatandaşlarımızın çoktan salıverilmiş olmaları gerekirdi. İkincide ise örgüt bu kozu kaybetmek istemeyeceğinden, maalesef, uzun bir süre daha rehin kalacaklarını öngörmek gerekir. Ama önce bilinmeli: Neden hedef olduk? Eğer buna cevabınız IŞİD örgütünün saldırıyı ‘belli bir akıl ve strateji rehberliğinde olmaksızın' gerçekleştirdiği ise o halde özellikle iktidar yanlısı bazı basın yayın organlarında yapılan ‘vatandaşlarımız tutsak değil, misafir' minvalindeki bilgi görünümlü propagandalardan vazgeçmeli ve rehinelerin hayatından ciddi ciddi endişe etmeli değil miyiz?

Öte yandan, olayda çok ciddi ihmaller bulunduğu tespitleri haksız mıdır? Musul Başkonsolosumuz Öztürk Yılmaz, şehrin karşı karşıya olduğu tehlikeleri haftalar öncesinden Ankara'ya bildirmiş. Muavin Konsolos Faruk Deniz de baskından dört gün önce sosyal medyada “IŞİD denilen şey insanda uyku muyku bırakmıyor” mesajını paylaşmış. Üstelik örgüt, Musul'u salı günü ele geçirdi. Müessif konsolosluk baskını ise çarşamba günü yaşandı. Yani Ankara'nın elinde hiçbir istihbarat yoktuysa bile olası bir saldırıya karşı önlem alınması için 24 saati vardı. Buna rağmen nasıl oldu da bölgedeki diğer Türklerin tedbir aldığı, muhalefet partilerinin de hakkında duyumlar edindiği baskına hazırlıksız yakalanıldı, gerekli tahliye işlemi hayata geçirilmedi? İktidar yanlılarının sıkça iddia ettiği gibi “Türkiye'nin artık bölgede hatırı sayılır bir güç olması”yla kesinlikle telif edilemeyecek bu istihbarat ve güvenlik zafiyetinin izahı nedir? Milletçe alışık değiliz bunu görmeye ama en azından böylesine vahim bir hadisenin yaşanmasının sorumluları hesap verecek midir? Yoksa biz hâlâ “Kimse Türkiye'nin güç ve sabrını test etmesin” sözleriyle mi avunacağız?

Gelelim Türkiye'nin Irak denince öncelikli gündem maddelerinden olan bir diğer şehir Kerkük'te son günlerde ülkedeki karmaşa sonucunda oluşan fiili duruma. IŞİD korkusuyla şehirden kaçan Irak ordusundan oluşan boşluğu peşmerge doldurdu ve Ankara'nın uzun yıllar Türkmen varlığı ve kimliğinin korunması için ciddi uğraşlar verdiği Kerkük, üç gündür fiilen Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) kontrolünde bulunuyor. Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşad Salihi, peşmergelerin komşu Türkmen vilayeti Tuzhurmatu'da tapu ve nüfus dairelerini ateşe verdiği, bu bölgenin bir oldubittiye getirilerek Irak Kürdistanı'na dâhil edileceğini iddia ediyor. Ankara ise gelişmeler karşısında şaşırtıcı şekilde suskunluğunu koruyor. Irak'taki başta Kerkük olmak üzere diğer Türkmen varlığı olan yerleşim yerleri konusunda bir politika değişikliği mi söz konusu? Kamuoyunun neler olup bittiğini bilmeye hakkı var.

15 Haziran 2014 07:51
DİĞER HABERLER