'İsmimi kimse bilmesin, tedavimi kimse öğrenmesin demişsin...'

Tutuklanan MS hastası bir din görevlisine, doktorundan mektup
Sevgili arkadaşım;

İsmimi kimse bilmesin, tedavimi kimse öğrenmesin demişsin. Sana bir şey olduktan sonra bunun bir anlamı var mı? Bu mektubu, tedavine devam edemeyeceğin hastaneden yazıyorum. Hiç aksatmadığın tedavi günün geçti, gelmeyince “bir şey mi oldu” diye, merak ettim. Önce seni aradım sonra eşini, ikinize de ulaşamadım. Tutuklanıp cezaevine götürüldüğünü öğrendim. Eşin de tutuklanmış, geçmiş olsun demek bir şey ifade eder mi bilmem?

Bilirim ki bu mektup soğuk, kalın duvarları aşıp sana gelmez, yarana merhem olmaz. Bir bardak çay kadar da olsa yorgunluğunu almaz. Kırmızı bir kaşeyle vurulmaz üzerine görüldü diye. Ben yine de bir doktor olarak yazmak istedim. Hiç kimse bugün için bilmese de bu yazılanları, tarih bilsin istedim.

Senin ilahiyatçı olduğunu çevrendeki herkes bilir. Otuz sekiz yaşına rağmen Kur’an-ı Kerim’i öğretme heyecanını, en çok da seni şikayet edenler bilir. Oysa bu insanlar, Kur’an okumayı senden öğrenmişlerdi. Tecvit dersini senden almışlardı. Bir kaç kişi Kur’an’a geçince mutluluktan gözlerinde gökkuşağı çıkardı. Doktor olarak beni ilgilendiren kısmı, bu mutluluğun senin beyincik sistemine, gözsinir sistemine iyi gelmesiydi. Ağrılarını azaltmak için, moralini yüksek tutmak için, yorgunluğunu gidermek için sana ekstra destekleyici ilaç yazmama gerek kalmazdı. Çünkü yaptığın bu iş senin için destekleyici iyileştirici bir tedavi yolu oluyordu.

Seni ne diye şikâyet ettiler ki demeyeceğim. Kur’an öğretmekten başka bir muradı olmayan bir insanı neden cezaevine yolladılar ki diye söylenmeyeceğim. Bağrını açtığın, Kur’an öğretmek için gece gündüz çırpındığın bu insanlar seni şikayet ettiler ki bir türlü aklım almıyor. Ateş sonunda buraya da sıçradı ya! Hak ve hakikati söyleyen, dillendiren, öğreten herkes sussun istiyorlar. Ben yine de MS hastasına yapılan bu kötülüğü, atılan bu iftirayı herkes bilsin istedim.

Sevgili arkadaşım;

Senin MS hastası olup tedavi gördüğünü kimse bilmez. MS hastalarının çocuk düşünmelerinin riskli olduğunu da. Sen üç tane yavru dünyaya getirdin ve büyüttün. Evlendiğin günden beri rutin kontrollerin var. Her an atak geçiriyordun ve her atakta serum içerisinde ilacın verilmesi gerekiyordu.

Bu tedaviler doktor kontrolünde olmalı, tedavi esnasında tuzsuz ve şekerden zayıf bir perhiz uygulanmalıydı. Yan etkileri doktor tarafından dikkatlice takip edilmeliydi. Bu tedavi ile “ataktan” hızlı bir şekilde çıkmaktaydın ve bu da beyinde, bağışıklık sisteminde düzenleme yapmaktaydı.

Şimdi cezaevindesin. Tedavin yapılabiliyor mu? Atak geçirmemen için iğnelerini yaptırabiliyor musun? Kur’an öğretmeye orada da devam edebilirsin, moralini yüksek tutmak için elinden geleni yaparsın bilirim. İğnelerini almadığın zaman bunun hareket sisteminde ve duyu sisteminde meydana getireceği hasarı yetkililerin bilmesini istedim.

Duydum ki beş gün boyunca tedavi için olmazsa olmaz olan iğnelerini vurulmana izin vermemişler. Bu insanlar, ya bu işin ciddiyetini bilmiyorlar ya da insan sağlığını önemsemiyorlar. Bu tedavi, hastalığının ilerlemesini yüzde otuz beş yüzde kırk civarında yavaşlatmakta, atak sayısını da yüzde otuz civarında azaltmaktaydı. Tekrarlayıcı iyileşen tip de faydalıydı. Tedavine müsade edilmemesi bilerek veya bilmeyerek ihmal edilmesi sorumsuzluktur. Biz bunca yıl bu hastalık ikinci, üçüncü basamağa çıkmasın diye gayret gösterdik. Hasta kim olursa olsun hastadır, etmiş olduğumuz hipokrat yeminini herkes duysun, hatırlasın istedim.

Çok hassas bir bünyenin olduğunu biliyorum. Mevsim geçişlerindeki gripal enfeksiyonlarda, örneğin bir nezleye yakalandığınız dönemler de bile size vitamin desteği yaptık. Eşin bu dönemlerde evde maske takarak geziyordu. Şimdi cezaevindesin. Kapasitesi on kişilik olan koğuşta yirmi dört kişi kalıyormuşsunuz. Dört buçuk aylık bebek ve iki tane de çocuk varmış. Çocuklar soğuktan dolayı hastalanmışlar. Hakim, savcı, öğretim üyelerinden de hasta olanlar varmış. Bu durum da sağlığını eskisi gibi muhafaza edebilecek misin? Öğrenmek istedim.

Yaşam boyu egzersiz şart dedik. Spor hareketleri önerdik ve tedavinin önemli bir kısmıdır dedik. Beslenmen için özellikle zeytinyağlı yiyecekler tavsiye ettik. Taze sebze ve meyve tüketilmesi iyi olur dedik. Son üç yıldır beslenmen dengeli değil diye kalsiyum ve D vitamini içeren ilaçları ilave olarak reçete ediyorduk. Yirmi dört kişilik koğuşta egzersizlerini yapabiliyor musun? Ya yemeklerin? Kars’ta devamlı ishal edici yemekler verip, tuvalet ihtiyacından da men etmişler. Afyon’da, İstanbul’da, Ankara’da tutukluların bağırsaklarını kurutacak şekilde liste hazırlamışlar. Bu insanlık dışı uygulamayı seni şikâyet eden, Kur’an öğrettiğin insanlar da bilsin istedim.

Temennim odur ki hiç “atak” geçirmeden, rahatsızlanmadan tahliye olursun. O cehennemden sağ salim çıkabilir misin bilmiyorum? Denizli’deki bir bayan sezaryanla yeni doğum yapmıştı. Onu bile tutuklatan kalpleri zift bağlamış bu zalimler senin cezaevinden çıkmana, çocuklarına kavuşmana müsaade eder mi, etmez mi? İnan bir şey diyemiyorum.

Şayet bir gün çıkarsan mesleğinden ihraç edilmiş bir doktor olarak beni nerede bulacağını biliyorsun. Gözünden yaşın, yüreğinden sızının ve tarifi imkânsız acıların yaşandığı yerdeyim.

Dr. Selcan ...

magduriyetler.com
25 Mart 2017 14:58
DİĞER HABERLER