Hizmet hareketi soruşturmalarında hakimlerin nasıl daha çok tutuklama kararı verebileceklerine dair bilgi notları içeren bir belge ortaya çıktı. İsimsiz ve imzasız belgenin HSYK tarafından sulh ceza hakimlerine gönderildiği öne sürüldü.
İsimsiz ve imzasız altı sayfadan oluşan belgede Hizmet hareketine yapılan operasyonlarda zanlılarının tutuklanabilmesi için gereken kriterler tek tek anlatılıyor ve “daha hızlı ve daha fazla nasıl tutuklama yapabiliriz’ sorusuna cevap arıyor.
Türkiye’de Adalet Bakanlığı verilerine göre Gülen cemaati operasyonlarında 15 Temmuz 2017 itibariyle 169 bin 13 kişi hakkında işlem yapıldı, 50 bin 510 kişi tutuklandı.
KRONOS News'in haberine göre , ‘Gülen cemaati soruşturmalarında en çok sayıda tutuklama yapmaları konusunda hakimlere talimat verildiği iddialarını güçlendirir nitelikte.
Belgenin kim tarafından düzenlendiğine dair bir imza ya da isim yok. Ancak belgedeki “Sulh Ceza Hakimliği” başlığı, belgenin sulh ceza hakimlerine yönelik olduğunun işaretini veriyor. Belgenin ilerleyen sayfalarında sulh ceza hakimlerine yönelik tavsiyeler de bu iddiayı doğruluyor. Soru-cevap bölümleri ile seminer notları niteliğindeki belgenin HSYK’da şekillendirildiği sanılıyor. Bu belge iddiaya göre etkin tutuklama rehberi olarak el altından sulh ceza hakimlerine dağıtılıyor.
MİLAT: 17-25 ARALIK
Belge, “FETÖ soruşturmaları kapsamında yapılan tutuklama tedbirlerinde dikkat edilecek hususlar ve kriterler nelerdir?” sorusuyla başlıyor. Cevap olarak ise “17-25 Aralık öncesi ve sonrasında örgüt hiyerarşisi içerisinde faaliyet gösterenler dışında diğer kişiler açısından 17-25 Aralık milat alınmakta bu tarihten sonraki eylemleri üzerinden örgüt bağı değerlendirilmektedir” satırları yer alıyor.
İTİRAFÇI ARAYIŞI…
Tutuklama rehberinde üzerinde belki de en çok durulan husus itirafçılık. Birkaç başlık altında yapılan yönlendirmelerde sulh ceza hakimlerine adeta şöyle bir talimat veriliyor: ‘Ne yapın ne edin ama bize itirafçı bulun!’
Tutuklama rehberine göre itirafçıların verdiği bilgilerin örgütün çözülmesine yönelik ve somut kişi, yer ve tarih bilgileri içermesi gerekiyor. Yoksa yapılan tüm itiraflar gözardı ediliyor. Bir itirafçıdan ne beklendiği ise şöyle:
“Zanlıların itirafçı olması için Tanık, gizli tanık beyanları delil olarak değerlendirilmekte ancak isimsiz ihbarlar delil olarak değerlendirilmemektedir. Özellikle gizli tanık beyanlarında yan delil aranmakta tek başına tutuklama gerekçesi yapılmamaktadır. Tanık beyanında mutlaka yer, zaman ve kişi olarak anlatımlar dikkate alınmakta anlatımın somut veriler içermesi durumunda delil olarak değerlendirilmektedir. Soyut 17-25 Aralık öncesine ait, sonrasına ilişkin anlatım içermeyen tanık anlatımları delil olarak değerlendirilmemektedir.
Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanılabilmesi için şüphelinin somut bilgiler içermesi ve örgütün çözülmesine dönük yeni bilgiler olması gerekir. Yer, zaman ve gerçek kişi isimleri ile yapılan anlatımlar dikkate alınmalıdır. Bir kısım örgüt mensuplarının kendilerini kurtarmak ya da bu örgüt ile yapılan mücadeleye zarar vermek için deşifre olmuş bir kısım örgüt üyesi ile bilikte bu örgütle mücadele eden ve ilgisi bulunmayan bir kaç kişinin ismini de ekleyerek beyanda bulundukları dikkate alınmalıdır. Mutlaka diğer delillerle şüpheli beyanı denetlenmelidir. Terör uzmanları tarafından yapılan değerlendirmelerde bu örgüt üyelerinin çok nadiren pişman olup örgütten ayrıldıkları genelde radikalleşerek daha da sertleşerek eylemlere yöneldikleri belirtilmektedir.
Etkin pişmanlıktan şüphelinin beyanlarının yeni, somut ve örgütün yapısını çözmeye dönük bilgiler içermesi aranmalıdır. Eski bilgileri tekrar mahiyetindeki, somut bilgi içermeyen beyanlar dikkate alınmamalıdır.”
İTİRAFÇI OLANA KADAR SALMAYIN…
Tutuklama rehberinde bir tahliye talebini değerlendirme sıralamasında sağlık ve aile durumu kriterleri en sona bırakılmış. Tahliye talebinin değerlendirilmesinde en önemli unsur itirafçılık olarak ortaya çıkmış. Öyle ki neredeyse ‘ne olursa olsun ama itirafçı olmadıysa sakın bırakmayın’ denilmiş:
“Suç vasfının değişme ihtimali, delil durumu, tutuklu kaldığı süre, etkin pişmanlıktan faydalanma durumu ve kişinin örgütsel durumu dikkate alınarak sağlık ve aile durumu gibi ölçütler dikkate alınmalıdır.”
Tutuklama rehberine göre itirafçılığın teşviki için fiziki şartların sağlanması isteniyor: “Şüphelilerin sorguya toplu değil tek tek alınması hususu savunmanın sağlıklı alınması ve etkin pişmanlığın teşviki açısından önemlidir. Sorgularda şüphelilere etkin pişmanlığın yasal hüküm ve sonuçları hatırlatılarak etkin pişmanlıktan faydalanmaları teşvik edilmelidir.”
“ABLALAR BİLEREK HAMİLE KALIYOR”
Kamuoyunda büyük tepki çeken hamile kadınların gözaltına alınması ve hapsedilmesine kamuoyundan gelen tepkiler de tutuklama rehberinde yer alıyor. Bu nedenle hamile kadınların gözaltına alınması hakkında “bilerek hamile kalıyorlar” şeklinde bir propaganda tavsiye ediliyor:
“Bu örgütün faaliyetlerini genellikle ablalar üzerinden yürüttükleri ablaların örgüt üzerinde çok oldukları bilinmektedir. 15 Temmuz kalkışmasından sonra ablaların hem tutuksuz yargılanmayı temin etmek, tutuklanırlarsa kamuoyunda hamile kadınlar bile tutuklanıyor algısı oluşturabilmek için özellikle hamile kaldıkları değerlendirilmektedir.”
DIGITURK İPTALİ ÖRGÜT DELİLİ…
Tutuklama rehberine göre sadece cemaate maddi yardım değil DIGITURK aboneliğinin iptalinin bile örgüt üyeliğine delil sayılması tavsiye ediliyor: “Örgüt tv yayınlarının platformdan çıkartılması üzerine örgüt mensuplarının toplu olarak DIGITURK aboneliklerinin iptal edilmesi delil olarak değerlendirilmektedir.”
Maddi yardımlara ilişkin diğer değerlendirmeler ise şöyle:
“Mutad yardım faaliyetleri terör örgütünün finansmanı olarak değerlendirilmektedir. Sürekli ve belirli miktarda yapılan yardımlar örgüt bağına karine olarak dikkate alınmalıdır. Özellikle 17-25 Aralık öncesi müzahir derneklere yapılan küçük miktardaki yardımlar delil niteliği taşımamaktadır. Cep telefonundan Kimse Yok Mu derneği gibi müzahir derneklere yapılan küçük miktardaki bağışlar dikkate alınmamaktadır.
Bağışın kişinin ekonomik büyüklüğü ile orantılı olup olmadığı dikkate alınmalıdır. Kişinin maaşı itibari ile verdiği bir burs örgütsel bağına karine iken zengin bir kişinin çok miktarda burs vermesi örgütsel bağ olarak değerlendirilmeyebilir. Kurban bağışı, burs, bağış vb. Kişinin başka kurum ve kişilere yardım yapıp yapmadığı lehte dikkate alınmalıdır.
Örgüt tarafından belirlenen oran nispetinden maaşından her ay düzenli örgüte himmet adı altında yardımda bulunulması örgütsel bağ açısından kesin delil olarak değerlendirilmektedir.”
NEREDE OKUMUŞ? NEREDE ÇALIŞIYOR?
Belgede, kaçınılmaz tutuklama için zanlının eğitim ve iş hayatına özel olarak mercek tutuluyor:
“Kişinin öğrencilik yıllarında örgüte ait ev ve yurtlarında kalmış olması tek başına delil olarak değerlendirilmektedir. Kişinin mezuniyetten sonraki eylemleri örgütsel bağını ortaya koyuyorsa ve ve yurtta kalması delil olarak değerlendirilir.
Üst düzey kamu görevlisi olanların çocuklarını tedbir amacıyla okul ve dershanelerine göndermedikleri değerlendirilmektedir. FETÖ’nün okul ve dershanelerine çocukların gönderilmesi delil olarak değerlendirilmemektedir. Bazı olaylarda çocukların son sene sınav dönemi okuldan ayrılmak istememeleri, okul parasının ödenmiş olması gibi sebeplerle okul veya dershaneden ayrılma olmadığı görülmüştür. 2015 yılında okul ve dershanelere yeni kayıt (ilk defa) yaptıranlar hakkında delil olabilir. 2015 yılında okula devam edenler (öncesinde kaydı olup devam ettirenler) ise makul gerekçeler (muadil okul veya dershanelerin olmaması vb.) sunulmuyor ise yan delil olarak değerlendirilir.
Ankara’da Anafartalar Koleji gibi görünüşte laik, seküler, Kemalist, çağdaş görünümlü ancak aslında cemaat ile müzahir okullara çocukların gönderilmesi örgüt üyeliği yönünden üst düzey kamu görevlileri için delil olarak değerlendirilmektedir.
Kişinin örgüte ait şirket ve kuruluşlarda maaş karşılığı çalışması tek başına delil olarak değerlendirilmemektedir. Ancak özel sektörde çalışsa da örgüt içinde tayin yapılabildiği gözetildiğinde kişinin örgüt içinde tayin görmesi delil olarak değerlendirilir. Müzahir şirketlerde gazete dağıtıcılığı gibi çok alt düzey olup geliri düşük ve kimsenin yapmak istemediği ve kimsenin çalışmak istemediği iş sahalarında çalışmalar delil olarak değerlendirilmemektedir.
Müzahir derneklerde yönetim ve denetim organlarında olmak delil olarak değerlendirilmektedir. Dernek yöneticiliği yasal yöneticilik olabileceği gibi resmi olarak yönetici görünmeyip gerçek yöneticilik şeklinde de olabilir. Bu derneklere üyelik tek başına delil olarak değerlendirilmemektedir. Bazı üyelik pasif şekilde üye olabileceği gibi bazı durumlarda resmiyette üye olmayan kişilerin derneğin yönetim ve organizasyonunda etkin oldukları da görülebilmektedir. Bu derneklerin faaliyetlerinde etkin olarak yer almak delil olarak değerlendirilir.
Örgüte ait veya bağlantılı otellerde örgüt tarafından belli amaçlarla düzenlenen toplantılara (HSYK seçiminden önce ve sonra toplantı yapılmış) katılıp otellerde kalmaları yan delil olarak değerlendirilmektedir. Bu toplantılara tedbir amacıyla örgüt üyesi olmayan kişilerin de dahil edildikleri unutulmamalıdır. Örgüt faaliyeti kapsamında ülkenin çeşitli yerlerinden bu otellerde katılımlar sağlanarak toplantılar yapıldığı bilinmektedir. Türkiye’nin değişik yerlerinden aynı tarihlerde bu otellerde aynı sürelerle yapılan konaklamalar birlikte ortaya konulmalı ve yapılan toplantının örgüt faaliyeti olduğu tespit edilmelidir. Şüphelinin bu konaklamaları makul şekilde izah edip edemediği irdelenmelidir.
Örgüt üyelerinin 15 Temmuz kalkışmasının başarısız olduğunun ortaya çıktığı 16 Temmuz saat 03.00’ten itibaren örgüt aleyhine paylaşımda bulundukları bilinmektedir. Özellikle sosyal medya paylaşımlarında 16 Temmuz 03.00 öncesi ve sonrası birlikte değerlendirilmelidir.”
BANK ASYA…
Belgede Bank Asya’ya dair şu saptamalar yapılıyor: “Bank Asya 2014 Nisan ayından sonra 4000 TL ve üzeri para yatırıp en az iki ay tutan, ancak kredi ve kredi kartı kullanan bireysel emeklilik dahil edilmemektedir. Ancak soruşturmalarda bu hususu açıklığa kavuşturacak delil olmamakta sadece Bank Asya’ya ait hesap cüzdanı fotokopisi vb doküman bulunmakta, Bank Asya ile ilişkisinin detayını açıklayan deliller bulunmamaktadır.
Bu tarihten sonra örgüt tarafından mudi sayısını arttırılması talimatı bulunduğundan şüphelinin yakınları (özellikle çocuk ve eş) adına açılan hesaplar da dikkate alınmalıdır. Banka hesap hareketleri incelenirken yalnızca TL hesapları değil döviz ve altın hesapları de istenilmelidir. Hesap hareketlerinde mutlaka eş çocuk anne ve baba hesapları da istenilmelidir” deniliyor.
Yine bu bölümde yer alan başka bir bilgilendirmede ise “Bank Asya’dan bireysel emeklilik sistemi yönünde ise 2014 Nisan ayından itibaren başka bankalardaki hesapların aktarılması ya da mevcut katılım miktarının anormal şekilde arttırılması örgüt üyeliği yönünden delil olarak değerlendirilmektedir.” deniliyor.
BYLOCK VE HTS…
Tutuklama rehberinde Bylock ve telefon kayıtlarının nasıl tutuklama delili olması gerektiği hakkında ise şu bilgiler veriliyor:
“Bylock kullanımı delil olmakta, kırmızı ve turuncu liste kesin delil olmakta mavi liste diğer delillerle birlikte değerlendiriliyor. Bylock kullanımı GSM numarası tespit edilerek yapılmış ise kesin delil kabul edilmekte iken, bu tespit yapılmamış ise (IP, WIFI, TC No ile geliyorsa) yan deliller aranmaktadır. Özellikle Avea hatlarda IP çakışması olabildiğinden bu hususa dikkat edilmelidir. Telefonda IP, WIFI gibi yöntemlerle Bylock tespiti durumunda yan delillere bakılmalıdır. Şüphelinin kritik görevlerde bulunup bulunmadığı dikkate alınmalıdır.
Örgüt üyelerinin aralarındaki iletişimin tespiti için HTS kayıtları dikkate alınmaktadır. Özellikle birbiri ile hiçbir bağlantısı görünmeyen kişilerin ortak bir kişi ile görüşmeleri dikkate alınmalıdır. Birbirlerinden uzakta ve ilgisiz görünen birbirlerini tanımayan kişilerin ortak bir kişi ile görüşmeleri bu kişinin abi, imam olduğu ve bununla irtibat kurulmuş olabileceği dikkate alınmalıdır. Örneğin, bir dönem kaymakamların paralel olduğu tespit edilen altmış tanesinin hiçbir irtibatı gözükmemesine rağmen bir öğretmenle HTS’lerinin çıkması gibi. Savcılık bu kişinin dönem imamı olduğunu tespit etmiştir.
Gerek KPSS, gerekse askeri veya polis okulu sınavları gibi kamu kurumlarına giriş için yapılan sınavlarda önceden soruların elde edilmiş olması tek başına delil olarak değerlendirilmemektedir. Bu konuda kişi hakkıda soruşturma veya kovuşturma aşamasında dosyadaki delil durumu dikkate alınmalıdır. Yapılan son tespitlere göre 2000-2006 yılları arasında ÖSYM tarafından yapılan sınavlarda soruların örgüt üyelerince çalındığı değerlendirilmektedir.”
BİR DOLARI BULURSANIZ TUTUKLAYIN…
Tutuklama rehberinde zanlının üzerinde veya evinde bulunan bir dolarlık banknotlar en sağlam delillerden biri olduğu vurgulanıyor. Sulh ceza hakimlerine yollanan talimat niteliğindeki belgede ‘bir doları buldunuz mu zinhar affetmeyin!’ anlamındaki satırlar şöyle:
“Yaşanan tüm bu süreçlere rağmen hala üzerlerinde evlerinde 1 Amerikan doları saklamaları örgüt üyeliği yönünden delildir. Halen bunların saklanması ileride yönetimi ele geçireceklerine olan inançları ile bu 1 dolarların kimlik niteliği taşıması sebebi ile olduğu değerlendirilmektedir. İstihbarata göre kişilerde bulunan 1 dolarların Amerika’daki örgüt merkezinde seri numaralarının kayıtlı olup üzerinde bu para çıkan kişinin seri numarası ile kimlik gibi değerlendirilip bilgilerine örgüt tarafından ulaşılabildiği bildirilmektedir.”
MEVZUAT YETMİYORSA, DEĞİŞTİRİN
Belgenin son kısmında yer alan soru cevap kısmında Gülen cemaati ile mücadelede etkin mücadele için adalet sisteminde mevzuat değişikliğinin bile yapılabileceği vurgulanıyor:
“SORU: Sulh Ceza Hakimliği uygulamalarına ilişkin terör yargılamalarında mevzuattan kaynaklanan sorunlar ve çözüm önerileriniz nelerdir?
CEVAP: AİHM uygulamaları dikkate alınarak müdafi sayısı ile savunma süresi makul süre ile sınırlandırılmalıdır. Bu süreyi dosyanın ve şüpheli ve sanığa isnat edilen eylemle orantılı olacak şekilde mahkeme takdir etmelidir. Bu yönde mevzuattan düzenleme getirilmelidir.”
Soru-cevap faslının en önemli kısmı ise de şöyle: “İstihbari bilgilerin yasal delil sayılması için mevzuat düzenlemesinin yapılması düşünülmektedir.”
Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararı ile de teyid edildiği üzere istihbari bilgiler delil olarak kullanılamıyor. Ancak bunun aksi yönünde bir mevzuat değişikliği ile istihbari bilgilerin de yasal delil sayılması halinde cadı avının ne hale geleceği tahmin bile edilemiyor.