Samanyoluhaber.com yazarlarından Safvet Senih, 'Karlar buzlar erisin yola revan olalım' başlıklı yazısında Ahmet Özer'in kaleme aldığı “Pensilvanya Günlüğü, Sıradışı Bir Günlük Denemesi” isimli kitaptan bir bölümü köşesine taşıdı.
Ahmet Özer arkadaşımız 2002’de Amerika’ya M. Fethullah Gülen Hocaefendi’yi ziyaret ettikten sonra tuttuğu notlardan “Pensilvanya Günlüğü, Sıradışı Bir Günlük Denemesi” isimli çalışmasını kitaplaştırmıştı.
28 Haziran 2002, Cuma günü sabah 10:30 sohbetinden şunları aktarıyor:
“Kumsalda dururken Kuduran Bir Dalga ile, denizin dibine çekiliyorsunuz da elinizden bir şey gelmiyor. Hâdiselerle kafanız keçeleşecek, aynı heyecanı duymayanlarla aynı yerde yaşamanın kahrını çekeceksiniz. Duymayan ve paylaşmayanlarla oturup kalkacaksınız. Anlamama, anlaşılamama, çılgınlığı bir kat daha arttırır. Çılgınlığa mahkûm bir ruhla, çılgın anlayışsızların hışmına uğruyorsunuz. Denize attığınızda ıslanmayanların ortasında havadan nem kapan bir insan ne yapar?”
Saat 12:00
“Ülkem ciddi bunalımların ağında… Her an her şey olabilir. Dengelerin her an aleyhe dönebileceği unutulmamalıdır. Herkes doğacak boşluktan arta kalacak bir KELEPİR hesabında. Duanın tam vakti. Duanın ve teveccühün… Yana yakıla dua. Kader, değişimi bir ATÂ (Atâ Kanunu ile yani Kaza Kanunun üstünde büyük bir ihsan ve ikram icraatı ile) lehimize çevirebilir. Ancak tam teveccüh gerekiyor. Kaybettiğinizin ve kaybedeceklerinizin büyüklüğü sizi telaşa itmeye değil, çılgınlığa itmeye bile yeter. Tam KADER DENK noktası. Şimdi dua, dua ve YALNIZ DUA ETMELİSİNİZ.”
Saat 12:35
“Onların düşüncesinde: ‘Sabah olsun ortaya çıkalım.’ Yahut ‘Karlar, buzlar çözülsün, bahar olsun yola revan olalım’ yoktur. Onlar ‘Kökleri sabit, dalları göklerde, lâtif ağaçlar gibidirler ve Rabbin izniyle her zaman meyve verirler.’ (İbrahim Suresi, 14/24-25) Karda, kışta, baharda, yazda… Onlar; dünden bugüne, sıra dağlar gibi yerlerinde durmuş ve şaşırtmamış, kıblenin çöküşü onların zihnini bulandırmamıştır. Ay batmış, güneş doğmamış, teker teker bütün yıldızlar silinip gitmiş, ama yine onlara yol ve yön değiştirememişlerdir. Onlar içinde yaşadıkları toplumun, hayat kâsesini taşıyan ruhanîler ordusudur. Ama şu yürürken yolda kalanlar var ya, bunlar, bahar gelince, yiğit kesilirler, güneş doğunca daldan dala sekmeye başlar, kar bastırınca sünepeleşir, gece olunca da hımbıllaşırlar. GANİMET bahis olunca da ön saftadırlar. Tehlike baş gösterince de Zâhid, imkan oluverdiğinde, Kârun, pohpohlandığında Cevval, unutulunca da Miskindirler.”
Saat 13:35
“Her HEZİMET içimizde bir ÜMİTSİZLİK rüzgarı estirir; her ZAFERİN SARHOŞLUK verdiği gibi. Gerçek müminler ise, her iki halde de DENGE üzerinedirler.”
“Bir dilimizi keserlerse, başka dillerimizi kullanmalıyız. Hiç kimse bizi dilsiz bırakmamalı. Kendimizi çok alternatifli bir zeminde tutmalıyız.”
“Kader mi yolumuza su serpiyor? Yoksa siz mi kaderin önüne su serpiyorsunuz? Bu KADER KAHRAMANLARINDAN olmalısınız. Rampadan kalkanlar amûdî / dikey yükselirler. Onlar alandan kalkanlar gibi değildirler.”
Saat 14:40
“Senaryolar, sadece yapılan ve kurulan bir dünyayı yıkmaya matuftu. Ciddi bir hesaplaşma yaşandı ve yaşanıyor. Bütün dengeler aleyhte görünüyor. Sonsuz Kudret’e dua ile dahâlet etmekten başka elden bir şey gelmiyor. Bu yeter. Hesapları tepe taklak oldu. (İnşaallah bundan sonra da olacak.) Kader, senaristlerin bütün hesaplarını bozdu. Onlar yaptıkları hileler ile Mutlak Gücü hiç kaale almadılar. Asıl aldandıkları da bu zaten…”
Saat 15:30
“Bütün yumuşak kelimeleri kaldırarak yerlerine, çirkin, tiksinti hasıl edecek ne kadar DİKENLİ KELİME varsa, bularak koydular. Güzel mefhumlar / kavramlar böylece meş’um bir kargaşaya kurban gitti.”
Bir gün önce şöyle demişti: (27-6-2002, Saat, 14:45)
“İnsanlık yaldızla sloganların kurbanı oldu. Yaldızlı yalan, yaldızsız yalandan daha tehlikelidir. Yaldızlı kelimeler, KELİMELERİN MÜNAFIĞIDIR.”
* * *
Evet, Hak ve Hakikat için ERLER birleşince, hemen Şerler de birleşir.
Meşhur bir şarkıcı (9-5-2020)’de bir TV kanalında konuşurken şöyle diyordu: “Meriç’ten geçen iki buçuk yaşındaki bir çocuk, ‘Sizi Allah’a şikayet ediyorum!’ demişti. Allah, bu sesi hiç duymaz mı? Şimdi bütün dünya bu şikayetin CEZASINI ÇEKİYOR OLSA GEREK!..”
Bir yetimin, bir masumun ağlamasından ARŞ ihtizaza gelir, değil mi?