'Kudüs sokaklarında"intifa"da haykırışları'

'Kudüs sokaklarında
Uzun süre Kudüs'te gazetecilik yapan Cumhur Dereli, İsrail'in Mescid-i Aksa baskınından sonra yaşananları değerlendirdi.
Uzun süre Kudüs'te gazetecilik yapan Cumhur Dereli, İsrail'in Mescid-i Aksa baskınından sonra yaşananları değerlendirdi.


Filistin'in çirkin saldırının ardında bir kez daha allevlendirildiğini belirten Dereli,"  İsrail Güvenlik Güçleri  ile çatışan Filistinli Müslümanların “intifada” sloganları,  Arap dünyasında tedirginliğe sebep oluyor." dedi.

İşte Cumhur Dereli'nin"Kudüs sokaklarında"intifa"da haykırışları" adlı yazısı

Orta Doğunun kanayan yarası Filistin, bir kez daha İsrail yönetiminin Mescid-i Aksa baskını  ile alevlendirilmiş oldu. Filistinli Müslüman Arapların  intifada(ayaklanma) yı dillendirilmeye hatta Mescid-i Aksa etrafında İsrail Güvenlik Güçleri  ile çatışan Filistinli Müslümanların “intifada” sloganları,  Arap dünyasında tedirginliğe sebep oluyor.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, önce Mescid-i Aksaya giriş yasağını kaldırmayı düşünmediklerini açıkladı, artan  iç ve dış tepkilerden dolayı kısmen yasağın devam ettiği açıklamaları geldi. En son yapılan açıklama ise; İsrail devletini, yönetimini ortadan kaldırmaya yönelik İsrailli Arapların  protestolarını tehdit sayıp İsrail vatandaşlığından çıkarılacaklarını açıklayan Netanyahu,  İç İşleri Bakanına talimat verdiğini açıkladı. İsrail Yönetiminin zaman zaman  izlemiş olduğu “Demir Yumruk” politikasından daha önce  binlerce can kayıpları  olmuştu. 

Eski başbakanlardan Ariel Şaron ve Ehud Barak dönemlerinde bir çok kez uygulanan bu politika yine Benjamin Netanyahu tarafından devreye sokulmaya çalışılıyor. Ancak; bu kez Benjamin Netanyahu’nun karşısına kendi kabinesinden de aşırı tepki var. Çevre Bakanı Amir Peretz; Netanyahu’nun aşırı sağcıların isteklerinin esiri olduğunu  ve birilerinin kendisine  karşı alternatif konuşmasının  zamanın geldiğini açıkladı. Peretz;” daha öncede “iki devletli çözüm önerisinde bulunmuş, barışçıl bir tutum sergileyerek, Filistin’in kendi devletlerini kurma haklarının olduğunu iki uluslu, bir çözüm yolu olması lazım” demişti.Yine İsrail hükümeti Bakan Yardımcılarından ve Likud Partisi Lideri Ofir Akunis,Netanyahu ya çağrı yaptı ve görevden alınmalı,çünkü kırmızı çizgiler aşılmıştır dedi. ABD’nin de hoşnut olmadığı son gelişmelerden Benjamin Netanyahu ve kabinesi nasıl bir yol izleyecek merak konusu.    

Uluslar arası arenada her ne kadar  Telaviv başkent gözükse de İsrail başkent olarak Kudüs(Jeruselam) kentini başkent olarak görmüşlerdir.Netanyahu kabinesi her zaman geçmiş dönemlerde uygulanan, yasaklama, şiddet, saldırı, ezici bıktırma ve caydırma adı ile “Demir  Yumruk” politikası Filistin operasyonlarında zaman zaman kullanılmıştır. 

İsrail Yönetimi ilk defa Mescid-i Aksaya yönelik  provakatif eylemler yapmıyor.

8 Eylül 2000 tarihinde dönemin Savunma Bakanı Ariel Şaron‘un Haremüşşerife, yani Mescit’i Aksaya yaptığı ziyaret  provakatif  bir eyleme dönüşmüş ve  ardından Al-Aksa İntifadası başlamıştı. Ardından yine dönemin Başbakanı Ehud Barak, ilk kez Kudüs’te İsrail’e ve Filistin’e ait iki başkent olabileceği açıklaması yapmış idi.   İsrail yıllardan beri aynı zamanda Mescit’i Aksanın altında da kazı çalışmalarına devam ediyor. Kubbet- üs Sahra’nın bulunduğu alanı  gerekçe göstererek Yahudilerin de Süleyman Mabedinde ,Süleyman(a.s) dan ötürü ibadet yapma haklarının olduğu inancındalar. Yahudiler, Beytü’l Makdis’ten  yani Süleyman Mabedinden kalan son duvar, İbranice “HaKotel HaMa’ravi(Ağlama Duvarı) ibadet yapıyorlar ama bu hususun devlet yönetim politikası içerisine girmesinden de rahatsızlık duyuyorlar.

Doğu Kudüs, hem Filistinli Araplar için ne kadar önemlisi ise, İsrailliler için de çok önem arz ediyor. İsrail, Zeytin Dağından  Beytü’l Makdis’e  kadar olan alanı nasıl Ağlama Duvarı kutsal olarak kabul ediyorlarsa burası da onlar için kutsal bir mekan.

Filistinli Arapların yerleşim yerlerinde yeni Yahudi yerleşkelerinin kurulacağı ve projelerin başlama sinyalleri veren İsrail yönetimine ABD de tepki gösteriyor ve derhal bu projeden vazgeçilmesini istiyor. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Aksa baskınını savaş tehdit’i saymıştı ancak; iler  ki günlerde barış süreci görüşmelerine nasıl etki edecek bunun yansımaları görülecek. İsrail Yönetimi, bölgede kendisine tehdit unsuru sayabileceği bir etken yok aslında ancak;zaman zaman Gazze üzerinden  Hamas ile sıcak çatışmalar yaşanıyor.

Mısır Lideri Abdul Fettah EL-Sisi her ne kadar barış görüşmelerinde aracı olmak istiyormuş gözükse de İsrail’e karşı ılımlı bir tavır ortaya koyuyor.Mısır Yönetimi için tehdit unsuru Hamas yönetiminin izlemiş olduğu ve takındığı tavır etkileyici rol oynuyor.Lübnan da her zaman İsrail için  tehdit unsuru olan  Hizbullah etkin olarak İsrail’e karşı mücadele içerisinde değil. Suriye de ki iç karışıklıklar ve İŞİD’ in acımasız saldırıları, Irak’ta yine aynı çatışmalar devam ederken İsrail’in IŞİD’i tehdit olarak görmemesi şaşkınlıkla karşılanıyor.

İsrail,iç sorun olarak gördüğü Kudüs'te meydana gelen çatışmalardan  dış dünyadan gelen açıklamalardan da rahatsız olduğu gözüküyor zira, Netanyahu, kesin ve net bir dille İsrail vatandaşı Araplar’ ı vatandaşlıktan çıkarma gibi bir tehdit’i bunun açık bir göstergesidir.İsrail’in  Gazze ye yönelik en son gerçekleştirmiş olduğu “Sınır Hattı Koruma”operasyonu ile  binlerce kişinin ölmesine ve yaralanmasına neden olmuştu. Gazze kentine yapılan yardımlara da kolay kolay izin vermiyor.

11 Kasım 2014 00:55
DİĞER HABERLER