"Masaya dönülmeli çağrısı somut ve gerçekçi değil sadece iyi niyetli bir dilek"

Gazeteci-Yazar Ümit Fırat, PKK'nın başından itibaren devletin ona gösterdiği toleransı, kendi hesabına çok ciddi bir şekilde değerlendirdiğini söyledi. 'Masaya dönülmelidir' çağrısının kendisine somut ve gerçekçi gelmediğini, iyi niyetli bir dilek olduğunu dile getiren Fırat, "Devlet, orada bir üstünlük sağlamış ve bir masaya oturduğu zamanda, daha elini güçlü hissedeceği bir noktayı yakalamak durumunda. Yoksa şu anda devlet, herhangi bir adım atmaya kalktığı zaman, boyun eğmiş gibi değerlendirilir. Çünkü şu anda örgütün silahlı gücünün kontrol ettiği belli alanlar var ve bu noktada devletin eli zayıf. Öyle zannediyorum ki asker, burda biraz kendisi karar verecek nerde durulacağına dair." dedi.

Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirinin sorularını cevaplayan Helsinki Yurttaşlar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Fırat, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın 'Çözüm süreci benzeri bir işle yarından itibaren olacak şekilde gerçekleşmesi lazım.' açıklamalarıyla ilgili, "Masaya dönülmeli, iyi niyet çağrısı ama tabi masaya dönülmesinin öncelikle bir lobisi bir ön şartlarının oluşması lazım. O şu anda görünebildiği kadarıyla öyle bir ışık yok. Elbette o iyi olur ama şu anki konum, bu operasyonların en azından noktalanması lazım. Çünkü aksi halde devlet yenilmiş gibi gözükecek ya da öyle bir imaj doğabilir. 'Geldiler geldiler, direnişi ezemediler, boyun eğdiler' gibi bir noktada kaldı. En azından örgütün o arada bulunduğu pozisyonların bir koridor açılmasına ve onlarında çekip gitmesine yol açacak bir ön çalışma diyalog, plan olsa belki; ama öyle silahların bu ölçüde acımasızca birbirini öldürdükleri bir noktada silahların bu kadar etkin bir fonksiyon icraa ettiği bir dönemde küt diye olmuyor. Buna belli bir olgunlaşma, bir süreç lazım." değerlendirmesinde bulundu.

"DEVLETİN GİREMEDİĞİ BİR SOKAK VARSA ORADA HALA SIKINTI VAR"

Sur ve Cizre'de operasyonlar bitirildikten sonra belki diyaloğun önünün açılabileceğine dikkat çeken Fırat, şöyle devam etti: "Ama operasyonlar bitmeden nasıl olur? PKK tek taraflı olarak ateşkes ilan eder, oralardan çıkıp gitmenin yolunu sağlayabilirlerse; o zaman olur. En azından o zaman asayiş, devlet bakımından giremediği bir sokak varsa hala orda öyle bir gerilim, devlet açısından sıkıntı var. Örgüt ateşkes deyip masaya geldiği zaman, örgütün orda kendince kuşattığı, kazandığı yerler onun elinde gözükecek, devletin de bunu kabul etmiş olduğu gibi bir anlamı söz konusu olacak. Masaya dönülmelidir çağrısı bana somut, gerçekçi gelmiyor. İyi niyetli bir dilek olarak geliyor."

"DEVLETE DE HDP'YE DE İNANMIYORUM"

Cizre'deki olaylara ilişkin bir soruya ise Fırat, "Orda bizim birer yurttaş olarak sıkıntımız var. Biz artık öyle bir noktaya geldik ki haberlere inanamıyoruz. Ben devlete inanmıyorum. Çünkü devlet, bana inandırıcı olmak için yıllardır, devletin inandırıcılığına dair herhangi bir kaynağım, bir referansım yok. Öbürüne de inanmıyorum. O zaman ben gerçekten ne olup bittiğine dair doğru haber alamıyorum; dolayısıyla da orda ne olup bittiğinden de emin olamıyoruz. Bu örgütün bir yıpratıcı, psikolojik harp metotlarına uygun bir kampanyası mıdır; yoksa devlet gerçekten orda ciddi birtakım tehditlere boyun eğmemek üzere bir tedbir mi alıyor; bilemiyoruz. Elbette ki bir yerde tercihlerine, siyasi pozisyonuna bakmaksızın tıbbi müdahale görmesi gereken birileri varsa onlara ulaşmak lazım. Dünyada 'Sınır Tanımayan Doktorlar' var, onlara güvenilebilir. Bizim Helsinki Yurttaşlar Derneği bünyesinde de faaliyet gösteriyorlar. Orda göçmenlere tıbbi destek sunuyorlar. Bunlar da olabilir ya da AK Parti'nin güvendiği 'Yeryüzü Doktorları' var, hadi diyelim onlar. Bir biçimde ulaşmak gerekir. Ama gerçekten öyle mi değil mi; onu da bilmiyoruz. Peki HDP'ye ben niye inanayım? Daha önce inandığım bazı şeylerden, sonradan aldandığımı fark ettim. Devlet için zaten her zaman bu mümkün; ihtiyatla yaklaşıyoruz, yoğurdu üfleyerek yiyoruz. Ama o zaman da ortada çok ciddi bir dezenformasyon var. Burda doğru haber üreten kaynaklara da ne yazık ki biz sahip değiliz, yok yani." karşılığını verdi.

"ÖRGÜT, DEVLETİN ONA GÖSTERDİĞİ TOLERANSI KENDİ HESABINA ÇOK CİDDİ BİR ŞEKİLDE DEĞERLENDİRDİ"

Hendekler kazılıp bombalar yerleştirilirken neden buna göz yumulduğuna ilişkin bir soru üzerine Ümit Fırat, "Hükümet, görebildiğim kadarıyla 'Nasılsa biz yukarda işi bağlıyoruz, İmralı'da, Ankara'da; bunlar gider, gidecek' böyle bir şeye kapıldılar, kendi kendilerini kandırdılar. O arada tabi uyarılar da olmuş belli ki askerlerden operasyon yapmak için izin isteyenler olmuş; izin verilmemiş. Kaldı ki sadece bu Sur meselesi değil. O çokça cicim aylarındayken Lice'de günlerce trafik kapandı, çatışmalar yaşandı. Akıllarına estikçe zaten yapıyorlardı. Bunlar üstelik cicim aylarında oldu, yeni değil. Burda hükümet, 'nasılsa ben bu işi çözerim, bunlar da artık giderler, bitiririz.' Ama nasıl çözeriz; kendilerince galiba ağırdan alarak bir şeyleri unutturmak, etkisizleştirmek; adına da çözüm demek üzere bir yol haritası ya da haritasızlığı, belirsizliği içindelerdi; olmadı. Diğer taraf da bu konuda hazırlıklı. Gerekçe gösteriyor 'karakol yapımı.' Bir egemen ülke, kendi sınırları içerisinde dilediği yerde karakol inşaa eder. Baraj yapılıyor, yapar. Selamete çıkılır diye bunlara göz yumuldu. Örgüt başından itibaren devletin ona gösterdiği toleransı, kendi hesabına çok ciddi bir şekilde değerlendirmiş ve herhangi bir şekilde kendini aldatılmış ya da bu işten bir sonuç alınamayacağı hissine sahip olduğu zaman da hemen kendine ait, kendi metotlarına uygun çözümü, çatışma, hendek savaşı, bunu gündeme getirdiler." şeklinde konuştu.

"HDP SADECE MEKAN OLARAK KULLANILIYOR"

HDP'nin tutumuyla ilgili soruya Fırat, "HDP'yi takan mı var; yok? Bu insanlar aynı zamanda HDP'li. Ama bu insanlar, HDP'den herhangi bir şekilde talimat alma, onun emirlerine göre hareket etme gibi dertleri yok. Kendileri HDP'li olsalar bile, HDP'yi bir parti olarak, karar verici bir organ gibi düşünmüyorlar. Burda HDP sadece mekan olarak kullanılıyor. Bunlar, HDP'nin üstünde bir güçtür. HDP, 'bu iş bizden değildir, reddediyoruz' dedikleri zaman, HDP'liler o mahallelerden içeri adım atamazlar. Karşısında bir askeri silahlı güç var. HDP kendi adaylarını, yöneticilerini kendi kurullarında mı belirleyebiliyor?" dedi.

"NERDE DURULACAĞINA ASKER KARAR VERECEK"

Önümüzdeki sürece ilişkin ise Fırat, "Devlet, orada bir üstünlük sağlamış ve bir masaya oturduğu zaman da elini daha güçlü hissedeceği bir noktayı yakalamak durumunda. Yoksa şu anda devlet, herhangi bir adım atmaya kalktığı zaman, boyun eğmiş gibi değerlendirilir. Çünkü şu anda örgütün silahlı gücünün kontrol ettiği belli alanlar var ve bu noktada devletin eli zayıf. Elini güçlü hissettiği zaman, kesin bir askeri üstünlüğü hissettiği zaman, boyun eğmiş gibi değil de 'artık bu işi çözmenin zamanı gelmiştir, bu işe son verelim' gibi bir yaklaşım sahibi olabilir. Askerlerin Ergenekon süreci sonrası kaybedilmiş, zedelenmiş bir itibarı vardı. Bu çatışmalarda elde edilecek bir üstünlük ile de askerlerin -pek çok şehitler de verilmiş oluyor- itibarlarının, toplumdaki saygınlıkları artabileceği söz konusu olabilir. Onun için burda 'durun' diyemezler. Öyle zannediyorum ki asker, burda biraz kendisi karar verecek nerde durulacağına dair." değerlendirmesinde bulundu. CİHAN
02 Şubat 2016 10:55
DİĞER HABERLER