Merkel’in Eski Partisinde Merz dönemi başladı

Almanya’da 26 Eylül’de yapılan genel seçimlerde tarihi bir yenilgiye uğrayan Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin (CDU) yeni başkanı Friedrich Merz oldu
 Geçen Aralık ayında yapılan önseçimde parti üyelerinin yüzde 62’sinin oyunu alarak birinci gelen Merz, bugün de sanal ortamda gerçekleşen kurultayda 967 delegenin 915’inin oyunu alarak, resmen CDU liderliğine seçildi.

Seçildikten sonra delegelere seslenen Merz, iktidaraki koalisyon hükümetine, özellikle de Sosyal Demokrat Başbakan Olaf Scholz’a yönelik ağır eleştiriler getirdi.

Almanya’nın son iki ayda "hükümet olmasına rağmen idare edilmediğini" öne süren Merz, Scholz’a yönelik olarak "Corona vakaları artıyor, Başbakan susuyor. Enflasyon rekor kırıyor, Scholz ortalıkta yok. Ukrayna’da savaş çıkmak üzere, bizim başbakanımız Washington’la ve Moskova ile doğrudan temas kurmaktan kaçıyor. Buna yönetim denemez" şeklinde konuştu. Friedrich Merz, CDU’yu kardeş partisi CSU ile birlikte yeniden iktidara taşımak istediğini belirtirken, öncelikli hedefin bu yıl dört 4 eyalette yapılacak eyalet parlamentosu seçimlerini kazanmak olduğunu söyledi. Merz, partinin bundan sonra yeniden Hıristiyanlık değerlerini ön plana çıkarması gerektiğini de ifade etti.

67 yaşındaki Friedrich Merz ülkede yaşayan özellikle Müslüman göçmenler tarafından ilk kez 2000 yılında çok kültürlü toplumu reddeden ve Alman kültürünün ülkedeki hakim kültür olması gerektiğini belirten sözleriyle tanındı. O dönemde federal milletvekili olan Friedrich Merz, yaptığı bir açıklamada, "Alman topraklarında İslam hukukuna yer yoktur. Müslümanlar bizim geleneklerimizi, göreneklerimizi ve alışkanlıklarımızı kabullenmek zorundalar" derken, "Uzun süreli olarak burada yaşamak isteyen göçmenler, Alman öncü kültürüne ayak uydurmak mecburiyetindedir" görüşünü gündeme getirdi. Çok sayıda siyasi analizciye göre, Merz bu açıklamalarıyla Almanya’da Müslüman göçmenlere karşı bugüne dek süren önyargılı yaklaşımların başlamasında önemli bir rol aldı.

Angela Merkel’in 2018 yılında CDU Genel Başkanlığı’nı bırakması, ardından da 26 Eylül’de yapılan seçimle başbakanlıktan ayrılması sürecine paralel büyük bir krize giren CDU, tüm umudunu yeni lideri Friedrich Merz’e bağlamış durumda.

Partinin son lideri Armin Laschet’in seçimde alınan yenilginin sorumluğunu üstlenerek istifa etmesinden sonra yapılan liderlik yarışından galip çıkan Friedrich Merz, Alman siyasetinin en çok tanınan ve aynı zamanda en tartışmalı isimlerinden biri.

1972 yılında CDU üyesi olan Merz, aldığı hukuk eğitiminden sonra, 1989 ile 1994 yıllarında Avrupa Parlamentosu‘nda, 1994-2009 döneminde de Federal Meclis‘te milletvekilliği yaptı.

Dönemin başbakanı Helmut Kohl’ün desteği ile yıldızı parlayan ve vergileri kolaylaştırıcı formülü ile Almanya çapında tanınan, aynı zamanda bütçe uzmanı olan Merz, 2005 yılında Merkel’in sürpriz bir şekilde başbakanlığa gelmesi sonrasında, yükselme şansı görmedi.

Merz, 2009 yılında Merkel’e karşı verdiği genel başkanlık yarışını kaybetti ve siyasi kariyerine ara vererek, mesleği olan avukatlığa ve lobiciliğe döndü. Uzun bir süre ABD’nin Blackrock adlı global yatırım yönetimi şirketinin Almanya yöneticiliğini de yapan ve milyoner olan Merz, partiyi "sola kaydırmakla" suçladığı Merkel’in 2015 sonbaharında kapıları mültecilere açma politikasına tepki olarak yeniden faal siyasete dönme kararı aldı.

Parti içi muhalefetin başını geçen, Merkel’in izlediği politikaların CDU seçmeninin bir bölümünü aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin kollarına attığını savunan Merz, Merkel’in liderlikten çekilmesi sonrasında, 2018’de Annegret Kramp-Karrenbauer’in kazandığı CDU genel başkanlık yarışını az bir farkla kaybetti.

Geçen yılın başında ise, Kramp-Karrenbauer’in istifasından sonra yapılan seçimde Armin Laschet karşısında tutunamayan Merz, üçüncü denemesinde nihayet hayal ettiği CDU liderlik koltuğuna oturmayı başardı.

Merz son yıllarda, Merkel’in ülkede yaşayan göçmenler konusundaki liberal tutumuna ve sığınmacılara yönelik "açık kapı" politikasına en ağır eleştirileri yönelten isim olarak gündemi belirlemeye devam ederken, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik perspektifinin bulunmadığını da savunuyor.

Konuyla ilgili değişik açıklamalarında, Türkiye ile ilişkiler konusunda İngiltere ile yapılan ticaret anlaşmasının belli ölçüde örnek alınabileceğini savunan Merz, "Türkiye gibi ülkelere tam üye olmadan AB iç pazarına katılım imkanı sağlayacak, genişletilmiş bir Avrupa ekonomik bölgesinin" hayata geçirilebileceğini ifade ederken, sığınmacılara ev sahipliği yaptığı için Türkiye’ye daha çok mali yardım yapılmasından yana tavır takınmıştı.
22 Ocak 2022 18:02
DİĞER HABERLER