Mültecilerin Midilli yolculuğu objektiflere yansıdı

Türkiye'den Yunanistan'a deniz yolu üzerinden yasa dışı geçişler sürüyor. Midilli, ölümü göze alarak Ege Denizi'nden Yunanistan'a geçmeye çalışan mültecilerin tercih ettikleri en cazip adaların başında geliyor.

Midilli, Girit ve Eğriboz'dan sonra Yunanistan'ın üçüncü büyük adası. Türkiye'den Avrupa'ya gitmek isteyen mülteciler için bir kaçış ve kurtuluş rotası olan Midilli, yaz ortalarından itibaren göçmenlerin akınına uğradı. 100 bin bile olmayan nüfusuna karşılık her yerde Suriye'den Afganistan'a kadar her milletten mültecileri görmek mümkün.

Zaman gazetesinden Selahattin Sevi, Çanakkale'nin Ayvacık ve Asos kıyılarından Midilli'deki Skala Sykaminias sahil kasabasına doğru hareket eden göç yolcularının serüvenini görüntüledi. 'Can pazarında son durak' başlığıyla yayınlanan haberde, göçmenlerin Midilli yolculuğu hakkında verilen ayrıntılardan bazıları şöyle :

SALAM ALDEEN

"Tanyeri henüz ağarmamış. Sahil buz kesiyor. Çanakkale'nin Ayvacık ilçesinin tam karşısındaki Midilli Adası'nın kuzey sahilinde yanan ateş sadece bir avuç ilk yardım gönüllüsünü ısıtmıyor. Denizden gelecek mülteciler için de bir işaret. Güneşin ilk ışıklarıyla birlikte gözlerini dürbünden ayırıp heyecanla çığlık atıyor Aldeen: Söylemiştim, işte geliyorlar! Aniden park ettikleri arabanın üzerine çıkıyor. Turuncu kutlama fişeğinin dumanları umut yolcuları için batıya doğru uzuyor. Vuvuzelalar, kornalar, sirenler çalıyor. Uzaktan, çok uzaktan bize doğru gelen küçük karartı büyüdükçe büyüyor… İçine 55 kişinin sığdığı küçük bir dünya olarak dev dalgaların arasından sahile kadar yaklaşıyor. Aldeen ve arkadaşları yıllarca görmedikleri bir yakınlarını karşılarmışçasına kendilerini dev dalgaların arasına atıyor. Plastik botu kıyıya çekiyor. 'Önce çocuklar, sonra kadınlar!' diyor. Önce korkudan ağlayan çocuklar, tir tir titreyen ve çığlıklar atan kadınlar, sonra da metanetini korumaya çalışan babalar, dedeler bottan tahliye ediliyor. Can yelekleri çıkıyor, el ayası kadar paketlerden altın ve gümüş rengi jelatin battaniyeler ıslak ve üşüyen bedenlere sarılıyor. Dışarıdaki hava ile irtibatı kesilen donmuş vücutlar kendi ısısıyla taşıdıkları canları ısıtıyor. 15 dakika içinde ise birerli yürüyüş kolunda kıyıyı sahil kasabası Skala Sykaminias'daki kampa gitmek için toprak yolda kayboluyor.

Sabahın erken saatlerinden gece yarılarına kadar süren bu yarımşar saatlik telaş ertesi gün, daha ertesi gün sekmeden devam ediyor. 33 yaşındaki Danimarkalı Salam Aldeen ve 25 kişilik gönüllü ilk yardım ekibi Team Humanity Denmark gelenleri ilk karşılayan yardımseverler. Göçmenleri kıyıya çekiyor, jelatin battaniyelerle ve sahile yaktıkları ateşle ısıtıyorlar.

YÜZME BİLMEYEN ALİ EKBER 55 KİŞİLİK BOTUN KAPTANI

İranlı Ali Ekber Rabiias, yüzme bilmeyen, deniz görmeyen ve denizcilikle bir ilgisi olmayan bir baba. Fakat eşi ve Roz adlı çocuğuyla birlikte çıktığı çileli yolculuğun Ege Denizi etabında 55 kişilik bota kaptanlık yaptı. Botları sahile çekildikten sonra önce kendi ailesinin de bulunduğu mürettebatı tahliye ettikten sonra eşine ve çocuğuna sarılan Rabiias, 'Buna ben bile inanamıyorum' diyor: Dümen benim elimdeydi ama bizi buraya ulaştıran Allah! Çok mutluyum. Ne ben bir kaptanım, ne de bu plastik bot 55 kişiyi taşıyabilir. Bir yandan da eşini ve küçük kızını kollarının arasında almış sevinçten ağlıyor.

Sahildeki karşılaşmamızdan sonra akşam kampta tekrar göz göze geldiğimiz Kaptan Ali Ekber, akıllı cep telefonunun Periskop uygulamasından İran'da kalan ailesine canlı yayın yapıyordu. Eşinin telefonuyla yüzlerini aydınlatarak konuşurken yüzündeki mutluluk gerçekten görmeğe değerdi. Sonra içtenlikle anlatmaya başladı: 'Benim, buradaki insanların bir suçu yok. Canları ellerinde bile değil, ayaklarında… Her şeyi geride bırakıp bu botlara biniyorlar ve kendilerini denize bırakıyorlar. Eğer Aylan bebek gibi, diğer Suriyeli mülteciler gibi cansız bedenlerin sahile vurması istenmiyorsa dünya bir şey yapsın. '

ADAYA GÖNÜLLÜ AKINI

Londra'dan tatilinden zaman ayırarak Midilli'ye gelen, yardım ve yemek dağıtımı koordinasyonunda görev yapan gönüllü Susannah Crook, 'Bu insanların bu adada paraya ve duaya ihtiyacı var' diyor. Akşam karanlığında Skala Sykaminias kasabası yakınlarındaki kampta kapıyı kontrol ederken konuştuğumuz Crook, 'Görüyorsunuz burayı. Bebekler ağlıyor, insanlar çaresiz. Her yer karmaşık ve yerler çöp dolu. Buraya gelmeden önce nasıl bir yer olduğu konusunda fikrim yoktu ama Londra'ya dönünce herkese Midilli'yi anlatacağım' diyor. Mültecilerle birlikte çok az şeyle yaşamayı öğrendiğini anlatan genç tiyatrocu, çok az uykuyla çalışıyor. Sabah çorba servisini yaptıktan sonra dinlenmeye çekiliyor.

PEDER HRİSTOFOROS

Amerika'nın California eyaletinde doğan, manevi olarak İstanbul Fener Rum Patrikhanesi'ne bağlı olan Peder Hristoforos ise 'Hhiçbir inancı sorgulamadan ihtiyacı olan insanlara yardım etmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Nereden geldikleri, neye inandıkları önemli değil. Eğer benim ailem savaştan, işkenceden kaçıyor olsaydı, karşı kıyıdaki birinin onlara yardım etmesini, yemek ve battaniye vermesini isterdim. Bunları sadece bir insan olduğum için yapıyorum ayrıca dini inancıma göre doğru olduğu için de buradayım' şeklinde konuşuyor.

AFGANİSTANLI SEHER'İN ÖYKÜSÜ

Peder Hristoforos'un yardım yaptığı kampta Afganistanlı Seher'in öyküsü yürek burkuyor. Seher M. Nazari henüz 14 yaşında bir genç kız. 'Hayatımız zor, çok zor geçiyor' diye söze başlıyor güzel Türkçesiyle ve şöyle devam ediyor: 'Babam bizi 9 sene önce terk etti. Annem temizlikçilik yaparak bizi büyüttü. Afganistan'daki zor şartlardan kaçıp Ağrı'ya kadar geldik. Beş sene orada yaşadık. Okula gittim. Biliyorsunuz, oralar çok soğuk. Zor geçiniyorduk. Belki daha iyisi olur diye yola düştük ve şimdi Midilli'deyiz. Almanya'da okuyup doktor olacağım'

MORİA'DAKİ GEÇİCİ KAMP

Adanın kuzeyindeki Skala Sykaminias'tan sonra mülteciler otobüslerle veya yaya olarak yaklaşık 40 kilometre uzaklıkta Midilli şehir merkezine yakın Moria'daki geçici kampa geliyorlar. Zeytin ağaçlarının ortasında, sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı kamp adeta büyük bir hapishane. Yetersiz olan kampın çevresi derme çatma çadırlar ve barakalarla dolu. Yetersiz gıda, su ve barınma ihtiyacı hemen kendini belli ediyor. Kampta resmi kayıt olmak isteyen mülteciler ise sabahın erken saatlerinde uzun kuyruklar oluşturuyor."
CİHAN
24 Kasım 2015 09:17
DİĞER HABERLER