Rusya Ergenekon’un farkında

Samanyoluhaber.com yazarı, Rusya Uzmanı Arif Asalıoğlu'nun yazısı
ARİF ASALIOĞLU

24 Temmuz tarihli yazımızda ‘Rus araştırmacılar gözüyle Ergenekon’ başlığında bu konuya giriş yapmıştık ve devamında Rusya açısından güncel Ergenekon yaklaşımlarını ele alacağımızı söylemiştik. Türkiye, çevre ülkelerle olduğu gibi Rusya ile de siyasi ve ekonomik ilişkileri önemsemektedir. Esasen bölgede kurulacak çok iyi bir Rusya-Türkiye dostluğu, Sibirya'dan Hint Okyanusuna kadar geniş bir coğrafyada insanlık adına istikrarı ve refahı getirebilir. Fakat Rus-Türk ilişkilerinin iyileşmeye başladığı dönemlerde, başka güçlerin farklı duruşlar sergileyerek sekteye uğratma planları her daim olmuştur. İşte Türkiye’deki Ergenekon yapılanması/örgütü bu planları (Balyoz,Kafes vb) gerçekleştirmeye çalışan uzantılardan biridir. 
"Ergenekon genelkurmayın, hükümetlerin, bürokrasinin ve her şeyin üstünde bir örgüttür." (General Memduh Ünlütürk, 1970) cümlesinde açık ve net tarifi yapıldığı gibi Ergenekon, yüksek rütbeli askerlerin, adliyeden ve bürokrasiden üst düzey görevlilerin, siyasilerin, sivillerin, iş dünyasının, gazetecilerin ve akademisyenlerin de içinde bulunduğu, bir birinden bağımsız hücrelerden oluşan ve bu hücreler üzerinden güç ve şiddet kullanan bir gizli terör örgütüdür. Ergenekon'un hedefi kaos ve şiddet ortamı yaratarak ülkeyi zayıflatma ve nihai olarak ise bu kaos ortamından dolayı kamuoyunun kabul edebileceği yasadışı darbe yapmaktır. Bu gerçeklik mahkeme kayıtları ile sabittir.

Ergenekon’un kullandıkları taktikler
İdeolojisi tamamı ile aşırı ulusalcılık üzerine kurulu Ergenekon, ayrılıkçı PKK'dan dini teröre alet eden Hizbulllah'a ve Hizbuttahrir'e kadar çok farklı yapılara sahip terör örgütlerini kendi çıkarları uğruna kullanmıştır... Elbetteki bu kısa yazıda Ergenekon’un ne olduğuna dair deteylara girmeyeceğim. Zaten iyi bilinen bir konu… Türkiye'nin hayati kurumlarının ele geçirmeye çalışan ulusalcı Ergenekon, bazı kesimlerin farklı ülkelerle olan bağlantılarını kullanarak perdelenmeye çalışmış, bu çerçevede çok sayıda dış güçlerle olduğu gibi Rusya ile de yakınmış gibi görünme adına gayrete girmiştir. Hem Türkiye içinde hem de Rusya’da bazı uzantıları gerek politik hedefler olarak ikna ederek ve gerekse satın alarak Rusya yanlısı gibi görünmeyi başarmışlardır. 

Ancak Ergenekon’un hem yapısı hem de Türkiye'deki faaliyetleri aşırı milliyetçilikle süslenmiş olması ve Rusya gibi başka devletlere de sıcak görünme gayretleri, Ruslar için şüpheleri gidermemiştir. Bu ikilemin farkında olan Rusya, yine de maksimum fayda edinebilmek için Avrasyacı bir grubu (Dugin ve ekibi) onlarla işbirliğine yönlendirmiştir. Avrasyacı söylemlere sahip olan Aleksandır Dugin grubu, her ne kadar bağımsız hareket ediyor izlenimi verse de mevcut sistemin bir parçası olarak Ergenekonculardan istifade etme yoluna girmişlerdir. Avrasyacılık Rusya’da uzun süreli bir akım olduğundan ve elbetteki diğer kurumsal politik ve stratejik oluşumlar gibi sistemin dışında kalamayacağından, Dugin’in her Türkiye ziyareti sürekli bu planın parçaları olmuştur. 

Bu arada Aleksandır Dugin, Kremlin’e ya da Putin’e yakın birisi olduğu düşüncesi, Türkiye açısından büyük bir yanılgıdır. Türkiye’deki bu yanlış algı ise Ergenekoncuların ve Ulusalcı kesimin abartılı PR’ından başka bir şey değildir. Ama şu bir gerçektir ki Dugin ve ekibi, Rusya ile ilişkilerde Ergenekonculara bilinçli ama geçici bir yol açmışlardır. 

Ergenekon adına hareket edenler irtibatta oldukları kişi ve gruplarla çıkar amaçlı iletişime girdiklerinden bulundukları ülkelerde kolay partner edinmişlerdir. Özellikle Rusya ile iyi ilişkiler içerisinde olan ve Rusya sempatizanı ve hatta Rusya hayranı görünmeleri karşılıklı al-ver ilişkisinden çıkan bir sonuçtur yani. İlginç şekilde Rusya ile böyle iken Batı yanlısı farklı kesimlerle de oturup kalkmaları manidardır. Bu açıdan kendini Rusyacı addeden Doğu Perinçek’in Ukrayna’ya silah satıp Moskova’yı zora sokan Erdoğan’ı eleştirmemesi ya da yine Suriye’de Rusya’yı çıkmaza sokan TSK’yı övmesi tezatlık oluşturan durumlardır. Çünkü olayların böyle seyretmesi bir bütün olarak Ergenekoncuların ipini tutan Batı’nın daha çok faydasınadır. 

Diğer yandan Ergenekoncular, hem Türkiye içerisinde hem (mesela Rusya’da) kendilerine düşman olarak gördükleri kesimleri de Rusya nezdinde itibarsızlaştırmak ve Rusya'nın bu kesimlerle ilişkilerini baltalamak adına, iftira atmaktan çekinmedikleri gibi onlara zarar vermek için torbalar dolusu paralar harcamışlardır. 

Ergenekon temelde Rusya’ya karşı

Temelde Moskova'ya karşı kurulan bir örgütün, Türk Gladyosu'nun, günün birinde en koyu Moskovacı kesilmesini, kendi başına bir "kara mizah şaheseri" olarak görmek gerek. Ergenekon operasyonları başladığında Moskova'dan, Aleksandr Dugin'den ilginç tepkiler geldi. Belki hepsinden daha önemlisi, Jandarma İstihbarat Dairesi Başkanı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün operasyonlardan kısa bir süre önce gittiği Rusya'dan bir daha geri dönmemesidir. Kommersant, tutukluların büyük çoğunluğunun Rusya'da iyi ilişkilere sahip olduğunu, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün operasyonlardan kısa bir süre önce geldiği Rusya'dan ayrılmadığını yazdı.

Kommersant, davada Moskova'nın izlerinin de görüldüğünü belirterek, şu ifadeleri kullandı: "İşçi Partisi Başkanı Doğu Perinçek Rusya'yı birçok kez ziyaret etti ve Avrasya Hareketi lideri Aleksandr Dugin ile çok iyi ilişkilere sahip. Gözaltına alınan eski rektör Kemal Alemdaroğlu Moskova Devlet Üniversitesi ile işbirliği anlaşması imzaladı." Doğu Perinçek, Dugin'in siyasi hareketiyle işbirliğine girmiş, hatta yönetiminde sembolik de olsa bir görev almıştı. Perinçek, Dugin’i toplantılarına çok kez getirdiği  ve meclis kürsülerine bile çıkardığı bilinen bir gerçek. 

Rusya Strateji ve Politik Araştırmalar Enstitüsü (RUSSTRAT) yayınladığı bir makalede konuyu şu şekilde ele alıyor  (https://russtrat.ru/analytics/11-fevralya-2022-0010-8654):  Gerçekten de Kürt meselesi; Türkiye’yi totaliter-şovenist bir devlet veya hukuka dayalı özgürlükçü bir ülke yapma potansiyelini içinde taşıyor. İşte bu yüzden totaliter bir ülke isteyen Erdoğan-Ergenekon ittifakı Demirtaş’ı hapsedip Öcalan ile iş tutuyor. Çünkü bunlar birbirlerinin bir parçası. HDP’yi normal bir parti yapmak isteyen Demirtaş Ergenekon’la bir araya gelemez. Aynı bunun gibi Öcalan’da hukuk ile aynı anda yer alamaz. AKP’nin destekçisi olan Milliyetçi Parti MHP’nin başkanı Devlet Bahçeli ile Abdullah Öcalan’ın yüzeysel  kavgası aldatmacadan ibaret. Onlar aynı ekipten insanlar. Ettikleri kavga, Ergenekon’un istediği ülke için ortamı hazırlamaktan ibaret.

İngilizce yayın yapan Russia Today Ergenekon'u Türkiye'nin Taliban'ı olarak yorumlarken, Kommersant aşırı ulusalcılardan Komünistlere kadar farklı yelpazede olduklarını yazdı. Ergenekon'un karargâhının Rusya Ortodoks Kilisesi ile bağlantısı olmayan Türk Ortodoks Kilisesi olduğuna işaret edilen haberde bu kilisenin dini çevrelerde çok tanınmadığını ve Fener Rum Patrikhanesi ile de bağlantılı olmadığı kaydedildi. Yani sonuç olarak Rusya, temel felsefesini iyi bildiği Ergenekon’u kazan kazan anlayışı ile belli gruplar üzerinden kullanarak kendi dış politikasına malzeme yapmayı başardı. 
22 Ocak 2024 12:08
DİĞER HABERLER