Saray cephesinin içler acısı hali!

Saray cephesinin içler acısı hali!
Zaman Gazetesi Yayın Editörü Veysel Ayhan: Aklı başında avukatlar sessizce sıvıştı. Ekranlar üç avukata kaldı...

Zaman Gazetesi Yayın Editörü Veysel Ayhan, çok çarpıcı bir analiz kaleme aldı. "Ben şahsen Selvi’nin ve Metiner’in ‘yolsuzluk ve rüşvet skandallarını savunabilme’ performansının hakkının yendiğini düşünüyorum. Kendini bu kadar komik duruma düşürmenin hakkı acaba veriliyor mu, diye endişeleniyorum." diyen Ayhan, "Yeni Türkiye’nin düşünür ve entelektüeli" diye bahsettiği Tuğçe Kazaz'nın sözleriyle ilgili olarak ise "Pozitif ayrımcılık yapıp bir şey demeyeyim. Çakma-Jan Dark’ı attığı son tweet yeterince açıklıyor." diye yazdı: Seviye bu!

İşte Veysel Ayhan'ın yazısı...

Saray’ın 3 atlısı

Fıkra 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den: “Adamın biri büyükçe bir kümese dalmış. Tavukları ve yumurtaları çalarken suçüstü yakalanmış. Mahkemede ‘avukat isterim’ diye tutturunca hakim şaşkın bir halde, ‘Kümesten tavukları çalarken suçüstü yakalanmışsın, kümes de senin olmadığına göre avukat sana ne yapacak?’ diye sormuş. Hırsız gayet sakin bir tavırla ‘Valla hakim bey ben de onu merak ediyorum!’ diye cevap vermiş.”

Yüzlerce yolsuzluk ve rüşvet tapesi ortada. Kutu kutu, kasa kasa dolar Euro... Milyonlarca komisyon, rüşvet, ihaleye fesat... Her şey belgeli. AKP’li Meclis Komisyonu CD’leri çiğneyip yutamayınca ayaklarıyla çiğneyip kırmaya kalksa da her şey internette duruyor. Bugün olmasa yarın zanlılar yargı önüne çıkacak.

Yakaladıkları polislerin ve saldırdıkları savcı ve hakimlerin tek bir ortak özelliği var: Yolsuzluk ve rüşvetleri araştırmak. Dolayısıyla aklını Saray’a ipotek etmemiş hiçbir akıl sahibi bu illüzyonu yemiyor.

Fıkradaki gibi suçüstü yapılmış kümes hırsızlarını savunmaya kalkıyorlar. Aklı başında avukatlar sessizce sıvıştı. Ekranlar üç avukata kaldı:

1. Avukat: Mehmet Metiner. Sürekli seyir halinde. Önce Refah Partisi sonra Aydın Menderes’in kurduğu Büyük Değişim Partisi sonra bir süre HADEP ve Erdoğan, İstanbul Belediye başkanı iken ona danışmanlık. ‘Tayyip Erdoğan, Mehmet Metiner’i tokatlayarak makamından kovdu’ dedikoduları sonrası ayrılış.  Bir zaman Erdoğan karşıtlığı... Sonraları ‘Politikacıların kendilerini yaşatmak için paranoyaları olur’ gibi doğru bir tespit. ‘Ben Tayyip Erdoğan’la demokratik bir Türkiye inşa edilebileceği kanaatinde değilim. Çünkü icazet aldığı içerideki çevreler statükonun sahici sahipleri... Kürt meselesinde çok geri ve antidemokratik... Entelektüel seviyede bunu kaldırabilecek bir seviyede değil...’ gibi sözler. Sonra ne yapıp edip kendini affettiriyor. O sözler için ‘kendi cahiliye dönemimde söyledim, bin kez özür dilerim’ diyor. Ve bir komedi ögesine dönüşmesine aldırmadan Erdoğan cephesini savunuyor.

Ciddi devlet adamı pozuyla Kabataş’ın olmayan görüntülerini seyretmiş(!) ve ‘O görüntüleri Türk toplumuyla paylaşsak farklı gelişmeler olur’ diyebilmiş bir karakter.

Son vukuatı hutbe ayetinden ‘Nepotizme, akraba kayırmacılığa’ fetva çıkarma sapıklığı. Defaatle patlayan bir lastik ama alternatif yok. Saray savunması jant üstünde devam.

2. Avukat: Abdülkadir Selvi. Bu, Metiner’i aşmış durumda. Şarlo’ya şapka çıkartacak bir performansı var. Tartışma programlarında ya konuşuyor ya da evrak arıyor. En önemli mizah yazarı Gülse Birsel, ‘Mizahımı çaldın Selvi’ diyerek trajikomik halini tescil ediyor: “Karşısındaki bir tez mi ortaya atıyor, Selvi muhakkak karşı tezi, destekleme ihtimali olabilecek bir gazete kupürünün, büyütülüp kartona yapıştırılmış fotokopisini çat çıkarıyor ortaya! İnternet gibi adam! Bütün basın arşivi dev fotokopiler olarak deri çantasında. Onun fikrini çürüten bir çıkış veya alaycı bir laf duyduğundaki o hassas halleri, ah, paha biçilmez... O gözlerini kâğıtlarına doğru kaçırıp, küsmüş ifadeyle ‘Aah ah, tabii tabii, sen konuş bakalım’ gibilerinden içini çekerek başını aşağı yukarı 30 saniye kadar sallaması... Allah’ım o sitemli afra tafrayı görmek için gece ikiye kadar program tekrarı beklemişliğim var! ... Mizahımı çaldın Selvi!” Otomatik cevapları var. Otomatik yalanları var. 19 Aralık’taki Zaman manşetini eline alıp ‘İşte Zaman 18 Aralık’ta yazmış’ demesi var. Aynı yalana sıkılmadan tekrar sarılması var.

Ben şahsen Selvi’nin ve Metiner’in ‘yolsuzluk ve rüşvet skandallarını savunabilme’ performansının hakkının yendiğini düşünüyorum. Kendini bu kadar komik duruma düşürmenin hakkı acaba veriliyor mu, diye endişeleniyorum. Maaşları en az 100 bin olmalı. Biri şahsiyetine harakiri yapıyor, gazeteciliği bitiriyor, diğerinin milletvekilliği onuru Karaköy’de işporta. Basit fedakarlık değil! Siz dev müteahhitlerle milyonlarla milyarlarla oynayın biricik avukatlarınız kendini imha etsin ama hakkını yeyin! Yolsuzluğu savunana bari yolsuzluk yapmayın!

3. Avukat: Tuğçe Kazaz. Yeni Türkiye’nin düşünür ve entelektüeli. Çok mazbut ve muhafazakar olduğu için paralelcilerden dertli. ‘Ahlak ve namusumuzu bozdular’ diyor. ‘Benim bir açığımı yakalamaya çalıştıklarını düşünüyorum’ diyerek endişelerini dile getiriyor. Pozitif ayrımcılık yapıp bir şey demeyeyim. Çakma-Jan Dark’ı attığı son tweet yeterince açıklıyor:

‘İstanbul’da çok güzel kar yağıyor. Karın mikropları temizlediği malumunuz. Keşke paralelcilerin ve anti demokratik laiklerin üzerine de yağsa!’

Seviye bu! Meşhur sözü az değiştireyim: ‘Bana seni kimlerin savunduğunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim..’ Saray cephesi gerçekten içler acısı bir halde. Paranın içinde yüzüyor olabilirler, 75 bin TL’lik koltuklarda kaykılabilirler, sirenli arabalarla trafikte sörf yapabilirler. Ama fikri, akli ve ilmi savunucularının seviyesi alarm veriyor.

11 Ocak 2015 08:25
DİĞER HABERLER