Sergen Yalçın, Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük yeteneklerinden biri olarak anılır.
Süper Lig'de dört büyük takımda birden forma giymiş yegane oyuncudur aynı zamanda. Ne var ki Sergen'i elinde "Keçi Sergen" yazan forma ile gördüğümde, pek çok kişi gibi ben de futbol kariyerinin sonuna yaklaştığını düşünmüştüm. İkinci Lig B Grubu takımlarından Etimesgut Şekerspor ile anlaşmış; futbola uzak olanların daha rahat anlayabileceği bir şekilde söylemek gerekirse, eski Üçüncü Lig'e transfer olmuştu!
Tüm bunları konuşmak için Sergen'le Fulya'daki Mio Brasserie'de randevulaştık. Sohbetimizin ilk dakikalarında, kafamda yıllardır kendisiyle ilgili oluşturduğu imajı yıktı. Belki ciddi bir günündeydi, bana öyle denk geldi, bilemiyorum. Ama kendisinin en mustarip olduğu şey de bu imaj meselesiymiş. "İnsanlar beni çok yanlış tanıyor" diyor. Belli ki "Şekerspor'da antrenmanlara katılmayacak, sadece maçlara çıkacak, İstanbulsuz yapamaz" söylentilerine de içerlemiş. "Böyle bir şey mümkün mü? Bir futbolcu antrenmana çıkmadan nasıl futbol oynayabilir ki? Bir aydır kamptayız, tek antrenman bile kaçırmadım" diyor.
Sergen'in iki lafından biri "Başkanım". Sürekli çok mutlu olduğunu, Etimesgut Şekerspor'un başkanı ve KC
Group'un sahibi Hızır Demir'i çok sevdiğini söylüyor. Ve çoğumuzun sandığının aksine transferini bir kariyer düşüşü değil, hedefi olan bir takımla gelecek yeni başarıların başlangıcı olarak nitelendiriyor. Sergen Ankara'daki yeni hayatını ve planlarını anlatıyor...
"Transfere ikna olmam yaklaşık bir ay sürdü"
Günün birinde sizi İkinci Lig B Grubu'nda görmeyi hiç beklemiyorduk. Nasıl gelişti Etimesgut Şekerspor'a transferiniz?
Yönetim Tigana'nın benimle çalışmayacağını söyledikten sonra zaten Beşiktaş'ta olay bitmişti. Hoca istemeyince kalmak zor. Derken bir gün Şekerspor'un başkanı Hızır bey aradı. Kendisini daha önceden tanımıyordum. "Ben Şekerspor'un başkanıyım, seni aramızda görmek istiyorum" deyince önce bir şaşırdım. Beşiktaş'tan yeni ayrılmışım, İkinci Lig B Grubu'na gitmek olur mu? Bir anda abandone oldum. Ama daha sonra başkanla çok samimi olduk. Çok iyi ve dürüst bir insan; futbola yatırım yapmak istiyor, hırslılar, bir yerlere gelmek istiyorlar. Fikirleri hoşuma gitmeye başlayınca bu işin olabileceğini söyledim.
İkna edilmeniz zaman aldı öyleyse...
Tabii. Bir ay falan sürdü. Bu arada sürekli görüştük başkanla. Birlikte yemeğe gidiyorduk, başkanın evinde buluşuyorduk, sohbet edip tavla oynuyorduk. Ondan sonra transfer aşamasına geldi olay.
"Aktif futbol hayatım üç-dört yıl daha sürer"
Sizi renklerine katmak isteyen başka takımlar olmuştur muhakkak!
Beşiktaş'tan sonra Birinci Lig'de üst düzey bir takımda oynamak bana cazip gelmedi çünkü artık Beşiktaş'a karşı oynamak istemiyorum. Diğer Birinci Lig takımlarının şampiyonluk ihtimali zor, hedefleri yok bana göre. İkinci Lig ve Şekerspor'u bir yerden alıp bir yere getirme fikri daha cazip geldi.
Şekerspor'un başka nesi cazip geldi?
Ankara'da oynayacağım. İstanbul'a yakın, büyük bir şehir. Teklif yapan başka takımlar da vardı ama şehir konumları farklıydı. En cazip ve en iyi teklif burasıydı benim için.
Neler değişecek hayatınızda?
Bir şey değişmeyecek. "Antrenman-maç" tempomu yapacağım için çok mutluyum. Serbest zamanlarda da ister İstanbul'a ister Amerika'ya giderim. Zaten oynayacağımız maçların büyük bir bölümü İstanbul'da olacak.
vSosyal hayatı tatmin edecek mi sizi?
Fazla bir sosyal hayatım yok zaten. Sürekli kamptayım, antrenmanlardayım veya maç yapıyorum. İstanbul'dayken de boş gezmiyorum neticede, işimi yapıyorum.
Şekerspor için sizin öneminiz ne? Hızır Demir'in heykelinizi diktireceği doğru mu?
Başkanın çok değişik fikirleri var. İyi transferler yaptık. İki senede çok çabuk bir şekilde Birinci Lig'e çıkmak istiyoruz. "Bu takım Birinci Lig'e çıkınca senin heykelini dikeceğim" dedi. Tabii biraz da beni onore etmek için de söylenmiş bir laf.
Yaşınız itibarıyla Şekerspor'la Süper Lig'de oynamanız biraz zor değil mi?
Anlaşmam üç yıllık. Üç yıl sonra 36 yaşında olacağım. 36, Türkiye için önemli bir yaş değil. İkinci Lig B Grubu, A Grubu, hatta Birinci Lig bile yüksek performanslar gerektirmiyor. Belki üç değil dört sene bile oynarım. İşler istediğimiz şekilde giderse Birinci Lig'de oynayacağım büyük ihtimalle.
"Jübilemi Beşiktaş ile yapmak istiyorum"
Futbolu Şekerspor yerine Beşiktaş'ta bırakmayı tercih etmez miydiniz?
Bu mümkün değil ki artık. Jübilemi Beşiktaş'la yapacağım tabii ki ama futbol hayatımı kesinlikle Şekerspor'da noktalayacağım. Başkanımızla aramız çok iyi, başkanımızı çok seviyorum o yüzden başka bir yere gitmem de zaten mümkün değil.
Aktif futbol hayatınız bittikten sonra neler yapacağınızı planladınız mı?
Futboldan istesem bile hayatım boyunca kopamam. Antrenörlük belgesi alacağım. Antrenörlük, yorumculuk, televizyon programı da olabilir. Bakalım, nereye doğru sürüklenirsem oraya doğru gideceğim.
Herkese dert olan soruyu ben de sorayım, neden hiç Avrupa'da oynamadınız?
Şartlar uygun olmadı. Bundan yedi-sekiz yıl önce ben de gitmek istiyordum. İngiltere'den, Fransa'dan çok teklifler geldi. Bayern Münih istemişti beni. Ama bonservis olaylarım vardı. Yoksa yüzde 100 giderdim. Benim de bonservisim elimde olsaydı ben de dünyanın en büyük takımına gidebilirdim.
Hırssız olduğunuz, canınız isteyince oynadığınız, kendinize yazık ettiğiniz iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bunlar, spor yazarlarının bir barda oturup içki içerken yaptığı geyik muhabbetleri. İnsanlar da bunlara inanıyor. Araba değilim ki ben istediğim zaman gaza, istemediğim zaman frene basayım. Tamam, şahsi yetenekler çok önemlidir ama futbol psikolojiyle oynanan, biraz da takıma bağlı olan bir oyun.
Daha iyisini yapamaz mıydınız? Daha büyük bir futbolcu olamaz mıydınız?
Dört büyük takımda oynadım. Bir sürü şampiyonluk yaşadım, kupalar kazandım, ödüller aldım. Türkiye'de alabileceğim her şeyi aldım. Ne yapacaksın ki başka? Ve spor basınının beni o kadar bitirmeye çalışmasına rağmen hâlâ ayaktayım. Bu da bir mucize.
Spor basınına kızgın mısınız?
Beni yıllardır çok farklı, kötü lanse ettiler. Disiplinsiz, gece kulüplerinden çıkmayan, kumar oynayan, kimseyi takmayan, antrenmana çıkmayan, davranış sorunları olan biri gibi. İşin içyüzü böyle değil ama.
Nasıl peki?
Elimden geldiğince bütün antrenmanlara çıkıyorum, maçlarda elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Hiçbir takımda disiplin sorunum olmadı; hiçbir hocayla, arkadaşımla kavga etmedim. Ama dünyanın hiçbir futbolcusu her zaman iyi oynayamaz.
"Bütün futbolcular Kıbrıs'a kumar oynamaya gider"
Diğer futbolculara göre daha ortalıkta bir sosyal yaşantınız varmış gibi görünüyor.
Bir kez gece kulübüne gidiyorsanız bin kez yazıyorlar. Üç kez kumar oynadıysan 3 bin kere yazıyorlar. Yapılanlar sınırlı ama yazılanlar sonsuz. Mesela tüm futbolcular nedense devre arası Kıbrıs'a tatile gider. Kıbrıs tatil yeri mi ki? Ben gittiğimde ise kumar oynamaya gitmiş oluyorum. Herkes kumara gidiyor ama bir tek ben lanse ediliyorum.
Barbie operasyonunda isminizin geçmesiyle ilgili ne söyleyeceksiniz?
Adım her operasyonda geçiyor zaten (gülüyor). Telefonum çıkmış kayıtlarda. Demek birisiyle konuşmuşum, diyaloğa girmişim ki çıkmış. Ama normal çıkabilir ya, ne olacak! Bekar bir insanım, saklayacak bir şeyim de yok. O kadar önemli değil.
"Artık hiç atım yok, sadece oynuyorum"
Beşiktaş'ı seyrettim. Çok iyi, dinamik bir kadro kurmuş. Bu yıl şampiyonluğun en büyük adayı. Fenerbahçe de iyi. Ardından Galatasaray ve Trabzonspor geliyor.
Dünya Kupası'nda Fransa'yı tutuyordum. Bence Zidane futbol hayatının son maçı olduğu için gevşek davrandı. Noktayı koyarken iz bırakmak istedi; 30 yaşında olsa o hareketi yapmazdı.
Antrenmanların dışında televizyon seyrediyorum, internete giriyorum ve MSN'de sohbet ediyorum.
Şu anda hiç atım yok. At işiyle profesyonel olarak ilgilenmeniz, tüm zamanınızı ayırmanız lazım. Artık sadece oyun olarak ilgileniyorum, o da boş zamanlarımda.
Yalan dolanla işi olmayan, düz bir insanım. Kendi doğrularım vardır ama sabit fikirli değilim. Duygusalım ama bunu dışarıya yansıtmam. Bir seneden beri hayatımda kimse yok, yalnızım. Beni çapkın sanıyorlar ama değilim. Kız peşinde koşmam, kovalamam. Bunlar hep kısmet işi. Çocuk sahibi olmak istiyorum ama şu anda sadece plan aşamasında. O da olur elbet bir gün.
"Bizim jenerasyon bitince milli takımda düşüş başladı"
Futbol sizin için ne ifade ediyor?
Yetenek olarak yatkınlığım olan bir spor.
Oynadığınız dört büyük takım sizin için ne ifade ediyor?
Beşiktaş'ın ayrı bir yeri var hayatımda, çocukluk yıllarım orada geçti. Diğer camialar da önemli ama hepsi aynıydı, sonuçta futbol bu. Beşiktaş'ın yeri ise çok farklı. Her şeyim gibi.
Size en çok emeği geçen antrenör kimdir?
Beşiktaş'taki altyapı antrenörü Serpil Hamdi Tüzün. Beni bu noktaya getiren odur. Gordon Milne, Lucescu ve Fatih Terim'in yeri de ayrıdır. Lucescu en rahat ettiğim, sıkıntı yaşamadığım hoca oldu.
Genç oyuncular arasında "veliahtım" diyebileceğiniz biri var mı?
Yetenekli oyuncular var ama çok yıldız olacak bir oyuncu göremiyorum. Bizim jenerasyonumuzda çok iyi oyuncular vardı. Fatih Terim'in zamanında çok başarı yaşadık. Ama son zamanda milli takım da düşüş yaşadı çünkü bizim jenerasyon bitmeye başladı. Yeni gelenler de çok yetenekli, çok iyi değil.
"Yaz dönemlerinde dikkat etmiyorum, çok yiyorum"
Nasıl bir Sergen izleyeceğiz bu sezon?
Ben de merak ediyorum. Kilom müsait olduğu müddetçe futbol oynamamak için bir sorunum yok. Önemli olan kilo durumum.
Kaç kilosunuz?
84.
Olmanız gereken kilo kaç?
İdeal kilom 80. Bir ay önce 89'dum. Beş kilo vermişim. Herhalde bir aya kadar 81'e düşerim. Antrenman yapıyorum, diyetisyen Taylan Kümeli'ye gidiyorum.
Kilonuzun sebebi ne? Söylendiği gibi çok fazla çekirdek yemeniz mi?
Hayır. Benim bünyem biraz enteresan. Yaz dönemlerinde bir ayda dört-beş kilo alabiliyorum. Nasılsa sezon başı antrenmanlarında kilo verebilirim diye çok da dikkat etmiyorum, çok yiyorum herhalde.
Çok rahatsız ediyor mu kilonuz?
Tabii. Tempoyu, hızı düşürüyor. Akılla kapatmaya çalışıyorum ama kilo düşük olunca kendini daha az zorluyorsun.
YAPRAK ARAS / MİLLİYET