Siyaset-Mafya-Devlet İlişkilerinin sembolü Susurluk Kazası üzerinden 27 yıl geçti

Türkiye’de tarihin en önemli skandallarından biri, 3 Kasım 1996 tarihinde Balıkesir-Bursa karayolunun Susurluk ilçesinde meydana gelen kaza ile ortaya çıktı.


 27 yıl önce bugün Balıkesir’in Susurluk ilçesinde meydana gelen bir trafik kazası yıllardır ülkede olan biten pek çok karanlık hadiseyi açıklayan devlet-siyaset-mafya ilişkilerini gözler önüne serdi. Kazada arabayı süren polis okulu müdürü Hüseyin Kocadağ, üzerinde sahte kimlik bulunan kontrgerilla mensubu Abdullah Çatlı ve sevgilisi Gonca Us aynı araç içinde öldü. İktidar partisi DYP’nin milletvekili Sedat Bucak ise yaralı kurtuldu. Bucak aynı zamanda Mercedes marka aracın sahibiydi. Kazanın ardından otomobilin bagajından çok sayıda silah çıktı.


Bazı silah ve mermiler Özel Harekat Daire Başkanlığı envanterine kayıtlıydı. İsrail’den alınan bu silahların kaybolduğu söyleniyordu. Kaza sonrası “Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık” eylemleriyle oluşturulan kamuoyu baskısının sonucunda İçişleri Bakanı Mehmet Ağar istifa etti. İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığı olay hakkında dava açarken TBMM’de de araştırma komisyonu kuruldu. Kazadan dört ay sonra 28 Şubat sürecini başlatan Millî Güvenlik Kurulu toplantısı yapıldı. 4 ay sonra Refah-Yol hükümeti devrildi. ANAP lideri Mesut Yılmaz’ın başbakan olduğu ANASOL-D hükümetinin vaatlerinden biri ise Susurluk’un aydınlatılmasıydı.

Bu dönemde hazırlanan MİT, TBMM ve Başbakanlık Teftiş Kurulu raporları, devlet içerisinde uzun süredir varolan bir çeteye işaret ediyor; 90’larda PKK ile mücadele için oluşturulan özel birimlerin faili meçhul cinayetler, mafya ilişkileri ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi bir dizi suça bulaştığını ortaya koyuyordu. Susurluk sonrası ilk büyük dava, İstanbul 6 No’lu DGM’de açıldı. 14 sanık, “silahlı çete kurmak” ve “aranan kişileri saklamak”la suçlandı. Özel Harekat Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim Şahin, eski MİT’çi Korkut Eken, Özel Harekat’ta görevli yedi polis, Bucak’ın özel şoförü Abdülgani Kızılkaya, öldürülen “Kumarhaneler Kralı” lakaplı Ömer Lütfü Topal’ın firari ortakları Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir ve Bahçelievler Katliamı hükümlüsü firari Haluk Kırcı yargılanıyordu. İbrahim Şahin ve Korkut Eken, “çete kurmak ve yönetmek” suçundan 6’şar yıl hapis cezasına çarptırıldı. 


Diğer 12 sanık da “çete kurmak” suçundan 4 yıl hapse mahkum edildi. Şahin ve Eken ömür boyu, diğer sanıklar ise üç yıllığına kamu hizmetlerinden menedildi. Yargılama başladığında milletvekili olan ve hâkim önüne çıkarılamayan Sedat Bucak ve Mehmet Ağar da 11 Aralık 1997’de dokunulmazlıkları kaldırılınca sanıklar arasına eklendi. Bucak 1 yıl 15 günlük hapis cezası aldı, ancak cezanın ertelenmesiyle hapis yatmadı. Mehmet Ağar ise “cürüm işlemek amacıyla silahlı teşekkül oluşturmak” suçundan 2011’de 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu cezanın 1 yılını kendisi için hazırlanan Aydın Yenipazar Cezaevi’ndeki özel bir koğuşta geçirdikten sonra tahliye oldu. 

Devletin ise bu konuda kamuoyunu yeterince bilgilendirmemesi ve kendisini savunma refleksi içinde hareket etmesi; yaşananların bugün bile tam aydınlanmamasına yol açtı.

Susurluk Kazası ya da Skandalı'na ilişkin havada duran soru işaretleri aradan geçen 27 senenin sonunda hala yanıt bulmuş değil.

03 Kasım 2023 12:06
DİĞER HABERLER