Türkiye Futbol Federasyonu tarihi bir adım atarak "profesyonel hakemlik" uygulamasını başlattı. Türkiye'nin ilk profesyonel hakemleri Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus, Hüseyin Göçek, Mete Kalkavan, Barış Şimşek ve Ali Palabıyık'la devrim niteliğindeki yeni uygulamayı anlattılar.
Öncü profesyoneller, Riva'daki çalışma ortamının kendilerini bir takıma dönüştürdüğünü ve Avrupa'daki meslektaşlarıyla rekabette bir adım öne geçirdiğini söylerken, Cüneyt Çakır asıl hedefi "Gelecek sezon Süper Lig'de daha fazla maç yöneten arkadaşlarımızın da katılımıyla 19. takım olarak Türkiye liglerinde yer alacağız." cümlesiyle özetledi.
Futbol Federasyonu basın departmanı tarafından hazırlanan TamSaha Dergisi'nden Rasim Artagan'ın yaptığı röportajda ilk profesyonel hakemler ve sorulara verdikleri cevaplar şöyle:
Her yeniliğin bir gerekçesi, bir altyapısı vardır. Profesyonel hakemliğe geçiş sürecinin altyapısı neydi, neden böyle bir yeniliğe ihtiyaç duyuldu? Talep hakemlerden mi geldi?
Cüneyt Çakır: Öncelikle profesyonel hakemliğin gerçekleşmesinde bugüne kadar katkısı olan bütün başkanlarımız ve hocalarımız, inanarak bu projeyi desteklediler. Bu girişimi sonuçlandırmak ise bu davaya gönülden inanan ve gerçekleşmesi için gayret gösteren MHK Başkanımız Sayın Yusuf Namoğlu Hocama kısmet oldu. Aynı zamanda bu fikrin destekleyicisi olan ve bu yönde karar alan, Türk hakemliğinin dünya hakemliği ile rekabetinde desteklerini esirgemeyen Federasyon Başkanımız Sayın Yıldırım Demirören'e ve Yönetim Kurulu üyelerine, şahsım, arkadaşlarım ve Türk hakemliği adına teşekkür etmek istiyorum. Çünkü bu çok önemli bir proje. Dünya hakemliğinin artık profesyonelleştiği bir ortamda Türk hakemlerinin de bu gruba katılması beklenen bir şeydi. Bu konuyu ilk olarak 2007 yılında dillendirmiştim. O zaman dünya hakemliği profesyonelliğe adım atmaya başlamıştı. Bizim ülkemize ise o dönemde çok uzak bir kavramdı. Belki bazı insanlara çok ters geldi, uzak geldi, imkânsız geldi. Belki kendi camiamız içerisinde bile birçok kişiye uzak geldi. Fakat bugün gelinen kaçınılmaz noktada, 6 hakemle başlanan süreçte Türk hakemliği de profesyonelliğe adım attı. Aslında tek taraflı bir şey değil bu. Yani sadece hakemlerin istediği bir uygulama değil. Çünkü karşımızda bir gereklilik var. Konuya sadece maddi anlamda bakmamak lâzım. Maddiyatla hiçbir alâkası yok. Sahada herkesin profesyonel olduğu bir ortamda sadece hakemler amatör. Oysa siz bir yöneticisiniz. Orada çok üst düzey oyuncuları, takımları yönetiyorsunuz. Düşünün, böyle bir ortamda amatör olarak görev yapıyorsunuz. Profesyonel hakemlik kaçınılmaz sondu ve gerçekleşti. Ben tekrar emeği geçen herkese çok teşekkür ederim.
Hüseyin Göçek: Cüneyt Hocam çok güzel açıkladı. Yıllardır profesyonel hakemliğin yürürlüğe geçmesi için çaba sarf ediliyordu. Bu projeyi gerçekleştiren herkese çok teşekkür ediyoruz. Bizim için çok yararlı olacağına inanıyorum. Özellikle profesyonel hakem olduktan sonra burada Merkez Hakem Kurulu Başkanı Sayın Yusuf Namoğlu önderliğinde, yönettiğimiz maçların analizlerini yapıyoruz. Yaptığımız hataları irdeliyoruz. Bu tür çalışmaların yararı ilerleyen günlerde daha çok olacaktır. Daha önceden işyerinde kaldığımız için mental olarak işyerindeki sorunlarla, sıkıntılarla başa çıkmaya çalışıyorduk. Ancak bu şekilde işyerinden soyutlanarak buraya geldiğimiz zaman hakemlikle yatıp kalkmaya başladık. Yaptığımız hataları irdeliyoruz. Neler yapabiliriz, kendimizi nasıl geliştirebiliriz, bunu düşünüyoruz. Hep beraber arkadaşlarla tartışarak bir yerlere gelmeye çalışıyoruz. Bu sistemin çok yararlı olacağına inanıyorum. Çünkü profesyonel hakemler olarak büyük bir sorumluluğun altındayız. Sonuçta arkadan gelen genç hakem ordusuna da ışık tutuyoruz. Bu sorumluluk bilinci altında daha büyük başarılara imza atacağımıza inanıyorum.
Ali Palabıyık: Öncelikle böyle değerli hakemlerimizin arasında bulunmak mutluluk ve gurur verici. FIFA hakemi olduktan sonra burada yer almak kendi gelişimim açısından çok önemli. Çünkü hocalarımızla beraber kendi analizlerimizi yapma fırsatı buluyoruz. Ben Ankara'dan, Barış Şimşek Hoca Trabzon'dan geliyoruz. Bizim için biraz daha zor gibi görünse de burada kendimize daha fazla zaman ayırıyoruz. Riva'da kalıyoruz. Kendi antrenmanımızı, kendi eğitim programımızı yapıyoruz. Kendimizi geliştirebilmek için yapmamız gereken ne varsa burada hocalarımızla beraber, MHK Başkanı veya üyeleriyle beraber yapmaya çalışıyoruz. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Cüneyt ve Fırat Hocalarımın bu işte çok büyük katkısı var. Yıllardır bunun mücadelesini veriyor, çabasını gösteriyordu. İlk olmak da ayrı bir mutluluk.
Mete Kalkavan: Herkesin sevdiği işi yapması çok güzel bir şey. İnsan sevmediği şeyi ayakları geri geri giderek yapar. İşten zevk almayınca da katkı sağlanamıyor. En başından beri hakemliğin gönül işi olduğunu düşünüyorum. Birçok arkadaşım da sanıyorum benimle aynı fikirde. O yüzden de zevk aldığımız bir şeye amatör değil, profesyonel olarak katılabilmek çok daha güzel. Profesyonellik başarımızı daha çok arttıracaktır. Sahada bu işi yapan futbolcular, teknik direktörler, diğer teknik elemanlar, doktorlar, fizyoterapistler hayatlarının merkezinde, 7/24 bir iş olarak yapıyor. Biz bunu amatörce uygulamaya çalışıyorduk. Her ne kadar profesyonelce yapmaya çalışsak da amatörce uyguluyorduk. Sonuçta bizim profesyonelce yaptığımız ya da başka yerlerde çalışarak yaptığımız başka işlerimiz vardı. Şimdi artık hakemliği bu şekilde iş olarak birinci sıraya koyduğumuz zaman daha da başarılı olacağımızı düşünüyorum. Ben de ağabeylerim, arkadaşlarım gibi bu süreci başlatıp, buralara getiren herkese çok teşekkür ediyorum.
Barış Şimşek: Hocalarımız pek çok yönden profesyonel hakemliğin gelişimini aktardı. Ben farklı iki detaya değinmek istiyorum. Her şeyden önce biz burada altı kişi birbirimizden bir şeyler öğrenebiliyoruz, birbirimize destek oluyoruz. Bir sinerji yaratmak bize pozitif anlamda etki edecektir diye düşünüyorum. İkincisi de Riva Tesisleri, federasyonumuzun bulunmaz bir nimeti. Antrenmanından, masajından, fitness salonuna kadar böyle bir ortamda çalışmak da çok keyifli. Şehirden uzak, rafine bir ortamda çalışıyoruz. Profesyonel hakemliğin bu anlamda da bize pozitif katkısı olacağını düşünüyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Fırat Aydınus: Türkiye'de futbol olgusu bu kadar profesyonelce yaşanırken hakemlerin bu işe profesyonelce bakıp amatörce yapması işin çok gerisinde kalıyordu. Artık futbol olgusunun içerisindeki en önemli mihenk taşlarından birisi olan hakemliğin, biraz önce Mete'nin de söylediği gibi merkeze yerleştirilip profesyonelce icra edilmesi gerekiyordu. Bu görevi ifa ederken mental olarak ne kadar profesyonel olsanız da sonuçta hayat şartları ve size geri dönüşü anlamında hakemliğin o denli profesyonelce yapılması birçok konuda artı kazandıracaktır. Ali biraz önce söyledi; biz bu konuda yıllarca Cüneyt'le birlikte uğraş verdik. Bazen tam olacakken değişimler ve farklı şartlardan dolayı profesyonel hakemlik gerçekleşemedi. Ama netice itibariyle şu anki Merkez Hakem Kurulumuz ve Başkanımızın katkıları, federasyonumuzun öncülüğünde bizlerin bu konudaki bakış açısının ortak noktada birleşmesi bu süreci getirdi. Bunun gerekliliği tam oturduktan sonra ileride sistematik olarak ne kadar faydalı olacağını herkes görecek. O zaman "Keşke daha önce başlasaydı" denilecek.
Avrupa'daki örneklere bakıldığı zaman İspanya, İngiltere, Almanya ve İtalya'daki durum nedir? Oradaki profesyonel hakemlikle buradaki profesyonel hakemlik arasındaki farklar nelerdir? Bizim sistemimiz, öncü ülkelerin sistemine ne kadar benziyor?
Cüneyt Çakır: Şimdi şöyle söylemek gerekiyor. Profesyonel hakemlik, hakemliğin geleceğidir. Şöyle düşünün. Bir müsabaka oynanıyor. Futbolcular buna bir hafta boyunca çok iyi hazırlanıyor. Teknik adamlar kendi tesislerinde gerek fiziksel, gerek taktiksel olarak çok iyi hazırlanıyor. Ama hakemlerin kendi işleri var ve kafalarının bir bölümü maalesef onlarla. Böyle bir ortamda maç yönettiğinizi düşündüğünüz zaman ne kadar zor olduğunu anlıyorsunuz. FIFA Başkanı Sepp Blatter, 2010 Dünya Kupası bittikten sonra, "2014 yılındaki Dünya Kupası'na profesyonel olmayan hakemler çağrılmayacak" demişti. Bu açıklama zaten dünya hakemliğinde profesyonelliğe geçişin ilk adımıydı. Daha sonra Avrupa bunun öncülüğünü yaptı ve bütün ülkeler profesyonel hakemliğe adım attı. Profesyonellik ismi aslında insanları korkutmamalı. Buna "sözleşmeli hakemlik" diye bakabiliriz. Nasıl futbolcular takımlarıyla sözleşme imzalıyorsa, hakemler de Türkiye Futbol Federasyonu ile sözleşme imzalıyor. Şimdi 2014 Dünya Kupası'nda ben evimden 150 gün ayrı kalmışım. Düşünün, Dünya Kupası'na hazırlanıyorum ve bu süreçte evimden 150 gün ayrı kalıyorum. Bir tarafta bir iş var ve bu şartlarda ben Dünya Kupası'na katılan tek amatör hakemim… Olaya bu şekilde bakmak lâzım. Tabii ki diğer Avrupa ülkeleriyle kıyasladığınız zaman biz onlardan çok şanslıyız. Riva Tesisleri'nin yapılmasında emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Çünkü biz burada her türlü imkâna sahibiz. Burada antrenmanlarımızı yapıyoruz. Eğitimimizi alıyoruz. İşte diğer ülkelerle fark bu. Onların böyle tesisleri yok. Biz burada 6 arkadaş her şeye sahibiz… Şimdi aynı zamanda şöyle de değerlendirmek lâzım profesyonelliği… Şimdi düşünün, binlerce hakem amatör kümelerde maç yönetiyor. Bu uygulama üç aylık bir uygulama olarak başladı. Ama ben geriye doğru bir dönüşün olacağını düşünmüyorum. Profesyonelce yaşamanın zorunlu olduğu futbol dünyasında profesyonel hakemlik uygulamasından bundan sonra geriye doğru adım olmayacağına ve uygulama alanının genişleyerek devam edeceğine yürekten inanıyorum. Bu süreç hep ileriye gidecektir. Seneye bunun şartları daha iyi olacak. Arkadaşlarımızın sayısı artacak. 6'dan belki çok daha fazla olacak.
Hüseyin Göçek: Avrupa'da profesyonel hakemlik daha önceki senelerde geçilmiş bir sistem. Biz de sonuçta Avrupa'yı yakalamış durumdayız. Kullandığımız tesis ve bize verilen olanaklar açısından kıyaslanmaz bile. Biz şu anda en üst seviyelerde tesis ve olanaklara sahibiz. Profesyonel hakemlikle ilgili mesela İngiltere'den örnek vereyim. İngiltere'de profesyonel hakem kadrosu bizden biraz daha fazla. Mesela 18 hakem her hafta görev alabiliyor. Bu sistem sonuçta Avrupa'da çok yaygın ve oturmuş. Bizde de bu sistem gelişerek devam etmek durumunda. Ve ilerleyen senelerde bundan çok daha yararlı bir şekilde verim alacağımıza inanıyorum.
Barış Şimşek: Bu işin şöyle bir yönü de var. Daha önce yurtdışındaki maçlarda başka hakemlerle bir araya geldiğimizde herkes ortamda "Profesyonel hakemim" söyleminde bulunurken biz bir kenarda amatör hakem olarak duruyor gibiydik… Ama artık biz de rahat rahat bu ortamlarda kendimizi ifade edebileceğiz. Göğsümüzü gere gere bunu söyleyebiliriz. Avrupa'daki meslektaşlarımızla aynı şartları yakaladık diye düşünüyorum.
Fırat Aydınus: Burada Cüneyt hoca gereken her şeyi söyledi… Ben sadece bir detayı eklemek istiyorum. Graham Poll bir kitap yazmıştı ve aynen şu cümleyi kullanmıştı: "Bana mesleğimi sorana; mesleğimin hakemlik olduğunu söylüyorum…" Sanırım burada en fazla Cüneyt'le benim tecrübemiz var. Yanlış hatırlamıyorsam 21 yıldır hakemliğin içerisindeyiz. 1994'ten bu yana hakemlik yapıyoruz. Buradaki herkesin hemen hemen 20 yılı hakemlikle geçmiştir. Dolayısıyla bize "İşin ne?" diye sorduklarında akademik olarak aldığımız eğitimlere göre "İşletmeci", "Mühendis", "Doktor" diyoruz. Aslında herkes bizi hakemliği ifa ettiğimiz paralelde tanıyordu. Yani bizim mesleğimizin hakemlik olduğunu zannediyorlardı. Profesyonellik ilerleyen zamanlarda daha da oturduğunda mesleğimizin hakemlik olduğunu söyleyebileceğiz. Yarı veya tam profesyonellik olarak bunun Avrupa'da çeşitli örnekleri var. Polonya, İtalya, Almanya, İngiltere bir şekilde… Türkiye'de bunun olması, sayının ilerleyen zamanlarda artması, hakemlerimizin bakış açısına da bağlı olacak. Profesyonellik önümüzdeki sene itibariyle sayı olarak da artacak diye düşünüyorum.
Ali Palabıyık: Burada en yeni ben olduğum ve çok fazla deneyime sahip olmadığımdan dolayı görebildiğim kadarıyla farkları anlatabilirim. Tabiî ki böylesine mükemmel bir tesise sahip olmamız, Avrupa ülkelerinden ya da başka ülkelerdeki hakemlikten bir adım daha önde olmamızı sağlıyor. Çünkü orada bu kadar kapsamlı bir bakış açısı yok. Biz şu anda 6 kişi toplanıyoruz, beraber hareket ediyoruz, beraber eğitim yapıyoruz, beraber idmana çıkıyoruz. Ama yurtdışında böyle bir imkânın çok fazla olduğunu düşünmüyorum. Belki ayda bir-iki defa bir araya gelip çalışabiliyorlar. Bu sistemin bize çok büyük yararı olacak. Sayımız biraz daha arttığında hepimiz için daha güzel olacak.
Mete Kalkavan: Uluslararası arenada üst seviyede maçlara Cüneyt ağabey ile Fırat ağabey bizden çok önce çıktı. Bu yüzden de vizyonları bizden çok ileride. Ben de 2013 yılında FIFA kokartlı hakem olduğum zaman ilk gittiğim turnuvada bir İsveçli ve bir İngiliz hakem vardı benim dışımda maç yöneten… Bu hakemlere mesleğini sorduğum zaman İngilizler artık dünyaya mâlolmuşlardı. Üniversite eğitimleri ne olursa olsun profesyonel hakem olarak herkes onları biliyordu. İsveçli hakem bile - ki ligleri bir Belçika, bir Hollanda gibi, bizim seviyemizde değil - daha da aşağı bir seviyede olmasına rağmen yarı profesyoneldi. Aynı zamanda polisti kendisi… O zaman ben de Cüneyt ağabey ile Fırat ağabeyin bu mücadeleyi niçin verdiklerini daha iyi anladım… O mantıkta benim de düşüncelerim gelişmeye başladı. İki sene içinde bu seviyeye ulaştı durumumuz… Biz de artık Avrupa'ya maçlara gittiğimiz zaman, "Mesleğiniz nedir?" diye sorulduğunda, "Hakemiz" diyebiliriz. Bunu söylemek önemli değil. Önemli olan oraya gittiğimizde kendimizi göstermemiz… O insanlar yüzde yüz hakemlikle haşır neşir olabiliyor. Ama biz gittiğimiz zaman maalesef ne olursa olsun, kendimizi ne kadar diğer yaptığımız işten soyutlamaya çalışsak da sonuçta o iş bâki ve onu da düşünmek zorunda oluyoruz yurtdışında.
Profesyonel bir hakem, ne zaman emekli olur? Kaç yaşına kadar sahaya çıkar?
Cüneyt Çakır: Şu anda FIFA'nın yaş sınırı var. Biz Türkiye olarak FIFA'nın bu kuralına bağlıyız. Yani 45 yaşına gelmiş bir hakem, o sene veda ediyor. Ondan sonra yöneticilik kısmına geçebiliyor. Fakat her ülkede böyle değil. Her ülkenin kendi federasyonu bunu değiştirebiliyor. Bizdeki uygulamada yaş sınırı 45. Bence yeterli atletik testleri geçebilme durumumda olan hakemler devam etmeli. Zaten FIFA'nın da 45 yaş sınırını kaldırması gündemde. Çok yakın bir zamanda bununla ilgili bir karar alınacak. Biz hakemler olarak bu konuyu takip ediyoruz. Tabiî ki sonuçta devam edip etmemek her hakemin kendi kararıdır. Çünkü o gücü hissetmeniz, o testleri geçebilmeniz çok önemli. Bazı hakemler için öyle bir zaman oluyor ki; örneğin çok üst düzey hakemlerden bahsedersek bir Dünya Kupası, bir Avrupa Şampiyonası öncesi birkaç ayla bu turnuvayı kaçırmış olabiliyor. Bu açıdan da bakıldığı zaman aslında bu yaş sınırının kalkmasına olumlu bakıyorum.
Mete Kalkavan: Biraz da insanın morali önemli. Hedeflere ulaşmak ve beklentiler de önemli. Belki bir hakem yaradılış olarak 45 yaşını bile beklemeden bu işten ayrılmak ister. Yeri gelir daha değişik bir karakter, daha değişik bir yaradılış, fiziği elverdiği sürece hakemlik yapar. 51 yaş örneğini de İngiltere Premier Lig'de gördük. Böylesine üst seviye bir ligde o yaşta bir hakem görev yaptı.
Fırat Aydınus: Eskiden futbolcular özellikle Türkiye'de 30'lu yaşlara geldiğinde jübile yapıyordu. Şimdi bu yaşlar da ileriye çekilmeye başlandı. Bu biraz da bizim spor sistemimizin, antrenman sistemimizin daha da bilinçlenmesi, altyapımızın daha da oturmasıyla ilgili bir şey. Doğal olarak bu durum hakemlere entegre edildiğinde de bu süreç, bu şekilde yaşanıyor. Cüneyt Hocanın da söylediği gibi artık bu sınırdan ziyade fiziksel ve mental performansın belirleyici olması gerektiğini düşünüyoruz. Sanırım FIFA da bu paralelde düşünüyor. Yarın öbür gün bu konuda bu karar çıkar diye tahmin ediyoruz.
Profesyonel olan hakemler, liglerimizdeki diğer hakemleri eğitmek için nasıl bir yol izleyecek? Ne gibi çalışmalar yapacak?
Cüneyt Çakır: Bizim böyle bir rolümüz yok. Profesyonel hakemlik demek; eğitimci görevini üstlenmek demek değil. Bunun amacı bizim saha içindeki performansımızı daha iyiye çekmek. Daha önce dediğim gibi, amatör olarak görev yapan profesyonel yöneticilerin hak ettiğini almasıdır. Bizim herhangi bir hakemi eğitme gibi bir rolümüz yok. Zaten eğitmenlerimiz var. Herkesi çok iyi şekilde eğitiyorlar. Benim burada söylemek istediğim çok önemli bir şey var. Binlerce hakem var amatör kümelerde görev yapan… Bunları eğiten İl Hakem Kurulları var. Hakemlik illerdeki aday hakemlik süreciyle başlıyor. İl Hakem Kurulları büyük bir özveriyle yarının Süper Lig hakemlerini yetiştirmeye çalışıyor. Hakemlerin ilkokul öğretmeni onlar. Biz onlara büyük değer vermeliyiz. Hepimiz amatör kümelerden geldik ve bizleri eğiten İl Hakem Kurulları'nın eğitim yapacak yerleri konumunda sıkıntıları var. Hakemleri izlemeye giderken benzin paralarını kendi ceplerinden ödüyorlar. Bu şekilde maç izliyorlar. Her şeyi kendileri yapıyorlar. Aslında bu imkânların iyileştirilmesi onlara da gerekiyor. Hakemlik altyapısına yapılacak yatırımlar da yakın zamanda Federasyonumuzun projeleri arasında yer alacaktır. İleride bu da kaçınılmaz bir son olacak! Belki bunun için biraz erken ama bizim rolümüz bu yükü iyi taşımak, görevimizi gereğince yerine getirmek ve aslında amatör kardeşlerimize hizmet eden o hocalarımıza, o eğitmenlerimize bu yolu açmaktır. Amatör kümelerde binlerce hakem emekçisi var. Onlar görünmeyen kahramanlar!
Hüseyin Göçek: Benim daha önceki konuşmamda belirttiğim gibi alttan gelen genç bir hakem kadrosu var. Bizim göstereceğimiz performans, ilerleyen dönemlerde vereceğimiz eğitimler bunlara ışık tutacak. Onların daha iyi olmasını sağlayacaktır bu durum…
Fırat Aydınus: Spesifik anlamda Cüneyt'in de söylediği gibi biz bir eğitmen modülü değiliz. Eğitmenlerimiz mevcut. Ama şöyle bir şey var. Teorik anlamda bu profesyonellik kisvesi altında genç hakemlerin bir şeyleri bakarak öğrenmeleri gerekiyor. Profesyonel hakemlik netice itibariyle gereksinim ve bunun geri dönüşümü olacak. Ancak bizlerin aktarımları ve saha içindeki performansımız, bunun getirileriyle birlikte genç hakemlerimize de katkı sağlayacak. Netice itibariyle kamuoyu profesyonel hakemliğin ne kattığını çok düşünmüyor. Biraz önce konuştuğumuz gibi kimse hakemlerin nasıl eğitildiğini sormuyor. Bu performanslar kısmen de olsa belirleyici olacak. Ancak şu var ki, hakemliği seçecek genç arkadaşlar için de çok önemli, cezbedici noktalar olacak. 6 hakem sayısı da zamanla artar ama bu tamamen hakem ve kurumun karşılıklı mutabık kalacağı noktalar paralelinde olacak. Üst tarafta bir sistem otursun. Bu sistem zamanla alt liglere de sirayet edecektir.
Hakemlere karşı ülkemizde ve dünyada bir peşin hüküm var. En ufak bir hatada bile insan faktörü hesap edilmeden hakemler eleştiriliyor. Bu algıyı değiştirmek için hakemlerin veya federasyonun ne yapması lâzım?
Mete Kalkavan: Bence kimse takım tutmasın (gülüyor). Tek çözüm takım tutmamak. Ama insanlar sadece futbola değil, diğer müsabakalara da taraftar gözüyle baktığı zaman işler değişiyor. Duygusal bir durum ortaya çıkıyor. Empati yapıp, kendimi onların yerine koyduğum zaman onlar da taraftar olarak duygusal bir tavır izliyor. Taraftar gözlüğünü taktıkları zaman o gün seyrettikleri hakemleri haksız bulabiliyorlar. Ancak taraftarların o gün izlediği maç Şampiyonlar Ligi'nde ya da farklı bir kulvardaysa daha farklı bir gözle bakabiliyorlar. Hakemi eleştirmezler. Atılan golü, çıkan kartı, atılan dirseği daha objektif bir şekilde değerlendirebilirler. Tartışılan pozisyonlar kendi tuttukları takımın maçında olursa eğer bilmiyorum nasıl bir yorum yaparlar?
Ali Palabıyık: Herhalde fanatizmin en yüksek olduğu ülkelerden biri Türkiye… Herkes kendi tuttuğu takımın kazanması için her şeyi mubah görüyor. Burada herkese büyük iş düşüyor. Yöneticilere, medyaya büyük görevler düşüyor. Çünkü insanlar hedef haline getirildiği zaman, herkes karşısındakine farklı bir gözle bakmaya başlıyor. Bunun sonucunda da bizim verdiğimiz kararlardan sonra tepkiler artıyor. Beğenilmeyen kararlarda protestolar veya başka şeyler başlıyor. Bu konuda biraz daha dikkatli olunması ve eğitimin üst seviyeye çekilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Haftada üç gün Riva'ya gelip, burada Türk futboluna hizmet edeceksiniz. Yapacağınız çalışmalardan, planlarınızdan bahsedebilir misiniz? Yeni sistemin size yüklediği sorumluluklar neler?
Cüneyt Çakır: Biz burada tamamen saha içinde daha iyi performans göstermek adına çalışmalar yapıyoruz. Farklı bir şey yapmıyoruz. Antrenmanımızı yapıyoruz. Yönettiğimiz maçların analizini yapıyoruz. Bunun dışında zaten ekstra bir şey yok. Dinleniyoruz. Burada dinlenmek çok önemli. Mesela antrenman yapıyorsunuz. Antrenmandan sonra dinlenmeniz, masaj yaptırmanız gerekiyor. Burada bu imkânlara sahibiz. Profesyonellik başlamadan önce ya işe gitmeden önce antrenman yapıyor, apar topar duşumuzu alıp işe gidiyorduk. Ne dinlenebiliyor ne de masaj yaptırabiliyorduk. Maçın analizini yapabilmek için belki iki gün bekliyorduk. Ben genel konuşuyorum. Buradaki üst düzey arkadaşların hepsi zaten profesyonel yaşıyor. Biz sadece almamız gereken hakları aldık. Yani burada "Saha içerisinde performansımız nasıl iyileşir?" sorusunu soruyoruz ve çalışmalar yapıyoruz. Burada inşallah hep birlikte gelecek sezon Süper Lig'de daha fazla maç yöneten arkadaşlarımızın da katılımıyla tam bir takım anlamında biz 19. takım olarak Türkiye Liglerinde yer alacağız.
Üzücü olaylara da değinmek durumundayız… Fenerbahçe'nin başına gelen üzücü olay nedeniyle Süper Lig'e ara verildi. Futbolun paydaşları olarak tansiyonu düşürmek ve futbolun kalitesini arttırmak için siz de dâhil genel olarak ne yapılabilir?
Cüneyt Çakır: Ben o müsabakayı yöneten hakemdim… Olayların içerisinde az-çok ben de vardım. O yüzden çok üzüldük. Fenerbahçe Kulübü'ne geçmiş olsun diliyorum. Hem kendim hem arkadaşlarım hem de hakem camiası adına tekrar geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz. Kime yapılırsa yapılsın, kesinlikle olmaması gereken, bir daha da görmek istemediğimiz bir olay. Tabiî ki futbol ailesinin her birine çok büyük sorumluluklar düşüyor. Bunların içerisinde hakemler de var. Ben her zaman şunu söylüyorum… Biz hakemler hep deriz ki; "Bize saygı gösterin… Bize saygı gösterin…" Saygı görmek istiyorsanız önce sizin saygı göstermeniz lâzım. Biz hakem camiası olarak yaptığımız işe saygı duyuyoruz. Ve bu yüzden bu sorumluluk bilincinde çalışıyoruz, hazırlanıyoruz. O yüzden de herkesin üzerine düşen sorumluluğu bu şekilde yapması lâzım. Herkes birbirine saygı göstermeli. Seyirciler bunu unutmamalı. Herkes şunu düşünmeli; "O sahada herkes bir ter akıtıyor, bir takım için en iyisini yapmaya çalışıyor." Bunun aksini düşünemeyiz. Bu sadece bir spordur. Bunu böyle görmemiz ve keyif almamız lazım. Evet, belki futbolun geldiği seviye şu an çok daha farklı yerde. Ama yine de bu bir oyun sadece… Bunu asla unutmamak lâzım. Saha içerisinde olan, saha içerisinde kalmalı.
Hüseyin Göçek: Ben de Fenerbahçe Kulübü'ne büyük geçmiş olsun diyorum. Bu sonuçta hepimize, futbol camiasına mâlolan bir durum. Bu yüzden futbol ailesinin içerisindeki bütün bireylerin daha sağduyulu açıklamalar yapması gerekir. Tansiyonu düşürmek lâzım. Hepimize görev düşüyor burada… En başa geri döneceğiz. Daha sağduyulu yaklaşırsak, birbirimize saygı gösterirsek bu olayın daha iyiye gideceğine inanıyorum.
Fırat Aydınus: Üzülmemek elde değil. Sonuç itibariyle Fenerbahçe Kulübü'ne karşı yapılmış bu saldırı, Türk futboluna genel anlamda büyük bir yara açtı. Her şeyi bir kenara bırakırsak, Allah aşkına futbolun içerisinde bir candan daha önemli ne olabilir? Futbolun hangi parçası bir insan canından daha önemlidir? O yüzden geçmiş olsun… Bence sadece Fenerbahçe Kulübü'ne değil, Türk futboluna, hepimize geçmiş olsun diyorum. Umarım bu olaylardan ders alınır. Gerekli kişi ve kurumlarca gerekli yaptırımlar uygulanır. Hepimiz bu konuda ne yapmamız gerekiyorsa, elimizden geleni yapmalıyız.
Ali Palabıyık: Fenerbahçe Kulübü'ne büyük geçmiş olsun. Böyle tehlikelerle karşı karşıya kalmak üzücü. Böyle bir olayın içinde olmak da üzücü. Futbol bir spor oyunu. Biz elimizden geldiği kadar oyunu güzelleştirmek istiyoruz. Sahalarımızda centilmenlik, maç sonunda Cumhurbaşkanımızın yapmış olduğu açıklama gibi futbolcuların birbirine sarıldığı, el ele sahadan çıktığı özlenen tablonun, güzelliklerin olmasını istiyoruz. Futbol sahalarına, tribünlere bunun gelmesini istiyoruz. Bu doğrultuda herkes elinden geleni yapmalı. Açıklamalarını, demeçlerini süzgeçten geçirmeli.
Mete Kalkavan: Spor; sağlık için, zevk için yapılan bir şey. Bunun için yapılan bir şeyin içerisine şiddetin karıştırılması bilmiyorum doğru bir kelime olur mu ama "tiksindirici." Yaralanan şoför kardeşimize, bu olayı yaşayan herkese geçmiş olsun diyorum. Gerçekten inşallah bir daha böyle şeyler yaşanmaz. Olaydan sonra kendimi oradaki bir kişi yerine koydum. Orada olan için de bunaltıcı bir durum ama ailesi ve çevresi için daha da korku verici. O an ve sonrası için insan başka şeyler hayal edebiliyor. İnşallah bir daha böyle olaylar yaşanmaz.
Hakemlik kariyerinizde ulaşmak istediğiniz zirve nokta neresi?
Fırat Aydınus: Hakemlikte muhakkak hayaller kuracaksınız ki hedeflere ulaşmanıza vesile olsun. Hayal kurmadan hedeflere ulaşamazsın. Ama şöyle bir şey var; hakemlikte her maç size bir şey öğretir. Ben şuna inanıyorum; 45 yaşında son maçımı yönettiğimde de bir şeyler öğreneceğim. Netice itibariyle hakemlikte eğer en son diye bir şey düşünürsen; hayallerinin ve hedeflerinin biteceği anlamına gelir. Hakemlikte hayaller ve hedefler bitmez. Hep bir sonrası vardır. Hep bir sonrasını hayal edeceksin. Hayal ettikçe o heyecanın içerisinde kalacaksın. Ama "şu" diyemezsin… Şampiyonlar Ligi Finali, Dünya Kupası Finali hayallerin ve hedeflerin sonu değildir.
Mete Kalkavan: Benim bu işte felsefem; hep bir sonraki basamaktı. Yani FIFA kokartını almadan önce bana "Bir sonraki basamağın nedir?" diye sorduklarında FIFA'yı söyledim. FIFA kokartını aldıktan sonra hedefim 3. Kategoriydi. Sonra 2. Kategori oldu. Şimdi hedefim 1. Kategori. Benim imkânım, yeteneklerim, sağlık durumum elverirse 1. Kategori hedefim. Ona ulaşınca size bir hedef söyleyebilirim.
Hüseyin Göçek: 2011'den beri Avrupa Ligi'nde maç yönetiyorum. Kısa süreli hedefim Şampiyonlar Ligi'nde maç alabilmek. Tek hedefim Allah'ın izniyle bu…
Cüneyt Çakır: Ben Türk hakemliğini uzun yıllardır büyük bir garda bekleyen bir tren gibi görüyordum. Biz onun vagonlarını harekete geçirdik. O tren hareket ediyor. Biz bayrağı taşıyabileceğimiz en üst seviyeye taşıyacağız. Ondan sonra genç hakemlere teslim ettiğimizde, ümit ediyorum ki final maçı olduğunda adaylardan birisi mutlaka Türk hakem olsun. Bir daha 40 sene beklenmemeli Dünya Kupası'na gitmek için. Ben sadece İstanbul'da değil, diğer şehirlerde de hakem arkadaşlarımızla buluşuyor, görüşüyorum. Onlara tecrübelerimi aktarıyorum. Onlar beni alkışladıkları zaman en büyük hayalimin şu olduğunu söylüyorum; "Bir gün ben bu işi bırakacağım ve sizin oturduğunuz yere oturacağım. Benim en büyük hayalim sizlerden birini orada avuçlarım kanayıncaya kadar alkışlamaktır."
Bir Hatıra - Cüneyt Çakır
Tabiî ki bir çok maç var unutamadığım. Sadece benim için değil, Türk hakemliği için unutulmayan çok maç var. Avrupa Ligi Yarı Finali, Şampiyonlar Ligi Yarı Finali, Avrupa Şampiyonası Yarı Finali, en son Dünya Kupası Yarı Finali, Kulüplerde Kıtalararası Final Maçı… Ama tabiî bunların içerisinde benim için çok özel bir tane maç var; o da Avrupa Şampiyonası Yarı Finali… Maçı başlatmak için arkadaşlarımdan işaret alırken en son dördüncü hakeme döndüğüm zaman arkasında bulunan tribünlerde bir şey gördüm… Maç Donetsk şehrindeydik. 4. hakemin arkasında onlarca Türk Bayrağı açıldı. O anı hiç unutamıyorum. Hâlâ tüylerim diken diken olur. Hani derler ya "Hakemin taraftarı yoktur; yalnızdır" diye… O an anladım, "Hakemin de artık taraftarı var!"
Bir Hatıra - Fırat Aydınus
Hakemliğe başladığımda ilk çıktığım maçı unutamam. İMES'te amatör bir maçtı. Maçın hakemi de ağabeyimdi… Maç sürecinde yaşanan bazı şeyler oldu. Maçın hakemine küfür edildi. Artık dayanamadım, arkamı döndüm. Seyirci diyor ki; "Hocam sana değil, hakeme küfür ediyoruz…" Yani küfür ettikleri benim de annem… Ama bana diyorlar ki, "Senin annene değil, hakemin annesine küfür ediyoruz."
Bir Hatıra - Hüseyin Göçek
2004 senesinde Süper Lig'e çıktım. Kayserispor-Ankaragücü karşılaşmasıydı. İlk maçımın tebligatını aldığımda tabiî ki tatlı bir heyecan sardı beni. Maça gittik. Hatta sahaya ısınmak için çıktığımızda o kadar heyecanlıydım ki, sprint temposunda ısınıyordum. Birden omuzlarımda iki el hissettim. Yardımcı hakemlerim, "Hüseyin biraz yavaş" diyerek beni uyardı. Bunu unutamıyorum.
Bir Hatıra - Mete Kalkavan
4. hakem olarak Cüneyt Hocamla görev aldığım bir maçı unutamam. Bursaspor'un şampiyonluk maçıydı. O güne kadar dört kulüp şampiyon olmuş. Bursaspor ikinci sırada. Fenerbahçe-Trabzonspor maçının sonucu bekleniyor. Artık o maçı anlatmama gerek yok. Mücadelenin bütünü benim için çok farklıydı, çok ilginçti. Çünkü Bursaspor seyircisi, teknik heyeti ve futbolcuları için çok farklı bir andı. O atmosferi orada hissetmek benim için çok farklı bir tecrübe oldu.
Bir Hatıra - Ali Palabıyık
Anne tarafım Beypazarlı. Babamla maça gittik. Beypazarıspor'dan bir oyuncuya kırmızı kart gösterdim. Bunun üzerine babamın yanında oturan bir çocuk bana küfür etmeye başlamış. Babam da "Oğlum küfür etme, o da Beypazarlı" demiş. Çocuk, "Bırak amca ya… Nasıl Beypazarlı, baksana adam attı bizden" deyip yine küfür edince, babam da sinirlenip bir tane tokat atmış. Sonra çok üzülmüş tabiî. Ondan sonra babamı veya hiçbir aile üyemi maça götürmedim. Bu da bana ders oldu.
Bir Hatıra - Barış Şimşek
Ufak bir sakatlığım vardı. Telefonum çaldı. MHK Bölge Sorumlumuz Turgay Güdü hafta içinde işim olup olmadığını sordu. Ben de "Yok hocam" dedim. Telefona Zekeriya Alp Hocamızı verdi. Zekeriya Hocamız bana, "Barışçım pasaportun, vizen var mı?" diye sordu ve "Seni İsviçre'ye CORE kursuna gönderiyoruz" diye ekledi. Bu arada, "Turgay söyledin mi?" diye Turgay Güdü'ye sordu. Ben de "Neyi hocam?" diye atıldım. "Seni FIFA listesine yazdık" dedi. Bir dakikada iki mutluluğu aynı anda yaşamış oldum.
CİHAN