"Tek parti hükûmeti kurulacak olması uzlaşma ihtiyacını ortadan kaldırmadı"

Geçici Meclis Başkanı Deniz Baykal, bugün bir tek parti hükûmetinin kurulabilecek olmasının ülkede bir büyük uzlaşma ihtiyacını ortadan kaldırmadığını, tam tersine daha da artırdığını vurguladı. Baykal, "Milletin Parlamento'ya yansıyan siyasi iradesinin hükûmet dışında kalan bölümünü yok sayma tuzağına daha kolayca düşülebilmektedir. İktidarla muhalefet arasında bir ortak anlayışın ve diyaloğun kopması, hızla yargının ve adaletin siyasi denetim altına alınmasına, özgürlüklerin kısıtlanmasına, basının susturulmasına doğru bir sürüklenişi de beraberinde getirmektedir." dedi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) 26. dönemi saat 15.00'te yemin töreniyle başladı. Meclis'te birleşimi 'en yaşlı üye' sıfatıyla CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal yönetiyor. Milletvekillerinin yemin etme töreni öncesi konuşan Geçici Meclis Başkanı Deniz Baykal, beş ay içinde iki ayrı milletvekili seçimini yaşayan Türkiye'de üyelerinin bir kısmının iki kez seçilmiş bir Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak toplandığını ifade etti.

"7 Haziran'dan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir hükûmet kurulabilmesi için partiler arasında bir uzlaşmayı gerçekleştirmek zorunluluğu vardı." diyen Baykal, şöyle devam etti: "Bugün ise Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde hükûmet kurulabilmesi için partiler arasında uzlaşma artık bir zorunluluk olmaktan çıkmış görünüyor. Bu durum bir büyük yanılgıya yol açmamalıdır. Bugün bir tek parti hükûmetinin kurulabilecek olması ülkede bir büyük uzlaşma ihtiyacını ortadan kaldırmamış, tam tersine belki daha da artırmıştır. Milletin Parlamento'ya yansıyan siyasi iradesinin hükûmet dışında kalan bölümünü yok sayma tuzağına daha kolayca düşülebilmektedir. İktidarla muhalefet arasında bir ortak anlayışın ve diyaloğun kopması, hızla yargının ve adaletin siyasi denetim altına alınmasına, özgürlüklerin kısıtlanmasına, basının susturulmasına doğru bir sürüklenişi de beraberinde getirmektedir. İnanıyorum ki Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 26'ncı döneminde görev yapacak milletvekilleri olarak yaşadıklarımızın, gözlem ve birikimlerimizin ışığında, siyasal kimliklerimizin de ötesinde, kuvvetler ayrımının ve Meclis üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının ve adaletin, hukuk devletinin kıymetini bir kez daha kavramış insanlar olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni, hakkı olan saygın konuma taşımakla yükümlüyüz. Demokrasi, özünde iktidar ile muhalefetin bir temel uzlaşma ve diyalog içinde çalışmasına dayanır. Diyalog ve uzlaşma da şeffaf olmayı ve hem Parlamento'da hem de yargıda hesap verebilmeyi göze alabilecek hükûmetlerin varlığını gerektirir. Diyalog ve uzlaşmanın da şeffaf ve hesap verebilecek hükûmetlerin varlığının da güvencesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir."

"TARİHSEL BİR KIRILMANIN BÖLGEMİZDE YAŞANMAKTA OLDUĞU BİR DÖNEMDE GÖREV YAPACAĞIZ"

"Tarihsel bir kırılmanın bölgemizde yaşanmakta olduğu bir dönemde görev yapacağız. Gözlerimizin önünde devletlerin çözülüp parçalandıklarına, yeni güç merkezlerinin şekillenmekte olduğuna tanık oluyoruz." diyen Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Orta Doğu'nun siyasi haritası kanlı bir süreçle yeniden çiziliyor. Şiddet, vahşet ve terör, siyasetin yeni enstrümanları hâline dönüşüyor. Mazlum milletimizin büyük fedakârlıklarla gerçekleştirdiği kutsal istiklal mücadelemizi şerefle yöneten Türkiye Büyük Millet Meclisinin günümüzdeki üyeleri olarak bu manzarayı derin bir acı ve hüzünle izliyoruz. Elbette çevremizdeki bu yangının söndürülmesi için uluslararası bir dayanışma sergilemek zorundayız. 2 milyon 200 bin mülteciye kollarını açmış bir ülke olarak zaten bu konuda en büyük fedakârlığı yapmış durumdayız. Artık ilk görevimiz Orta Doğu'daki yangının Türkiye'ye sıçramasına engel olmaktır. 2003 yılındaki Irak'a yönelik askerî müdahalenin bugün bu malum vahşet örgütünün ortaya çıkmasına neden olduğunu, o müdahale kararını alanlar ve uygulayanlar kabul ve itiraf etme durumuna gelmişlerdir. Ne kadar onur vericidir ki Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 Mart 2003'te askerî müdahale tezkeresini reddederek şerefli tarihine yakışan bir karar almıştır. Bu kararın alınmasına öncülük yapanlar, ideolojik bir savaş karşıtlığının ötesinde, bugünkü Orta Doğu manzarasını, cehennemini on iki yıl önce öngörerek karşı çıkmışlardır. Bunu yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, önümüze gelmekte olan yeni tehditler, tehlikeler ve teklifler karşısında gene kendisine yakışanı yapacağına ve Türkiye'nin ateşe atılmasına izin vermeyeceğine inanıyorum. Dinci ya da ırkçı terör karşısında en sağlam güvence cumhuriyetimizin temel felsefesidir. Bu felsefe, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin tarihinden gelen ve bugün bizlere emanet edilen en şerefli mirastır. Bu mirasın temelinde, Misak-ı Millî sınırları içerisinde yaşayan herkesi din, inanç, mezhep, ırk ya da etnik kimlik ayrımı yapmadan eşit vatandaş sayan bir anlayış vardır. O nedenle, bizim devletimiz bir ırk, kan ve kafatası devleti değildir; bir siyasi bilinç devletidir, içine doğduğumuz değil, birlikte inşa ettiğimiz ve içinde olmayı seçtiğimiz bir devlettir. Herkesin ırkı, etnik kimliği, soyu onun şerefidir; herkesin dini, mezhebi, inancı onun şerefidir ama siyasetimiz bir ırk, etnik kimlik, soy sop siyaseti değildir; siyasetimiz bir din, mezhep, inanç, iman siyaseti değildir, olmamalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin temelinde yatan bu anlayış, ulusal birliğimizin, barış ve kardeşliğimizin güvencesidir. Çevremizde yaşanan çatışmalar, din, mezhep ve etnik kimlik savaşları Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ve cumhuriyetimizin özünü oluşturan bu felsefenin ne kadar değerli olduğunu her gün bize hatırlatmaktadır. Irkımız, etnik kimliğimiz, soyumuz sopumuz ne olursa olsun hepimiz aynı millî siyasi kimliğin parçasıyız. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran işte o millî siyasi kimliktir, o halktır; o halka da Türk milleti denilmektedir."

"DEVLETİ CEMAATLEŞTİRMENİN SAKINCALARINI GÖRENLERİN, DEVLET MARİFETİYLE MEZHEP VE DİN DAYATMANIN SAKINCALARINI DA GÖRECEKLERİNİ UMUYORUM"

"Laikliği dinsizlik diye sunup tahrip etmenin, devlet ya da cemaat eliyle din ve mezhep dayatmanın nelere yol açmakta olduğunu görüyoruz." diyen Baykal, şunları söyledi: "Devleti cemaatleştirmenin sakıncalarını görenlerin artık devlet marifetiyle mezhep ve din dayatmanın sakıncalarını da göreceklerini umuyorum. Anadolu'nun derin tarih, kültür ve inanç birikiminden, Mevlâna'dan, Hacı Bektaşi Veli'den, Yunus Emre'den yola çıkarak sürdürmekte olduğumuz medeniyet yolculuğunda bugün karşımıza çıkan tehlikeleri, dinci, mezhepçi, ırkçı terör kuşatmasını bugüne kadar cumhuriyetimizin bu temel felsefesiyle aştık, bundan sonra da onunla aşacağız. Başta bu Meclis'i kuran ve yöneten Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Birinci Meclis'ten başlayarak bu kutsal çatı altında görev yapmış olanları saygıyla selamlıyor, aramızdan ayrılmış olanlara Allah'tan rahmet diliyorum. Aynı şekilde, Türkiye Cumhuriyeti'ni bugünlere getiren zorlu yolculukta bazen alın teriyle, emeğiyle, hatta canını vererek tarlasında, dükkânında, fabrikasında, Anadolu'nun ücra köy okullarında, hastanelerinde, üniversitelerinde ömrünü harcamış, bazen hapishanelerde, sürgünlerde, gurbetlerde çile çekmiş, baskılara, haksızlıklara, zulümlere maruz kalmış bütün vatan evlatlarını saygıyla selamlıyorum. Aynı şekilde, vatan uğruna verdiğimiz şehitleri, Türkiye'de ve dünyanın her yerinde teröre kurban edilen bütün insanları saygıyla anıyorum. Cumhuriyetimizi demokrasimizle çatıştırmayı değil, birleştirip bütünleştirmeyi başarırsak, eğer tarihimizden husumet değil, ders çıkarıp barış ve kardeşlik üretebilirsek, eğer siyasetimizin temeline hukuku, bağımsız ve tarafsız yargıyı yerleştirebilirsek Türkiye'miz 21'inci yüzyılın en güçlü, en saygın, en parlak ülkelerinden birisi olacaktır. Bize, insanımıza ve tarihimize yakışan da budur."

Baykal, yemin ettikten sonra CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, "Meclis kapanırken 20 Temmuz'da Suruç'ta, 10 Ekim'de Ankara'da ve geçtiğimiz günlerde de Paris'te katliamlar gerçekleşti. Bütün dünyada ve Türkiye'de yurttaşlarımızın, insanlarımızın vicdanı yaralandı. Hem ölen kurbanların anısına saygı hem de katliamları gerçekleştirene bir mesaj olması açısından yeminden önce bu Parlamento'nun bir saygı duruşu yapmasını, bu konuda tutum almanızı öneriyorum." dedi.

AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal ise "Efendim, bir işlem başladığı için… Yemin törenini başlattınız, yemin törenine devam edelim." karşılığını verdi. Geçici Meclis Başkanı Deniz Baykal da "Türkiye Büyük Millet Meclisi henüz göreve başlamamıştır. Göreve başlamanın törensel düzenini gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Her şeyden önce Türkiye Büyük Millet Meclisi kendisi tam yetkiyle yeminini tamamlayarak Anayasa'mızın en temel organı niteliğiyle ortaya çıkma durumundadır. Bunu gerçekleştirdikten sonra göreve başlayacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi bu ve buna benzer bütün önerileri elbette değerlendirme imkânına sahip olacaktır." karşılığını verdi. CİHAN
17 Kasım 2015 16:24
DİĞER HABERLER