TÜSİAD: Yeni anayasaya odaklanmak için başkanlık tartışması bir noktaya varmalı

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan, 64. Hükümet'in yeni anayasa ile birlikte başkanlık sistemini tartışmaya açtığını belirterek, yeni anayasa konusuna odaklanabilmek için öncelikle başkanlık ile ilgili tartışmaların bir noktaya varılması gerektiğini söyledi.

Sheraton Otel'de gerçekleştirilen TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısının açılış konuşmasını yapan Özilhan, gerilimli bir siyasi tartışma ortamının ardından 1 Kasım seçimlerinin güçlü bir iktidar ortaya çıkardığını ve siyasi gerilimin artık geride kaldığını söyledi. Özilhan, ülkenin önlünde seçimsiz geçecek 4 yıl bulunduğunu, bunun da büyümenin çok hızlı, reform dinamiğinin çok yüksek olduğu 2002 - 2007 dönemindeki gibi yüksek bir performans şansı sunduğunu kaydetti. Ancak önümüzdeki 4 yıllık dönemde küresel koşulların eskisi gibi elverişli olmayacağına işaret eden Özilhan, dünyanın politik ve ekonomik gelişmelerin birbirini sıkı sıkıya etkilediği büyük bir belirsizlik dönemine girildiğini söyledi. Bu belirsizlik ve istikrarsızlığın ilk bulgusunun düşük büyüme olduğunu dile getiren Özilhan, 2008 krizinin bir türlü tam olarak atlatılamadığını belirtti.

Gelişmiş ülkelerde büyümenin zayıfladığını, gelişmekte olan ülkelerde de büyümenin hızla yavaşladığını belirten Özilhan, ayrıca şunları kaydetti:

"Bu ülkelerden Rusya ve Brezilya resesyonda Çin'de ise büyüme hızı neredeyse yarıya düşüyor. IMF ortalama yüzde 10,5 büyüyen Çin'in gelecek 3 yılda yüzde 6,1 büyüyebileceğini öngörüyor. ABD para politikası değişiminin uluslararası finanasal piyasaları sarsmaya ve sıkıştırmaya devam edecek. Dünya 2002-2007 döneminde olduğu gibi cömert olmayacak, dünya ekonomisi kaynaklı bir boyutu ise ekonomik mimarideki dönüşüm. Ekonomik politikalar 2008 krizi öncesindeki gibi olmayacak. Bu politikalar değişecek. ikinci boyutun ise küresel güç mücadelesi ve güç dağılımındaki değişim. Gelişmekte olan ülkelerin artık ekonomik ağırlığını siyasete tahvil etmek istiyor. Bunun sonucunda kutuplaşmalar ve çatışmalar sıklaşıyor. Dünya sisteminin, nispeten istikrar içerisinde olmasını sağlayan tek kutuplu bir dünya yerine çok kutuplu bir dünyaya bırakıyor. Birçok ülkede iç siyasette de değişimler ortaya çıkıyor. Yıllardır istikrarlı biçimde yürüyen iki partili sistemler çatırdıyor. Yapılan seçimlerde eskinin merkez partileri güç kaybediyor, daha önce siyaset sahnesinde olmayan partiler ve liderler zafer kazanıyor."

"DÜNYA DAEŞ TERÖRÜ İLE NASIL BAŞ EDECEĞİNİ BİLEMİYOR"

Radikalizmin giderek arttığını belirten Özilhan, bir yanda yabancı düşmanlığı ve İslamofobi yükselirken, diğer tarafta DAEŞ gibi terör örgütlerinin insanlık dışı faaliyetlerini kolaylıkla eleman devşirebildiğini söyledi. Özilhan, "Dünyanın bir krizden diğerine koşuyor. Liderlerin olağan işlerini bırakıp tüm zamanlarını kriz yönetimine ayırmak durumunda kalıyor. Dünya DAEŞ terörü ile nasıl baş edeceğini bilemiyor ve güvenlik kaygılarının ilk sıraya tırmanıyor." dedi. "Adaletsizlik hayatın her alanına sirayet ediyor." diyen Özilhan, halinden, gelirinden, toplumsal sorumluluğundan memnun olmayanların hızla radikalleştiğinin altını çizdi. Özilhan, gelecek dönemde büyümenin düşük olmasının yoksulluk sorununu büyüteceğini belirterek, şunları söyledi:

"Mülteci krizi de giderek ağırlaşıyor. Resesyon, gelir adaletsizliği, mülteci akımı, DAEŞ terörü zehirli bir kokteyl oluşturuyor. Avrupa bu sorunları demokratik değerlere tutunarak çözmekte zorlanıyor. Nasıl ki kriz sonrasında ekonomide başlayan düşük büyüme dönemi normal olarak adlandırılıyorsa, benzeri durum siyaset için de geçerli. Artık düşük büyüme, radikalleşme yeni normalimiz oluyor. Bu küresel duruma ülke olarak hazırlıklı olmak gerekiyor."

Özilhan, daha sonra şöyle devam etti:

"Gayet kuvvetli bir biçimde 1 Kasım seçimleri parlamenter istikrarı sağladı. Şimdi bunu toplumsal istikrara ve toplumsal zenginliğe dönüştürebilmemiz gerekiyor. Son 2-3 yılda çok yıpratıcı bir süreç yaşadık. Hem demokrasimiz yıprandı hem de ekonomimiz zarar gördü. Sert tartışmalar hepimizi yordu ve ekonomimizi kutuplaştırdı. Artık bunları geride bırakmak gerekiyor. Demokrasiyi genişletirken ekonomiyi büyütelim ve toplumsal barış ve adaleti tesis etmeliyiz. Bunun da yolu evrensel normlara uygun yeni bir anayasayı uzlaşma içinde hazırlayabilmekten geçiyor. Yeni anayasada hem ekonomik gelişmemizi hem de demokratikleşmemizi ileriye taşımamız için ihtiyacımız olan tüm başlıklar yer alıyor. Ancak her başlıkta parlamentoda bir uzlaşma yakalayamasak bile hiç değilse asgari müştereklerde yer alıyoruz. Halkın tercihi de huzur ve istikrardan yana. Anayasa sürecini toplumsal barışı sağlamakta çok önemli bir fırsat olarak görmeliyiz. Önümüzde 4 yıllık süreyi ihtiyacımız olan reformların hayata geçirilmesi ve yeni anayasa olarak iki alanda optimize etmek gerekiyor. Hükümet programında anlaşılıyor ki; 64. Hükümet yeni anayasa ile birlikte başkanlık sistemini de tartışmaya açmak istiyor. Hal böyle olunca yeni anayasa konusuna odaklanabilmek için öncelikle başkanlık ile ilgili tartışmaların bir noktaya varması gerekiyor. Yani kısacası tüm bu başlıkların ele alınışı sıralanması gibi konularda parlamentoyu iddialı bir dönem bekliyor. Sivil toplum olarak, iş dünyası olarak tüm başlıklarda beraber çalışmaya hazırız."
CİHAN
03 Aralık 2015 14:08
DİĞER HABERLER