Nükleer güç sahibi ülkenin otoriter ama popüler lideri gerçekliği

  • Arif Asalıoğlu
  • Arif Asalıoğlu
    13 Kas 2022 16:04
    24 Şubat'ta Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı askerî harekât alışılmış hayatı ve devlet bürokrasisindeki işleyişi değiştirmeye devam ediyor. 9 aylık süre içinde olaylar o kadar hızlı akıyor ve şekilleniyor ki, uluslararası ilişkileri ve özelde Rusya günlük hayatının değişimlerini yakalamak zorlaşıyor.


    Savaşın başlaması, yüzbinlerce insanın mülteci akını oluşturması, gaz tartışmaları ve hatların kapatılması, sert yaptırımlar, kısmi seferberlik, Ukrayna'daki kritik altyapı tesislerinin roket atışlarıyla imha edilmesi, Kırım köprüsünün vurulması, nükleer savaş konuşmaları, askere alınma çağındaki gençlerin ülkeden göçü, referandumlar ve sonrasında yeni bölgelerin Rusya’ya katılmaları, Mart ayı başından itibaren döviz kurlarındaki ani değişimler, Herson’dan Rusya’nın çekilmesi ve küresel değişimler… bütün bunlar baş döndüren bir hızda gelişti.
    Belli seviyede bağımsızlığını koruyan ve seviyeli analizler yayınlayan, tanınmış Oligark Boris Berezovski tarafından kurulan Nezavisimaya gazetesi askeri operasyonun Rus halkına ve Kremlin’e yansımalarını değerlendiren bir makale yayınladı. “Putin'e hiçbir şey yapamazsınız" başlığıyla çıkan editör yazısında askeri operasyonun Rusya'daki gündelik hayatı kökünden değiştirdiğini ve toplumdaki ayrışmanın asimetrik de olsa derinleştiğine vurgu yapılıyor.


    Kuvvetler ayrılığı ilkesi unutuldu


    Savaşın sosyal yaşantıya etkisini analiz eden makalede derin ayrışmanın anlatımı adına şu ifadeler kullanılıyor: “Toplumun birçok kesimindeki ayrışma, asimetrik de olsa daha belirgin ve açık hale geldi. Propaganda bilgiyi dışladı. Karşılıklı suçlamalarda ve ifşalarda birbirine muhalif gruplar ustalıklarını göstererek haklılıklarını ispat etmeye çalıştılar. Sadece bugün değil, gelecek on yıllarda da uzlaşma için hiçbir neden yok. Müfredat ve ders kitaplarındaki içerik değişiyor. Ülkede kuvvetler ayrılığı çizgileri bir kontur haritasında olduğu gibi neredeyse görünmez oldu. Ayrıca, yasama meclisinde bile seçimlerin kaldırılması yönünde çağrılar var. Yargı ayrıca, savaş döneminde düşünce ve hukuki özgürlükleri kısıtlayan eylemlerin uygulanmasında yürütme ile ortak bir refleks sergilemektedir. Hükümete yakın milletvekilleri, propagandacılar, askeri muhabirler, generaller, Harkov bölgesinden çekildikten sonra birdenbire kendilerine şu soruyu sordular: Gerçeği söylemeye başlamanın zamanı gelmedi mi? İlk başlarda, sadece Savunma Bakanlığı'nın raporlarının doğru kabul edilebileceğine ve bununla çelişen her şeyin cezai yaptırımlarla sahte olduğuna karar verdiler. Sonra da gerçeği görerek resmi kaynaklardaki eksikliğine dikkat çektiler. Yeni bir "gerçeğin yüzü" de ortaya çıktı: Mümkün olamayacak kararları bildiren General Surovikin'in yüzü. Yani operasyonun amaçları, tamamlanma zamanı ve zaferin görsel sembolleri ile ilgili hiçbir ek ayrıntı bildirilmedi.”


    Yazıda askeri operasyonun hedefleri de kritik yapılıyor: “Donbass halkının korunması” ve “Ukrayna'nın radikallerden arındırılması ve sivilleştirilmesi” resmi söylem olarak devam ediyor. Ayrıca, askeri operasyona atıfta bulunan yüksek rütbeli konuşmacılar ağız birliğiyle şunları söylemeye devam ediyorlar: "Operasyonun silahlı kuvvetler nezdinde belirlenen tüm hedeflerine koşulsuz olarak ulaşılacağından şüphe yok.” İşte paradoksal olarak hiçbir şeyi açıklığa kavuşturmayan bu ısrarlı ifadelerin oluşu. Ayrıca cephelerdeki değişen gerçekliği görmemezlikten gelerek.”


    Batı’nın yeri doldurulamadı


    Ekonomik kayıplara vurgu yapan makale şöyle devam ediyor: “Yeni dost, müttefik ve pazar arayışları henüz Batı'nın yerini tutmuş değil. Görünüşe göre, Batı ile ilişkiler bıçak altına alındı. Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerindeki dost, müttefik ve pazar arayışları henüz gelişme aşamasında. Standart çizgisine oturmuş değil. Ve olacağı da net değil. Nedeni basit: Gelişmekte olan ülkeler, günlük yaşamları için Batı'ya ve onun kilit kurumlarına, yani Dünya Bankası ve IMF'ye borçlu ve finansal olarak fazlasıyla bağımlılar. Mesela Arjantin 40 milyar dolar için zorlu pazarlıklar yapıyor ama en az 52 milyar dolara ihtiyacı var. Hindistan, Amerika Birleşik Devletleri ile ortak mikroçip üretimi için bir anlaşma imzaladı ve Rusya'nın kritik operasyonları için ihtiyaç duyduğu çiplerin hiçbirinin olmadığını da dikkatle izleyerek. Yaptırımlar, ablukalar, cezai kovuşturmalar, bunlara uymayanlara karşı diplomatik baskı… Uluslararası ilişkilerde caydırıcılık ve zorlama araçları da var olan gerçekler.”


    Yazar profesyonel personel yetersizliğine vurgu yapıyor: “Rusya tarihindeki iki ekonomik modernizasyonu yani I. Petro ve Stalin dönemi reformlarını Batı'nın teknolojik yardımı ile gerçekleştirdi. 20 binden fazla yabancı mühendis ve işçi, Ford, Siemens, Junkers, Albert Kahn ve General Electric, ilk Sovyet beş yıllık planlarının amiral gemilerinin oluşturulmasında yer aldılar. Chelyabinsk ve Stalingrad traktör fabrikaları, Magnitogorsk ve Novokuznetsk metalurji tesisleri, GAZ, BAZ, Kazan uçak fabrikası ve diğerleri de aynı şekilde kuruldu. Şimdi, açıkçası, tüm bu süreci kendi başınıza yönetmek zorunda kalacaksınız.”


    “Rusya'nın ve Rusların koruyucusu"


    Gazete yazının son bölümünü Devlet Başkanı Vladimir Putin'e ayırıyor. Putin'in hiçbir şeyden pişmanlık duymadığına dikkat çekilen bu bölümde, halkın nezdinde Putin'in "Rusya'nın ve Rusların koruyucusu" imajında da bir sarsılma olmadığına değiniliyor.


    “Putin, her şeyi doğru yaptığına dair inancını kaybetmez ve hiçbir şeyden pişmanlık duymaz vaziyette. Ruh haleti aynı. Kremlin havuzundan gazetecilerle olan iletişimi bunu açık bir şekilde gösteriyor. Putin'in kendi fikirlerinden kişisel olarak ördüğü çevresi, bürokratik ortamı onu destekliyor. Eleştirilerin dozu artsa da hatta, bazen keskin olsa da, Putin’i ve onun takım arkadaşlarını asla kapsamıyor.”


    Sonuç olarak Nezavisimaya gazetesi yayın yönetmeni, bugün itibariyle Putin'i ne içeriden ne de dışarıdan bir baskıyla yerinden oynatmanın imkânı olmadığını; bunun "nükleer güç sahibi bir ülkenin otoriter ama popüler liderinin gerçekliği" olduğunu ve bu gerçeği kabullenmek gerektiği sonucuna varıyor.

    13 Kas 2022 16:04