İlk Dünyevileşme ve Siyasallaşma

  • Cuma Karaman
  • Cuma Karaman
    13 Tem 2021 09:20
    İslam dini safvetini önce dünyevileşmek ve  siyasallaşmak ile kaybetti. Çünkü idare ve yönetim artık dinin asıl hedef gayesine ters hareket etmeye başlamıştı. Zaten özünü kaybeden her hangi bir dini dava veya hareket kendi olmaktan çıkmış olur. İslam tarihine baktığımızda bunu çok açık ve net olarak görüyoruz. Kısaca bu yazımızda biraz bu konu üzerinde duracağız.

    İlk dünyevileşme ve siyasallaşma tarihine baktığımızda otuz yıllık hilafet döneminin hemen akabinde başladığına şahit oluyoruz. Bu aynı zamanda ilk ahlaki yozlaşmanında başladığı tarihtir. O günden bu güne kadar hak hukuk ve adalet olarak, bu safvet dönemine denk bir dönem bir daha yaşanmadı. Tabiki bazı çok az nisbi istisnalar hariç.
    Dünyevileşen ve siyasallaşan yönetim kendi hukuksuzluklarına karşı çıkanları zindanlara atılmalarına ve büyük katliamları yapmalarına sebebiyet verdi. Artık din saltanatın payandası haline gelmişti. Fetvalar idarecilerin konumunun korunması yönünde veriliyordu. Maslahat gerekçe gösterilerek hak hukuk çiğneniliyordu. Gücün ve servetin egemen olduğu yönetim din adamların verdiği fetvalarla aklanıyor aksi hareket ise ihanet olarak kabul görüyordu.
    Maalesef bu ilk dünyevileşme ve siyasallaşma daha sonraki iktidarlar tarafından din adına referans olarak aldılar. Çünkü bu dönemin içinde hala hayata olan pek çok sahabe efendilerimiz vardı. Şöyle deniliyordu ; 'Onlar bunlara ses çıkarmadıklarına göre biz mi ses çıkaracağız' şeklinde yapılanları meşru kılmak için kıyas metodunu uygulamaya başladılar. 
    Şam'ın hilafet merkezi ilan edilmesinden sonra yönetim artık saltanata, Bizans ve Sasani saltanatları ile yarışır hale gelmişti. Güç ve kuvvet artık dıştan çok içteki muhalif seslere karşı acımasız ve vahşiyane bir şekilde kullanılmaya başlandı. Bir örnek verecek olursam harre olayında yaşananlara ve diğer ciğersuz yaşanan hadiselere bakılabilir.  
    Fetihler artık dinin tebliğ ve irşad ruhu yerine toprak ve ganimetler elde etmek için yapılıyordu.  Fethedilen bölgelere tayin edilen valiler vergileri toplamada halka çok acımasız olarak davranıyorlardı. 
    Yönetim şekli ilk dönem gibi değil, artık Halifenin kendi evlatlarından birini seçmesiyle oluyordu.  İlk 'babadan oğla' buradan başladı. Bunu bazı tarikat liderler kendi tarikatlarında aynen uyguladılar. Din artık siyasetin payandası ve ticaretinde sermayesi haline gelmişti. Saraylar hayatı başlamış oldu. Her atılan adım dinin tebliğ ve irşadı yerine daha güçlü bir saltanat adına atılıyordu. 

    İlk dönem dini safvet ruhu yerine refah lüks ve debdebe onun yerini almıştı. İlk dönem sahabiler dinlenilmedikleri için kendi köşelerine çekilmişlerdi. Bu kötü gidişata alet olmamak için. Bu zihniyet halkın psikolojisini etkileyici yöntemlere baş vuruyor etrafında din adına her türülü katliamları işleyecekleri hale getiriyordu. Bunun için hazineden bunlar için ciddi meblağlar veriliyordu. İdare sadece bir kabilenin insanlarından müteşekkil idi. Ve hazine bunların elinde olduğu gibi ganimetlerin üçte ikisi yine bu kabilenin mensuplarına gidiyordu. Fethedilen bölgelerdeki saraylara daha çok bunlar yerleşiyordu. Esir erkekler köle olarak ve kadınlarda cariye olarak kullanılıyordu. Servetleride pay ediliyordu.

    Günümüzdeki siyasal islamcılık, ilk siyasal dönemin çağımızdaki uzantısından ibarettir. Ahlaki değerler ve hak hukuk ilkelerini esas almayan bütün dini ve siyasi yönetimler krallığın sadece şekil değiştirmiş halinden ibarettirler. İlk dünyevileşme ve siyasallaşma dönemini eğer iyi bilmezsek bugün yapılanları geçmişin aslında bir uzantısı olduğunu bilme imkanımız olmayacaktır.


    Cuma Karaman 
    13 Tem 2021 09:20