Her Felaket Bir Okuldur

  • Hüseyin Odabaşı
  • Hüseyin Odabaşı
    21 Oca 2023 11:46

    Kur’an-ı Kerim’deki bazı ayetleri de göz önünde bulundurursak bazı mahrumiyet, helak, savaş ve afetlerin altında teallüm ve tedip vardır. Firavun ve kabilesi belki terbiye olur diye kanla, çekirge afetleriyle ve kurbağa musallatıyla imtihan oldular. Fakat ne yazık ki ibret ve ders alıp da yola gelmediler:  “Biz de her biri ayrı ayrı birer mucize olmak üzere başlarına tufan, çekirge, ürün güvesi (haşarat), kurbağalar ve kan gönderdik. (Hiçbirinden ders almadılar.) Büyüklük tasladılar ve suçlu bir kavim oldular.” (Ali İmran 133)

    Ders ve ibret almadığı için helak olan kavimleri gören ve onların hayat hikayelerine şahit olanların da bu durumdan ders alması ve ibret alması gerekir: “De ki: “Yeryüzünde dolaşın da önceki milletlerin sonlarının nasıl olduğuna bakın.” Onların çoğu Allah’a ortak koşan kimselerdi.” (Rum, 42)

    Demek helak olan kavimlerden ve başarısızlıklarımızdan ve mağlubiyetlerimizden ders almalıyız. Ki bu elim akıbet devamlı tekrar edip durmasın. 
    Ne diyor Mehmet Akif:
    “Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
    Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
    "Tarih'i  "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
    Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” (Safahat, Yedinci Kitap)

    Felaketlerimizden ders alabilmek için öncelikle bu felaketi hem unutmamalı hem de nesillerimize unutturmamalıyız. Bosna’nın bilge Kıralı Aliya İzzet Begoviç ne diyor: “Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”

    Japonya'dan gelen bir eğitim grubuna Türk tarafı, çocuklarımıza; “Milli şuuru nasıl verebiliriz” diye sararalar. Onlar da her ilkokul çağına gelen çocukların bombalanan Hiroşima’ya götürüp ikinci dünya savaşında yaşadığımız felaketi ve alınması gereken dersleri onlara öğretir belletiriz. Siz de 250 bin şehidin verildiği Çanakkale'ye çocuklarınızı götürüp Orada yaşananları iliklerine kadar hissettirip dostunuzu düşmanınızı ve dolaysıyla çok çalışıp güçlü olmaları gerektiğini idrak olarak verebilirsiniz derler. İşte bu milli şuur veya imâni şuur, Kur’an’da anlatılan helak edilen kavimlerde olduğu gibi ancak yaşanılan felaketleri unutmamak ve unutturmamakla elde edilebilir. 

    Bu bağlamda Kur'an-ı Kerim Uhud başarısızlığından ve Huneyn Savaşı’nda yapılan hatalardan da bahseder. Adete bu yaşanılan zor durumlardan ders almamız için bir tablo gibi mezkûr olayları kalıcı hale getirmek için zihinlerimize arz eder. “O zaman sizden iki bölük, Allah onların velisi olduğu halde bozulup çekilmeye yüz tutmuştu; müminler yalnız Allah’a güvensinler (Ali İmran, 122) Bu ayetle Uhud'da yaşanılan bozgunu Allah hafızalarımıza kazıyor. 

    “Ant olsun, birçok yerlerde ve Huneyn gününde Allah size (manevi) yardım ulaştırmıştı. Hani o zaman sayıca çok (fazla) oluşunuz sizi böbürlendirip-gururlandırmıştı, fakat bu size (yararlı) bir şey de sağlayamamıştı. (Bir kabile karşısında hezimete uğramış) Bütün genişliğine rağmen, yeryüzü başınıza dar gelmeye başlamıştı. Nihayet bozularak arkanızı dönmüş (ve kaçmaya mecbur kalmıştınız).”(Tevbe, 25)

    Sayı çokluğuna güvenmenin ne kadar aldatıcı olduğu ancak bu kadar güzel bir şekilde anlatılabilir. Yani Kur’an sadece Bedir’den veya Mekke'nin Fethi gibi başarılı durumlardan bahsetseydi Sahabe efendilerimizin gerekli dersi ve tedbiri almaları mümkün olamayabilirdi? Çünkü Okçular Tepesi’ndeki durum üzerinden meydana gelen bozulma emre itaatteki inceliğin ne denli önemli olduğunun kavranmasına sebep oldu. Mekke'deki fethin gerçekleşmesinde Uhud’da yaşanan yarı mağlubiyet ve sıkıntıların payı büyüktür (Allah u Alem).

    Mehmet Akif'imiz ikazı gereği kötü tarihin tekrar etmemesi için yaşanan felaketlerden ders ve ibret alınmalıdır. Birinci Dünya savaşı olur ve bir bütün olarak savaşa giren Osmanlı Devleti parçalanmış, bölünmüş ve dahası felaketlere maruz kalmış olarak çıkar. Aslında çıkamaz. Açlık, perişanlık ve bölünmüşlüğe sebebiyet veren bu savaşın sebebi hikmetini müşahade ettiği bir yakazade Bediüzzaman şöyle anlatır: “Tekrar biri sordu: “Musibet, cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddemesidir. Hangi fiilinizle kadere fetvâ verdirdiniz ki, şu musibetle hükmetti? Musibet-i âmme ekseriyetin hatâsına terettüp eder. Hazırda mükâfatınız nedir?”

    Dedim: “Mukaddemesi üç mühim erkân-ı İslimiye'deki ihmalimizdir: salât, savm, zekât. “Zira, yirmi dört saatten yalnız bir saati, beş namaz için Hâlık Teâlâ bizden istedi. Tembellik ettik; beş sene yirmi dört saat talim, meşakkat, tahrikle bir nev’i namaz kıldırdı. Hem senede yalnız bir ay oruç için nefsimizden istedi. Nefsimize acıdık; kefâreten beş sene oruç tutturdu. Ondan, kırktan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekât istedi. Buhl ettik, zulmettik, O da bizden müterakim zekâtı aldı” (Tarihçe i Hayat)

    Felaketin sebebini kulluktaki zafiyetlerimiz olarak gösterdikten sonra neticenin istikbale bakan mühim yönlerini de hikmet lisanıyla ifade eder: 
    …....... Dedi: İslâm parça parça olmuş."
    "Dedim: Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslam'ın müstait bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadîsinde çalışıyor. Mısır, İslam'ın zeki bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslâmın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talim alıyor. İlâ âhir..."
    "Yahu, şu asılzade evlât, şehadetnamelerini aldıktan sonra, her biri bir kıt'a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyetin bayrağını âfâk-ı kemâlâtta temevvüc ettirmekle, kader-i Ezelînin nazarında, feleğin inadına, nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilân edecektir."(Tarihçe i Hayat)

    Biz de Üstadın Birinci Dünya Savaşı’nda yaşadığı felakete benzer bir felaketi 2016 darbesinden sonra yaşadık. Türkiye'de müesseslerimiz kalmadı dünyanın dört bir tarafına savrulduk.  İşimizi mesleğimizi kaybettik. Dünyanın dört bir tarafına savrulduk derken aslında demokrasi, insan hakları ve bilimin ve tekniğin hâkim olduğu Avrupa coğrafyasına göç etmek zorunda kaldık. 

    Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bazı Müslüman milletlerin İngiliz mektebinde tahsil görmesi gibi bizde buralara bu coğrafyalara insanlık, ilim, insan hakları, teknik teknoloji gibi konularda tahsil yapmaya geldik. Dersimizi iyi öğrenip diplomamızı aldıktan sonra işimizin başına geçeceğiz inşallah. Çünkü yaşadığımız her felaket bir okuldur, unutulmaması gereken bir derstir. 


    21 Oca 2023 11:46