Erdoğan’ın inine girildi!

  • Murat Çetin
  • Murat Çetin
    19 May 2022 07:00
    CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, belki siyasi yaşamındaki en önemli ve belki de en cesur hamlelerinden birisini yaptı. Bir paramiliter ve tam anlamıyla bir kontrgerilla güç olan SADAT’ın kapısına dayandı. SADAT’ın bir terör yuvası ve gizli eylemlerin merkezi olduğundan bahsetti. 


    Kılıçdaroğlu, anlaşılan güçlü bir istihbarat bilgisi sonrasında SADAT’ın önüne gitti. Zira SADAT denilen yapı Erdoğan başkanlığındaki yeni derin devlet yapılanmasının en önemli unsurları arasında bulunuyor. SADAT olayı, Erdoğan’ın “benim bir alakam yok” deyip öyle birden gündemden düşürebileceği bir konu değil. 


    Olayı birçok açıdan ciddi bir şekilde değerlendirmek gerekiyor. Zira konu SADAT ve 15 Temmuz ilişkisi, SADAT’ın Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) üzerindeki etkisi ve SADAT’ın başta Suriye-Libya olmak üzere yurt dışında operasyonlarda gayrinizami harp unsuru olarak kullanılması durumu… Ve en önemlisi de SADAT’ın Türkiye’de belki de henüz bütün ayrıntısı ile ortaya çıkmamış örtülü operasyonlarda kullanılması durumu var. 


    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “15 Temmuz’da yarıda kalan işimizi bitireceğiz” sözünden sonra Kılıçdaroğlu’nun SADAT’ın önüne dayanması önemli. Ayrıca yaklaşan bir Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısı var. SADAT’ın kurulduğu 2012 yılından bu yana YAŞ atamalarında ne kadar etkili olduğu biliniyor artık. Erdoğan, özellikle 15 Temmuz sonrasında SADAT tarafından getirilen listeler çerçevesinde TSK komuta kademesini oluşturmaya çalıştı. Bu yazımda, belki önceki yazılardan farklı bir metot ile olayı anlatmaya çalışacağım. Zira bu SADAT olayı gerçekten çok önemli.


    SADAT’ın başındaki ismi yani emekli tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’yi TSK’dan ihraç edildiği dönemlerde tanırım. 1999 yılında Emin Otomotiv’de danışman olarak çalışmaya başladı Tanrıverdi. Üsküdar’da bir ofisi vardı kendisine özel. Emekli subaylar ve astsubaylardan oluşan bir ekibi vardı. O yıllarda Tayyip Erdoğan ile yakın iş birliği içindeydi Tanrıverdi. Erdoğan, iktidara geldikten ve başbakan olduktan sonra da sürekli olarak görüştüler. 2009 YAŞ toplantısı öncesinde Erdoğan ile Tanrıverdi’nin sıkça İstanbul’da Eyüp’te oturan bir iş insanını evinde yaptığı görüşmeler artık bir sır değil. 


    PSİKOLOJİK HARP MERKEZİ


    SADAT, TSK’dan kadrosuzluk nedeniyle (1996 yılı ) emekliye sevk edilen ve “İslamcı” kimliğiyle bilinen Tanrıverdi ile emekli generaller Mehdi Sungur ve Korkmaz Tagma öncülüğünde 2012 yılında kuruldu. Psikolojik harp konusunda önemli kitapları bulunan emekli albay Nevzat Tarhan’ın yanı sıra emekli albaylar Şenol Önal, Memet Zelka, Mustafa Nutku, Ersan Ergür, Turgay Göncü, Kemal Mete, Fethi Kıran, Hüseyin Uludağ, Cengiz Tangören, Yusuf Çağlayan, Mehmet İnkaya, Erol Gündüz, Yakup Baykan, Mustafa Uçtu, İbrahim Çalışkan, İrfan Töre, Nejat Özden, Cahit Uygur, M. Yavuz Ay da bulundu. Emekli binbaşılar Gürcan Onat, Selahattin Arslan, Süleyman Türkmen, Mustafa Bozgeyik ile birlikte toplamda 23 subay ve astsubay da SADAT’ın kuruluşunda yer aldı. 


    Lice’de bir köyün yakılması ile ismi sürekli gündeme gelen Tanrıverdi, TSK’da Kara Harp Akademisi ve Silahlı Kuvvetler Akademisi’nde eğitim gördü. Gayrinizami harp konusunda özel eğitimler alan Tanrıverdi, Genelkurmay Özel Harp Dairesi’nde 4 yıl süreyle görev yapmış bir isim. Tanrıverdi gibi SADAT’ın kurucularının büyük bir kısmı da siyasal İslamcı geleneği benimsiyor. SADAT’ın misyonu resmi internet sitesinde “… İslam dünyasının kendine yeterli bir askerî güç olarak da dünya süper güçleri arasındaki hak ettiği yeri almasına yardımcı olmaktır” şeklinde tanımlanıyor. 


    SADAT ÜZERİNDEN TSK’YA NEŞTER!


    15 Temmuz sonrası devlet üzerindeki hakimiyetini pekiştirme stratejisini bir bir uygulayan Erdoğan, medya, yargı, mülkiye ve iş dünyası üzerindeki hakimiyetini kurmakta zorlanmadı. Erdoğan, TSK’daki etkinliğini SADAT üzerinden sağladı. SADAT’ın kurucu üyesi emekli albay Nevzat Tarhan’ın ifadesi ile 15 Temmuz gecesi bu örgüte bağlı 1000’e yakın asker kritik görevlerde bulundu ve 15 Temmuz’un şekillenmesinde önemli rol üstlendi. Bir yandan SADAT aracılığıyla TSK’da operasyonlar yapılırken bir yandan da açılan bu alanlara İslamcı kadrolar alındı.


    Nitekim SADAT’ın kurucu ismi emekli binbaşı Gürcan Onat bunu çok açık bir şekilde deşifre etti. Onat, Ekim 2021’de bir Türk internet sitesine (oda.tv) “Harp Okulları mülakatını 3 yıl SADAT yaptı” diyerek SADAT’ın bu “özel” misyonunu deşifre etti. Milli Savunma Bakanlığı da Gürcan Onat’ın 2017/2018 yıllarında askerî öğrenci seçim komisyonunda yer aldığını doğruladı. MSB, ayrıca 3 yıl içinde 32 mülakat komisyonu kurulduğunu ve komisyonda yedeklerle birlikte 200 kişinin görev aldığını bildirdi. 


    Gürcan Onat’ın bu itirafları sonrasında ikinci açıklama bizzat Adnan Tanrıverdi tarafından yapıldı. Tanrıverdi, TSK’nın yeniden yapılandırılması ve dönüşümü projesi çerçevesinde SADAT’ın bütün önerilerinin hayat bulduğunu söyledi. 15 Temmuz sonrasında binlerce subay ve astsubayın TSK’dan atılmasından sonra ortaya çıkan boşluğu doldurmak için SADAT’ın önerileri bir bir işleme kondu. Önce TSK komuta kademesinde radikal değişiklik yapıldı, Genelkurmay Başkanlığı MSB’ye bağlandı, ikinci adım olarak Jandarma Genel Komutanlığı Genelkurmay Başkanlığı’ndan koparılarak İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. TSK terfi ve tayinlerinde önemli bir işlevi olan YAŞ’ın yapısı değiştirildi, sivil sayısı arttırıldı. En büyük değişiklik ise askerî liseler ve harp okullarında oldu. Askeri liseler kaldırılarak SADAT’ın TSK’da yapılanmasının önündeki en büyük engel kaldırıldı, aynı anda Harp Okulları da MSB’ye bağlandı. 

    Tüm bunlar iktidarın SADAT üzerinden TSK’da yapılanması ile sonuçlandı. Bu değişikliklerle son 5 yıl içinde uzun süreçlerden geçilmeden 15 bin subay bu yöntemlerle TSK’ya alındı. Erdoğan iktidarı bu yöntemle TSK içinde kendi kadrosunu kurmuş oldu. SADAT bu haliyle hiçbir devlet kurumu tarafından denetlenemeyen bir yapıya dönüştü. 


    ERDOĞAN-TANRIVERDİ CANCİĞER!


    Kamuoyu çok bilmese de Erdoğan ile Tanrıverdi arasındaki ilişki 1994 yılı yerel seçimlerinde başladı. İslamcı bir isim olan Erdoğan’ın belediye başkanlığını kazanması laik çevrelerde rahatsızlığa neden oldu. Bu dönemde İstanbul Maltepe’de Tugay Komutanlığı’nda bulunan Tanrıverdi hem bu dönemde hem de emekli olmasına rağmen 28 Şubat sürecinde perde arkası ilişkilerle Erdoğan’a destek oldu. Erdoğan, Tanrıverdi’nin bu iyiliğini hiç unutmadı. 


    AKP’nin Kasım 2002’de iktidara gelmesi ve kendisinin Mart 2003 yılında başbakanlık koltuğuna oturmasıyla ikili arasındaki ilişkiler daha da yoğunlaştı. Tanrıverdi, 2007 yılı Cumhurbaşkanlığı seçim krizi sonrasında askeri konularda Erdoğan’a verdiği desteği arttırdı. Bu çerçevede TSK komuta kademesi terfi ve tayinlerinin belirlendiği YAŞ toplantıları öncesinde önemli raporlamalar yapmaya başladı. Erdoğan’a olan hayranlığını her ortamda vurgulayan Tanrıverdi, “Siyaset ve devlet yönetimindeki başarılarının, liderlik vasıflarının en önemlilerinden olan cesaret, öngörü, istişare ve kararlılık niteliklerini açıkça taşıdığını gördüm” sözlerini sürekli olarak dile getirdi. 


    Erdoğan, 2016’da Tanrıverdi’yi Cumhurbaşkanı Başdanışmanı yaptı ve Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politika Kurul Üyeliği’ne getirdi. Bu atamadan sonra SADAT, devletin güvenlik zirve toplantılarında yer almaya başladı. 23 Ocak 2018’deki Ankara’da güvenlik zirvesinde dönemin Başbakanı, Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları’nın yanı sıra Adnan Tanrıverdi de o masada yer aldı. Tanrıverdi, 29 Ocak 2018 tarihinde, “Siyaset konuşarak meseleler çözülmüyorsa o zaman güç kullanmak gerekir” diyerek Afrin Operasyonu’nun ilk sinyalini verdi. 


    ERDOĞAN’I MEHDİ KABUL EDİYORLAR!


    Tanrıverdi’nin Aralık 2019’da ilginç bir çıkışı oldu. Başkanı olduğu Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği (ASSAM)’nin İstanbul’da düzenlenen 3. Uluslararası ASSAM İslam Birliği Kongresi’nde konuşan Tanrıverdi, “Mehdi gelecek” sözleri ile tüm dikkatleri üzerine çekti. “İslam birliği olacak mı olacak. Peki Mehdi ne zaman gelecek? Allah bilir. Peki bizim bir işimiz yok mu, ortamı hazırlamamız gerekmez mi? İşte ASSAM bunu yapıyor” sözleri ile tartışma başlattı. Türk kamuoyunda Tanrıverdi’nin “Mehdi” tanımlaması ile Erdoğan’ın kast ettiği iddiaları gündemden düşmedi. Bir süre sonra eleştirilerin dozunun giderek atması sonucunda Tanrıverdi, Erdoğan’ı yıpratmamak için Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı görevinden ayrıldı. Ancak Tanrıverdi gayri resmî olarak Erdoğan’a yönelik desteğinin devam ettirdi. İşin garibi Erdoğan, Tanrıverdi’nin “Mehdi” çıkışına ilişkin hiçbir eleştiride bulunmadı.


    Tüm bu bilgiler ışığında Erdoğan’ın “SADAT ile bir ilişkim yok” sözünün bir gerçekliği olmadığı açıkça görülüyor. Erdoğan ne kadar inkâr ederse etsin SADAT, Erdoğan’a bağlı bir paramiliter güçtür. 15 Temmuz’un arkasındaki en büyük operasyonel güçtür. Soylu’nun yarım kalan hesabı görmek için güvendiği güçtür. Kılıçdaroğlu, SADAT dosyasını açarak Erdoğan’ın inine girmiştir. Ve şundan emin olabilirsiniz ki SADAT olayı araştırıldıkça Erdoğan ve şürekasının ne katar belalı işlere karıştığı da bir bir ortaya çıkacaktır. Emin olun bunu zaman çok iyi gösterecek.

    19 May 2022 07:00