Ayın ikiye ayrılması (Şakk-ı Kamer)

  • Prof. Dr. Osman Şahin
  • Prof. Dr. Osman Şahin
    09 Şub 2024 10:47
    MUCİZELER İNKAR EDİLEMEZ 13

    Günümüzde, bazıları, peygamberlik hakikatini kavrayamadıklarından, “peygamberler de bizim gibi insanlardır, onlara harikulade vasıflar atfedilmesine gerek yok, onların vazifesi sadece vahyi bize nakletmektir” diyerek mucize gibi harikaları kabul etmemektedirler. 
    Halbuki, peygamberlerin Hazret-i Cebrail’le görüşmeleri, vahiy alabilmeleri ve bu gökler ötesi alemlerden gelen haberleri ve sırları anlayıp ümmetlerine aktarabilmeleri hep mucizedir. 
    Bu işleri yapabilmeleri için, normal insanların sahip olamadıkları birtakım ekstra donanımlara, mazhariyetlere ve lütuflara sahip olmaları gerektiği ve bunun zaruri olduğu ise akılların çok rahat görebileceği veya görmesi gereken bir meseledir.  
    Önceki peygamberlere mucizeler verildiği gibi Hazret-i Muhammed Mustafa’ya da (SAV) mucizeler verilmiştir ve zaten bu değişmeyen bir âdet-i ilahidir (Sünnetullah).
    Hazret-i Bediüzzaman Mucizat-ı Ahmediye’de, “Bu parça altın ve elmasla yazılsa liyakati var” başlığı altında, sadece O’nun (SAV) eliyle gerçekleşen mucizeler üzerinden bu hakikati enfes bir şekilde ifade etmektedirler:
    “Avucunda küçük taşların zikir ve tesbih etmesi, “(Ey Muhammed) attığın zaman da sen atmadın…" (8/17) sırrıyla, aynı avucunda, küçücük taş ve toprak, düşmana top ve gülle hükmünde, onları inhizâma sevk etmesi (yenilgiye uğratma), "Ay yarıldı." (54/1) nassı ile, aynı avucunun parmağıyla kameri iki parça etmesi, ve aynı el, çeşme gibi on parmağından suyun akması ve bir orduya içirmesi, ve aynı el, hastalara ve yaralılara şifa olması, elbette o mübarek el, ne kadar harika bir mu'cize-i kudret-i İlâhiye olduğunu gösterir. 

    Güya, ahbap içinde o elin avucu küçük bir zikirhane-i Sübhânîdir ki, küçücük taşlar dahi içine girse zikir ve tesbih ederler. Ve a'dâya (düşmana) karşı küçücük bir cephane-i Rabbânîdir ki, içine taş ve toprak girse, gülle ve bomba olur. Ve yaralılar ve hastalara karşı küçücük bir eczahane-i Rahmânîdir ki, hangi derde temas etse, derman olur. Ve celâl ile kalktığı vakit, kameri parçalayıp, Kàb-ı Kavseyn şeklini verir. Ve cemâl ile döndüğü vakit, âb-ı kevser akıtan on musluklu bir çeşme-i rahmet hükmüne girer. Acaba böyle bir zâtın birtek eli böyle acip mu'cizâta mazhar ve medar olsa, o zâtın, Hâlık-ı Kâinat yanında ne kadar makbul olduğu ve dâvâsında ne kadar sadık bulunduğu ve o el ile biat edenler ne kadar bahtiyar olacakları, bedâhet derecesinde anlaşılmaz mı?”

    Şakk-ı Kamer

    Şakk-ı Kamer mucizesi Kur’ân’da açıkça haber verilmesine ve kafirlerin bu mucize karşısında acizliklerinden dolayı bu mucizeyi sihir olarak niteledikleri âyet ile bildirilmesini rağmen, modernite şaşkınları bu âyetleri de yanlış yorumlayarak veya bazıları da bu dünyada olağanüstülüklerin ve harikaların olamayacağı iddiası ile bunu inkâr yoluna gitmektedirler. 
    Sahabe, tabiin ve daha sonra gelen tefsirciler “Kıyamet saati yaklaştı, Ay yarıldı. Bir mucize görseler hemen yüz çevirirler ve «süregelen bir büyüdür» derler. Yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Halbuki her iş yerini bulacaktır” (54/1-3) âyetleri ile şakk-ı kamer mucizesinin haber verildiğinde ittifak etmişlerdir.

    Hz. Ali, İbn Mes'ud, İbn Abbas, Huzeyfe, Enes, Cübeyr b. Mut'im, İbn Ömer ve daha pek çok sahabe bu meşhur haberi rivayet etmişlerdir. Bunlardan bazıları bizzat bu mucizeyi gözleriyle görmüşler, bazıları da bizzat görenlerden dinlemişlerdir. 
    Bu rivayetler başta Buhari ve Müslim olmak üzere en sahih hadis kitaplarında yer almaktadırlar. Buhari’de geçen ve İbn-i Mesud’tan "Resulullah'ın (SAV) devrinde ay iki parçaya ayrıldı. Bir parça dağın üstünde bir parça da dağın ardında idi. Resulullah: "Şahid olun" buyurdu” rivayeti gibi, birçok sahabeden birçok rivayet hadis kitaplarında geçmektedir. Tefsirlerin tamamına yakını ayın yarıldığında ittifak ederken, bir iki tefsirde geçen "ay kıyamet günü yarılacaktır" sözündeki tutarsızlığı ele alalım:

    “Ayetin "Ay yarıldı" diye açıkça ifade ettiği hadislerde de bu şekilde meşhur olduğu halde, bir iki müfessirin buna mecâzî bir mânâ verdiği de söylenmiştir. Ebu's-Suûd'un nakline göre: Osman b. Ata, babasının "ay kıyamet günü yarılacaktır" dediğini nakletmiştir. Nesefi gibi bazı tefsirciler de, bu rivâyeti Hasan-ı Basrî'ye isnâd etmişlerdir. Gerçi mazi (geçmiş zaman)nin muzâri (gelecek zaman) mânâsına geldiği ve gerçekleşmesine işaret için gelecek zamanın mâzi sigasıyla ifade edildiği yerler Kur'ân'da pek çoktur. Lakin burada böyle bir te'vilin mânâsız olacağı gösterilmiştir. Çünkü önündeki âyet, bunu reddetmektedir. 
    Fahru'd-dîn Râzî der ki: "Tefsircilerin hepsi bundan maksadın, "Ay ikiye ayrıldı, onda bölünme meydana geldi." demek olduğunu söylemişlerdir, nakledilen haberler de yarılmanın meydana geldiğine işaret etmektedir ve bu konudaki haberler de sahihtir." Ayrıca ashabtan bir cemaat da yaptıkları rivâyetlerde, "Resulullah'tan (s.a.v) bir mucize olarak ayı ikiye ayırması istendi, O da Rabbine dua etti. Bunun üzerine Allah da onu ikiye ayırdı ve tekrar eski haline döndü." demişlerdi.
    Bütün bunlara rağmen bazı tefsircilerin ortaya çıkıp bundan kasdın "yarılacaktır" demeleri, uzak bir ihtimaldir ve tamamen mânâsızdır. Çünkü onu kabul etmeyip imkânsız gören felsefeci, mâzide de öyle görür istikbalde de, mümkün olduğunu kabul eden için de yoruma ihtiyaç yoktur. Ayın yarılması aslında mümkün olan şeylerdendir. Meydana gelişi, doğru bir haberle ifade edilince inanmamak için hiçbir sebeb yoktur. Mütevatir olan Kur'ân, onu isbât etmek için en kuvvetli delil iken başkaca mütevatir haber aramaya da ihtiyaç yoktur. 

    Olayın dışındaki tarihçi ve falcıların farkına varamamasından veya onu bir ay tutulması gibi görmelerinden dolayı yazıya geçirmemiş olmaları, söz konusu olayı inkarda onları haklı çıkaramayacağı gibi, gök cisimlerinin, yarılma ve kapanması mümkün değildir, diyenlerin lakırtılarının da önemi yoktur. Boş ve mânâsız olduğu ortadadır." 
    Ebu Hayyân da der ki: Sözünün mânâsını "Kıyamette ikiye bölünecektir" şeklinde zannedenlerin hilafına ümmetin ittifakı vardır ve onu (bölünecektir diyenlerin görüşünü) "Onlar bir mucize görürlerse hemen yüz çevirirler ve "Eskiden beri devam edegelen bir büyüdür." derler (54/2) âyeti de reddetmektedir. Çünkü bu söz, ancak istenen bir mucizenin meydana gelmesinden sonra münasip olur." “Hak Dini, kur’ân Dili”
    Hz. Huzeyfe (RA) Medâin'deki hutbesinde: "Uyanık olunuz ki, kıyamet saati yaklaştı ve Peygamber zamanında ay hakikaten yarıldı" diyerek, ayette anlatılanın ne olduğunu net bir şekilde ortaya koymuşlardır. 
    Allame Hamdi Yazır, tefsirin devamında, "Ayın yarılması ay doğduğu esnada karanlığın yarılmasından ibarettir” şeklindeki iddiaları da çürüttükten sonra, bazılarının  ta’ya bazılarının da Hasan Basri’ye atfettikleri “ayın kıyamet günü yarılacağı” sözünde de Allah Rasûlü (SAV) zamanındaki ayın yarılması mucizesinin inkârı bulunmadığını, onların bu mucize ile ilgili sahih haberleri inkâr etmedikleri ve mucize olarak gerçekleşen ayın yarılmasınının ayrıca kıyamet zamanında da görüleceğini veya gökcisimlerindeki parçalanmalara işaret ettiklerini söylemiştir:

    “Hatırlatmaya ihtiyaç yoktur ki, kıyametin yaklaşmasına yakışan mânâ ayın doğması ile ortalığın aydınlanması değil, ayın ayrılması ve gökteki cisimlerin de yıkılabileceğinin anlaşılmasıdır. Bu sebepledir ki ayın yarılması mucizesi, saatin zamana olan yakınlığından çok, akla yakınlığını göstermiştir. Bu münasebetle şunu da söyleyelim ki: Hasan-ı Basrî ve Ata'ya isnad edilen mânâda bir yanlış anlama vardır. Onların, ayın kıyamette yarılacağını söylemeleri, geçmişte ayın yarılması olayını inkâr ettikleri şeklinde anlaşılmıştır. Halbuki hakikat öyle değildir. Onlar, âyette açık ve haberde meşhur olan mâzideki ayın yarılması hadisesini inkâr etmiş değil, âyetin işaret ettiği diğer bir mânâyı açıklamış ve tefsir etmişlerdir. Yani meydana gelen ayın yarılması mucizesinden ileride ayın büsbütün yarılıp kıyametin kopacağı mânâsını anlamanın lüzumunu hatırlatmak istemişlerdir. Zira "kıyamet saati yaklaştı ve ay yarıldı" denilince, ayın yarılmasının kıyamet alâmetlerinden olduğu anlaşılmış oluyor…

    İşte bizim anladığımıza göre "ay yarılacaktır" denilmesinin mânâsı budur. Bu da, bütün müfessirlerin anladığı mânânın muhtevâsından başka bir şey değildir. Yoksa Hasan ile Ata ayın yarılması mucizesinin vukuundan haberdar olmamış veya rivâyetleri reddetmiş, yahut âyetin ifade şeklinden habersizce mazi mânâsını ortadan kaldırmışlardır, demek için hiçbir delil yoktur. Ancak istikbaldeki yarılmaya işaret için böyle söylemişlerdir.”   
    İnşallah sonraki yazıda, felsefecilerin Şakk-ı Kamer mucizesini yorumlamalarındaki tutarsızlıklar konusu ile devam edelim… 

    09 Şub 2024 10:47