Hakem veya Tahkim Olayı’nın gerçekleri

  • Prof. Dr. Osman Şahin
  • Prof. Dr. Osman Şahin
    12 May 2023 08:58
    Sahabenin Kırılmak İstenen Kapısı 5

    Maalesef günümüzde, Sıffin’de Hz. Ali ve Muaviye tarafları arasında meydana gelen Hakem Olayı anlatılırken, daha önceki yazılarda ele aldığımız, hakkında hadis ve nakd-i rical (sözleri ve olayları aktaranların güvenilirliklerini araştırıp ortaya koyan ve bunu çok sağlam ve bir sistem içerisinde yapan ilim dalı) alimlerinin, güvenilir olmayan ve kezzap (yalancı) olarak kabul ettikleri Ebu Mihnef’in rivayeti çok meşhur olmuştur. O da, kendisi gibi bir yalancı ve taassubuyla (tarafgirlik) meşhur olan Habbâb El-Kelbî'den rivayet etmiştir. (Bu şahıs aşağıda bahsi geçen baba oğul El-Kelbi’lerden başka birisidir.)


    Bunun dışında, Hakem olayını gerçek boyutları ile ortaya koyan sağlam rivayetler ise maalesef yeterince bilinmemekte ve Şii kaynaklı bu rivayetler, sanki Ehl-i Sünnet kaynaklı imiş gibi çokça dolaşımdadırlar ve çokları tarafından kullanılmaktadırlar.


    Günümüzdeki bilgisizlikten ve hadiselerin ve rivayetlerin kaynaklarını araştırma merakı ve gayreti olmadığından dolayı, müsteşrikler ve Şia tarafından meşhur edilmiş olan bu haberler çok popüler olmuşlardır. 


    Ebû Muhammed Lût bin Yahya (Ebu Mihnef/Muhannef) ve Hişâm bin Muhammed bin Es-Sâib El-Kelbî hakkında kısa bilgi:

    Ebû Abbas İbn-i Teymiyye şöyle der: "Sahâbîlere kötülük isnâd eden ve onları ta'n eden rivayetlerin çoğu, ya tümüyle yalandır veya söz konusu hadis, sahâbeye zem ve kötülemeyi ifade edecek şekle sokacak derecede bir şeyler eklenmiş veya bir şeyler çıkarılmıştır. Bu gibi şeyler Ebû Muhammed Lût bin Yahya ve Hişâm bin Muhammed bin Es-Sâib El-Kelbî gibi yalancılıkla tanınan kişiler tarafından rivâyet edilmiştir. El-Kelbî en yalancı kişilerdendir ve Şii’dir. Babasından ve Ebû Muhannef’den rivâyet eder, oysa bu ikisi yalancı olup rivâyetleri terkedilmiştir." İbn-i Teymiyye ibâresinin devamında, Cerh ve Ta'dil alimlerinin El-Kelbî hakkındaki görüşlerini ve onun yalancılığı ve rivâyetinin geçersizliği konusunda ittifak ettiklerini nakleder.


    - Ebû Muhannef’e gelince, İbn-i Kesîr onun hakkında şöyle der: "O Şîî’dir. Hadisi Ümmet (ulemâsı) nezdinde zayıftır."

    - İbni Kesîr ayrıca "O şüphelidir, özellikle Şiîlik’le ilgili meselelerde" demektedir.

    - Hâfız Ez-Zehebî diyor ki: "Ebû Muhannef doğru-yanlış demeden nakiller yapan ve sözüne itibar edilmeyen bir tarihçidir. Ona güvenilmez. Nitekim Ebû Hâtim ve başkaları onun rivayetlerini terk etmişlerdir."

    - El-Fetenî diyor ki: “Lût bin Yahya (Ebû Muhannef) yalancıdır."

    - İbni Arrâk da diyor ki: "Lût bin Yahya Ebû Muhannef rivayetlerinin değeri olmayan bir yalancıdır." (Muhammed Salih Ekinci - Tarihte Metot ve Tarihî Tetkikler Işığında Sahabe Dönemi)


    Lût bin Ebu Mihnef’e göre Hakem olayının özeti: Hz. Ali, Hz. Ebû Mûsâ El-Eş'arî’yi, Hz. Muâviye’de Hz. Amr b. El-Âs’ı hakem olarak atamışlardır. Amr b. El-Âs ile Ebû Mûsâ El-Eş'arî başbaşa görüşerek Ali ve Muaviye’yi azletmek konusunda anlaşmışlar, Ebû Mûsâ El-Eş'arî ilk olarak Ali’yi halifelikten azlettikten sonra Amr b. El-Âs Ebû Mûsâ El-Eş'arî ile olan anlaşmayı bozarak, yani onu aldatarak Muaviye’yi halife olarak tayin ettiğini ilan etmiştir.


    Ehl-i Sünnet kaynaklarına göre Hakem Olayı


    Hz. Ali, Hz. Ebû Mûsâ El-Eş'arî’yi, Hz. Muâviye ise Hz. Amr b. El-Âs’ı hakem olarak atamışlardır. Hz. Abdullah bin Ömer gibi sahabilerin de bulunduğu bir ortamda, Amr b. El-Âs ile Ebû Mûsâ El-Eş'arî Ali ve Muaviye’yi azletmek konusunda anlaşmışlar, her ikisi de Ali’yi ve Muaviye’yi halifelikten azlettiklerini ilan ettikten sonra, yeniden halife seçilmesi işini yaşayan sahabenin büyüklerine ve Bedir Ashabı gibi sahabenin önde gelenlerine havale etmişlerdir. 


    Ebu Mihnef’in rivayeti çok sayıda problemleri içinde barındırmaktadır. Öncelikle, iki önemli sahabe hakkında ve onlar üzerinden de diğer sahabelere atf-ı cürümlerde bulunmaktadırlar. Ona göre adalet vasfına sahip olan ve dini sonrakilere aktaran en sağlam kanal olan sahabeler yalan söylemekle itham edilmektedirler. Sanki, iki hakem görüşürken yanlarında hiç kimse bulunmuyordu. Halbuki çoklarının ve diğer bazı sahabelerin de bulunduğu bir topluluk önünde bu olaylar cereyan etmiştir.


    Böyle bir ortamda, bahsedilen Bizans entrikası tarzında bir senaryonun uygulanması mümkün değildi. Bu rivayetlerle, İslâm dininin en sağlam kalesi olan sahabeler hakkında şüpheler meydana getirmek ve Şiilik desteklenmek istenmektedir. 


    Asr-ı Saadet dehaların çok sayıda bulunduğu bir zaman dilimidir. Hz. Amr bin As’ın bir deha olduğu doğru olmakla beraber, sahabe arasında onun gibi çok dâhiler mevcut idi. Bu rivayetlerde, Amr b. El-Âs dehada bir zirve ve ama güvenilmeyecek, kurnaz ve aldatan biri olarak, Ebû Mûsâ El-Eş'arî ise kafası çalışmayan, rahat herkesin aldatabileceği saf bir insan olarak takdim edilmek suretiyle yalan iddialarını desteklemeye çalışmaktadırlar.


    Halbuki Hz. Ebû Mûsâ El-Eş'arî onların bahsettiği gibi saf, aldatılabilecek bir insan değildir. Bizzat Allah Rasûlü (SAV) tarafından Yemen’in bazı kısımlarına vali olarak atanmış ve değişik idari görevlerde tavzif edilmiş bir sahabedir. Hz. Ömer ve Hz. Osman tarafından vali olarak ve Hz. Ali tarafından hakem olarak tayin edilmiş, onların güvenini kazanmış, salih, takva sahibi ve sahabenin alim, kadı ve fakihlerinden bir zattır.


    Kur’an Mushaflarının mızrakların ucuna geçirilmesinde ise sayfaların mızrakların ucuna tutturulması şeklinde olup, Kur’an sayfalarına zarar verici bir şekilde olmamıştır ve her iki ordu da sahabelerin olduğu bir ortamda başka türlü olması da mümkün değildir. 


    Hakem olayından sonra Hz. Ali’nin hilafeti devam etmiştir. Algıların tam tersine bu olay neticesinde Hz. Muaviye halife olmamıştır. 


    Hz. Hasan Hz. Ali’den (R. anhüma) sonra hilafet makamına getirilmişti. Müslümanlar arasında yer yer savaşlara yol açan fitne olaylarının sonlandırılması, Müslümanlar arasında barışın ve birliğin yeniden kurulabilmesi adına, Hz. Hasan hilafet makamından kendi rızası ile çekilerek hilafeti Hz. Muaviye’ye devretmişlerdir. Bunun üzerine, bu hadisenin gerçekleştiği bu yıl “birlik yılı” olarak isimlendirilmiş ve bu hadiseden sonra, Hz. Muaviye bütün Müslümanlar tarafından meşru bir halife olarak kabul edilmişlerdir.


    Hakem Olayı’ndan sonra Sıffin ve Cemel’de karşı karşıya gelenler arasında ilişkiler çok tabii bir şekilde devam etmiş, karşılıklı olarak her türlü alışverişler, aileler arasında evlilikler devam etmiş ve Hz. Muaviye’nin idaresi döneminde birlik sağlanınca beraber cihatlara iştirak etmişler ve birlikte Din-i Mübin-i İslâm’a omuz omuza vererek hizmet etmişlerdir. Al-i Beyt imamları başta olmak üzere herkes Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Aişe, Talha ve Zübeyr isimlerini çocuklarına vermeye devam etmişlerdir. 
    Aşağıda linki verilen Twitter serisinde bunların çok örneklerini bulabilirsiniz: https://twitter.com/eyupensaruur/status/1655857798146662400?s=48&t=G6F0r89UNblxVgs_6hauSQ


    İstifade edilen bazı kaynaklar: Muhammed Salih Ekinci - Tarihte Metot ve Tarihî Tetkikler Işığında Sahabe Dönemi, Ebu Bekir ibn-ül Arabi – El-Avâsım Mine'l-Kavâsım ve İbni Hacer El-Askalânî - Fethu'l-Barî

    12 May 2023 08:58