Altın Buzağı

  • Safvet Senih
  • Safvet Senih
    02 Kas 2022 10:49

    Musa Aleyhisselam Tur’a gidince, Sâmirî, Mısırlıların altınlarını yanında getiren İsrailoğullarından alıp hepsini ateşte eritip onlardan bir buzağı yaptı. Öyle yaptı ki, rüzgâra karşı tutunca böğürüyordu. Apis boğasına tapan Mısırlılardan, sığıra tapma duygusu, içlerine işleyen İsrailoğulları, altından yapılmış buzağının bağırıp ses çıkarması karşısında kalpleri ona meyletmişti. Sâmirî de “İşte Musa, Tur dağına bunu aramaya gitmişti zaten!” dedi. 

    Zaten İsrailoğulları Hz. Musa Aleyhisselam’a yollarda karşılaştıkları putperestlerin taptıkları mabutlar görünce, “Ey Musa! Biz, Allah’a açıkça görmedikçe sana inanmayız!” demişlerdi. Yani aşikâr olarak Allah’ı görmek ve bir put gibi tapmak istiyorlardı. Hem altından hem Mısırlıların taptığı sığır cinsinden bir buzağı gördüklerinden hem de Sâmirî’nin bu şeytanî sözlerinden etkilenip altın buzağıya tapmaya başlamışlardı. İşte bu bâtıl kanaatten kurtarmak için Cenabı-ı Hak Musa Aleyhisselam’a onların bir sığır kesmeleri gerektiğini emretmişti… Aslında o batıl inancın kesilip kökünün kazınması, yani sığır cinsinin tapılacak bir mabut olmadığının akıllara kazınması murat ediliyordu.

    Bütün bunlardan şunu da anlıyoruz ki, İslâm toplumunun çağı ile yüzleşip hesaplaşarak maddî-manevi her türlü gelişmeyi gerçekleştirmesi gerekiyor. Eğer maddi yönden, güç, teknik ve teknoloji açısından geri kalırsa ilerlemiş ve üzerlerine baskı kurmuş milletlerin anlayış ve inanışlarına aşağılık kompleksiyle kapılıp tutulabilirler. Nasıl Apis boğasına tapan Mısırlıların maddî baskıları altında ezilen ve aşağılanan İsrailoğulları, o inancın tesiriyle altın buzağıya tapınmaya başlamışlardır. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında Batı’nın sanayi devrimiyle ilerlemesi, teknik gücü ile Osmanlıyı yani bizi mağlup etmesi karşısında gençlerimiz bilhassa okumuşlarımız, Batı’yı her şeyi ile almak istemişlerdir. Bunların içinde Hıristiyan olmanın şart olduğunu, hatta domuz eti yememiz gerektiğini iddia edenler mevcuttu. O günlerdeki dergilere ve yazılan yazılara bakacak olursak “Batı’yı her şey ile, hatta böbreklerindeki iltihaplarıyla bile amamız gerekir” ifadelerini görürüz.

    Bakara Suresi’nin bu mevzudaki ayetlerine dikkat edecek olursak bu gerçeklerin işaretleriyle karşılaşırız. “Bir vakit Musa’ya Kırk gecelik bir süre ayırmıştık. Ama siz Musa’nın ayrılmasından az sonra, buzağıyı ilâh edinip öz canınıza kıymıştınız.” (2/51) “Musa, kavmine dedi ki: ‘Ey kavmim! Sizler buzağıya tutulmakla kendinize çok yazık ettiniz.’ (2/54) “Bir zaman da ‘Ey Musa!  Biz Allah’ı açıkça görmedikçe sana inanmayız’ dediniz.”  (2/55) “Bir vakit de Musa kavmine: ‘Allah, bir sığır kesmenizi emrediyor’ demişti. Onlar da: ‘Ay! Sen bizimle alay mı ediyorsun’ demişlerdi. (Yani İsrailoğulları Mısır’dan kaptıkları batıl anlayışla “Hiç tapılan mukaddes sığırlar, kesilebilir mi? Bize bunu nasıl teklif edersin?” demek istiyorlardı) Musa da “Öyle cahillere katılmaktan Allah’a sığınırım’ demişti.”  (2/67) 


    Hz. Musa Aleyhisselam ümmetinden 70 kişi seçerek Tevrat’ı almak üzere onlarla Tur’a gidiyordu. Kendisi, Rabbisine olan şevkinden ötürü ilerleyip o 70 nakibi geride bırakmıştı. “Allah buyurdu: ‘Sen, (onları seni izliyor biliyorsun) ama onlar senin izinde değiller. Zira Biz senin onlardan ayrılıp Tur’a gelmenden sonra halkını sınadık ve Sâmirî onları yoldan çıkardı. Musa derhal son derece kızgın ve üzgün olarak halkına döndü: “Ey milletim, Rabbiniz size güzel bir vaatte bulunmadı mı? Verilen sözün üzerinden çok uzun süre mi geçti, yoksa Rabbinizin gazabının tepesinize inmesini mi istiyorsunuz ki bana olan vadinizden çaydınız’ ‘Biz, dediler, kendi güç ve irademizle sana olan vadimizden dönmedik. Fakat biz halkın, Mısırlıların zinet eşyalarından bir takım ağırlıklar yüklenmiştik. Onları ateşe attık. Sâmirî de kendi mücevheratını atıverdi.  (Tâhâ Suresi, 20/ 84-87)

    İsrailoğulları Mısır’dan çıkmadan önce Mısırlılardan bir miktar altın ve zinet eşyaları ödünç almışlardı. Hz. Musa’nın dönüşü gecikince, Sâmirî: ‘Onun engellenmesinin sebebi, sizdeki bu emanetlerdir.’ dedi. Bunun üzerine altınları getirip onun önünde topladılar Sâmirî de eritip buzağı şekline koydu. Sonra Cebrail’in (a) bineğinin izinden avuçladığı bir avuç bereketli toprağı sürünce buzağı ses çıkardı. Razi’ye göre bunun sebebi ona hayat girmesi değil, heykele konulmuş olan bazı deliklere hava girmesi sonucunda buzağı heykeli ses çıkarmıştır. (Suat Yıldırım Kur’an-ı Hâkim ve açıklamalı Meali)
    “Derken o, ahali için böğürme marifeti olan bir buzağı heykeli döküp çıkardı. Sâmirî ve arkadaşları: ‘İşte bu, sizin de, Musa’nın da tanrısıdır, ama Musa bunu unuttu’ dediler.” (20/88) Bütün bu ifadeler, “Bakara” suresinin isminin ve yukarıda ele alınan hikmetlerinin ne kadar münasip olduğunu gösteriyor. 

    02 Kas 2022 10:49