Çinli dostlarına hediye götürdüğü Türk kuru inciri yoğun ilgi görünce ticaretine başladı.
1 ayda 10 ton incir satan Yavuz Avcı’nın 2012 ciro beklentisi 10 milyon dolar.
‘Her şey bir tatil dönüşü başladı. Şanghay’daki Çinli dostlarıma ikram etmek üzere Türkiye’den getirdiğim kuru incir büyük ilgi görünce, bu ilgiyi ticarete çevirebileceğimi fark ettim. Kısa bir araştırmayla Türk kuru incirinin Çin’dekilere göre daha ucuz ve kaliteli olduğunu tespit edince, bir Çinli ortak bulup işe koyuldum. TV kanaları ile yerel medyadaki tanıtımların ardından TV üzerinden satışa başladık. 1 ayda 10 ton kuru inciri tükettik. 2012 sonunda ciromuzun 10 milyon dolara ulaşmasını bekliyorum.’
Uzakdoğu’da önüne gelen fırsatı iyi değerlendirdiğini düşünüyor genç girişimci Yavuz Avcı (39). Tüccar millet Çinlilere mal satmanın hiç de kolay olmadığını belirtiyor sözünün devamında. Giriştikleri başarılı tanıtım hamlesiyle Çinlilerdeki incir algısını değiştirdiklerini anlatıyor genç müteşebbis. Yakaladığı rüzgârdan da oldukça memnun. Ama bununla da yetinmiyor. Şimdiden, ileriye dönük planlar yapıyor. İncir gibi Türkiye’ye has başka ürünleri Çin’e taşımanın yollarını arıyor.
Yavuz Avcı’nın ticaretteki bu hızlı yükselişinde, ömrünün yarısını Uzakdoğu’yu anlamaya harcamasının payı da var aslında. Akıcı Çincesi ile Çin kültürüne hâkimiyeti önünü açıyor hâliyle: “Dile kolay, 19 yılımı Uzakdoğu’ya verdim. Bir bakıma gençliğimi... Çin kültürünü, damak tadını bilmesem bu işi kıvıramazdım.”
Yavuz Avcı, 1990’lı yıllarda dünyanın çeşitli yerlerine dağılan adanmış Türklerden sadece biri. 1992’de tek kelime Çince bilmeden gider Tayvan’a. Dışarıdan gelen ve kendilerine benzemeyen Türklere ilk günlerde önyargılı yaklaşır Tayvanlılar. Ama o yılmadan çalışır, önce Çinceyi öğrenir, ardından finans üzerine yüksel tahsilini tamamlar. Ülkenin ikinci büyük şehri Kaohsiung’daki Sun Yat-Sen Üniversitesi’nden 1999’da mezun olur. Ailesi Türkiye’ye dön diye ısrar etse de o geri dönmeyi zül sayar: “Çok zorlandık. İngilizce ve Çince yok. Kimseye derdimizi anlatamıyoruz. Sıcak ve nemli iklimi perişan ediyor bir yandan. Dayanamıyoruz. Aklımıza dönmek dahi geliyor. Ama buna da cesaret edemiyoruz. Çünkü biz dönersek bir daha buraya kim bilir ne zaman gelen olur?” Devran döner, ilk günlerde ona önyargıyla yaklaşan Tayvanlılar en yakın dostu olur. Önyargılar kırılmakla kalmaz, Yavuz’a evlerini açarlar, kız verirler. Sonradan Müslüman olan Tayvan asıllı eşi Aylin’den biri kız 2 çocuğu olur. Ticaretteki mahirliğini ilk Tayvanlılar fark eder. Ülkenin TÜSİAD’ı sayılabilecek Tayvan Müteşebbis Yöneticiler Derneği (TEMA) Yavuz Avcı’yı 2007’nin en başarılı 10 iş adamından biri olarak gösterir. Tayvan’da başladığı girişimciliğini 2008’de taşındığı Çin’in finans şehri Şanghay’da da sürdürür: “Aslında çok farklı sektörlerde çalıştım. Mezun olduktan hemen sonra Tayvanlı bir ayakkabı firmasının yurt dışı satış biriminde işe başladım. 1999’da bilişim sektörüne girdim, satış müdürü olarak çalıştım. 2003’te kendi işimi kurdum ve Türkiye’den Tayvan’a zeytinyağı ürünleri, sabun ve saç kremi getirip sattım. Şanghay’a göçünce ticaretimi gıda sektörüne kaydırdım. Bunun yanında Türkiye’ye inşaat ürünleri, ofis mobilyaları ve oyuncak satıyorum.”
Çin’e incir satma fikri aklınıza nereden geldi diye soruyoruz Avcı’ya. Önce tebessüm ediyor, ardından heyecanla anlatmaya başlıyor: “2006’da Tayvan’a Türkiye’den zeytinyağı ürünleri getirdiğim sırada başka hangi ürünleri getirebileceğimi düşünmüştüm. Bir tatil dönüşü Çinli arkadaşlarıma hediye olarak getirdiğim kuru incirler büyük ilgi görünce incir ticaretine girmeyi düşündüm. Birkaç deneme başarıyla sonuçlanınca işi büyütme kararı aldım. Şanghay’a taşınınca bu düşüncemi kurduğum şirketle somutlaştırdım. 2010’dan bu yana Çinli bir ortakla birlikte yapıyoruz kuru incir ticaretini. Henüz işin başındayız ama kazancımız doğru yolda ilerlediğimizi gösteriyor.”
Türkiye’den getirdikleri kaliteli, lezzetli kuru incirin Çin’deki incir pazarını altüst ettiğini anlatıyor. Önceleri Çin pazarına ebat olarak daha küçük, daha sert ve daha az lezzetli Sincan incirinin hâkim olduğunu belirtiyor. Yavuz Avcı, doğada kurutulan Türk incirinden farklı olarak fırında kurutulan Sincan incirinin vitamin açısından da oldukça zayıf olduğunu vurguluyor: “Çinliler kendi incirlerine nazaran neredeyse 10 kat büyük olan Türk incirini görünce şaşırıyorlar elbette. Bunun yanında bizim incirin daha yumuşak ve ballı olması, daha bol vitamin içermesi Çinlilerin ilgisini çekiyor. Geri dönüşler çok olumlu. Hatta bu inciri daha önce neden getirmediniz diye hayıflanıyorlar. İncir ticareti bize yeni bir yol açtı. Kayısı, fındık, zeytin gibi Türkiye’ye has diğer ürünlerle ilgili yeni projeler üzerindeyiz. Akabinde başka Türk ürünlerini getirmeyi planlıyoruz.”
Türk incirinin Çin’de kısa zamanda tanınmasında Yavuz Avcı’nın izlediği tanıtım stratejisinin önemli katkısı bulunuyor. Avcı ve ekibi, ürünlerini piyasaya sürmeden önce ciddi bir tanıtım seferberliğine başlamış. Özellikle TV, internet siteleri ve yerel medya üzerinden Türk incirinin Çin pazarındaki Sincan incirine göre artılarını bir bir ortaya koymuşlar. Hazırladıkları 30 dakikalık tanıtım ve TV satış filminde, Türk incirinin doğal ortamda yetiştirilişi, gün ışığında kurutuluşu ve hijyenik şartlarda uygun paketlenişi aşama aşama gösteriliyor. Aynı filminde kuru incirin hangi hastalıklara iyi geldiği, içerdiği vitaminler ve etkili tüketim yolları da anlatılıyor. Yavuz Avcı, ekranlara taşınan tanıtım filminin ardından doğal beslenmeyi seven Çinlilerin Türk incirini vitamin deposu olarak görmeye başladığını aktarıyor: “Çinliler doğal ürünleri tüketmeyi önemsiyor. ‘Wu hua go’ yani çiçeksiz meyve dedikleri incir de onlar için bir sağlıklı beslenme unsuru. Ayrıca bizim incirin lezzetli oluşu talebi artıran bir diğer unsur. Kutsal kitaplarda incirden bahsedildiğini de bizden öğrendi Çinliler. Hazırladığımız tanıtım filminde incirin faydalarını, Sincan incirine nazaran artılarını analiz raporlarıyla, grafiklerle, görüntülerle anlattık. Kanalın 300 hatlı telefon santrali kilitlendi.”
Sadece TV tanıtımıyla yetinmemişler. Önemli cadde ve mekânlarda ‘Türkiye’nin altın inciri’ sloganıyla tanıtım stantları açmışlar, Çinlilere incir ikram etmişler. Türk incirini ilk kez tadanların hepsi çok beğenmiş.
Yavuz Avcı, Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi ile Şanghay’daki ticari ataşenin kendilerini desteklediğini anlatıyor: “Bazı projeleri beraber yürütme kararı aldık. Sadece ticari kaygılarla hareket etmiyoruz. Türkiye’yi Çin’de tanıtıp, ikili ilişkileri geliştirmeye çalışıyoruz.”
1 ay gibi kısa bir zaman diliminde 10 ton incir satmışlar. TARİŞ’ten aldıkları 16 tonluk ikinci parti malı tele-satışın yanında toptan da satacaklarını belirtiyor: “2010’da tanıtıma ağırlık verdik, 25 milyon Çinli’ye ulaştık. 2011’de ise satışa eğileceğiz. Yıl sonunda 10 milyon dolarlık ciro hedefliyoruz. Türkiye’den ciddi iş teklifleri de alıyoruz. Çin’e girme stratejileri soranlarda var. Yardımcı olmaya çalışıyoruz.”
“Söylemeseydiniz bunun incir olduğunu anlayamazdım”
Şanghaylı Charles Liang (fotoğrafta kırmızı montlu), Türk incirinin Çin’de kısa zamanda tutulacağını düşünüyor: “Söylemeseydiniz bunun incir olduğunu anlayamazdım. Hayatımda böyle bir meyve kurusu yemedim. Sanki meyve yaş hâlde. Güzel kokusunun yanında ballı ve aromalı. Bu inciri yemeseydim bildiğimiz incirle farkını kesinlikle anlayamazdım. Türk incirinin Çinlilerce sevileceğinden şüphem yok. Sütle birlikte tüketimi çok lezzetli oluyor. Özellikle biz Çinliler için iyi bir kahvaltı besini. Hem doyurucu hem de hazmı kolaylaştırıcı. Umarım kıza zamanda Türk inciri daha fazla noktaya, daha fazla insana ulaşır. Bizi dünya güzeli bu meyveyle tanıştıran Türk müteşebbislerine teşekkür ederiz.”
AKSİYON