İnsan Hakları Derneği verilerine göre en az 271 mahpusun infaz süresi soyut gerekçelerle uzatıldı. Uzatma gerekçeleri arasında mahpusların pişman olup olmadığı, kullandıkları elektrik ve su faturaları, kütüphaneden aldıkları kitap sayısı, aile görüşmesi yapıp yapmadıkları gibi birçok husus yer alıyor.
2012 yılında kurulan ve adeta bir mahkeme gibi çalışan İdare ve Gözlem Kurulları’nın kararıyla bugüne kadar cezaevlerinde kalan 271 tutuklunun infaz süreleri uzatıldı.
İdare ve Gözlem Kurulları, mahpusların hapishanede yaptığı her hareketi değerlendirmeye tabi tutarken soyut ve keyfi bahanelerle tahliyelerini de engelliyor. Mahpusların pişman olup olmadığı, kullandıkları elektrik ve su faturaları, kütüphaneden aldıkları kitap sayısı, aile görüşmesi yapıp yapmadıkları gibi birçok husus değerlendirme konusu. İnsan Hakları Derneği verilerine göre en az 271 mahpusun infaz süresi soyut gerekçelerle uzatıldı.
Kurulların işleyişini Artı Gerçek’e değerlendiren İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Başkanı Avukat Ercan Yılmaz, “Türkiye’nin mevcut içinde bulunduğu konjönktürel durum da düşünüldüğünde kararların siyasi iktidarın baskısı altında verildiği şüphesizdir” diyor.
TUTUKLULARIN İNFAZ SÜRELERİ SOYUT GEREKÇELERLE UZATILDI
Artı Gerçek’ten Esra Çiftçi’nin haberine göre Avukat Ercan Yılmaz, “İdari ve Gözlem Kurullarının yapısına bakıldığında bu kurulun üyelerinin tamamının devlet memurlarından oluştuğu, kurula o yer başsavcısı veya yetkilendirdiği savcının başkanlık ettiği, kurulun bu haliyle ve Türkiye’nin mevcut içinde bulunduğu konjönktürel durum da düşünüldüğünde kararların siyasi iktidarın baskısı altında verildiği şüphesizdir” diye konuştu.
Yılmaz, “Söz konusu İdari Gözlem Kurullarının kuruluşunun tartışıldığı dönemlerde sivil toplum örgütleri ve hak savunucuları tarafından bu kurulların yapısı itibariyle çok sayıda yeni ihlale neden olabileceği, bu tarz bir kurul oluşturulacaksa bile üyelerinin tarafsız kişilerden oluşması gerektiği konusunda itirazlarda bulunulmasına rağmen siyasi iktidar bu itirazları dikkate almayarak idari ve gözlem kurullarını hayata geçirmiştir. Bu kurulların faaliyete başlamasından kısa bir süre sonra kurulun yapısına karşı yapılan eleştirilerin haklılığı ortaya çıkmış ve İnsan Hakları Derneği’nin tespit edebildiği kadarıyla en az 271 mahpusun infaz süresi soyut gerekçelerle uzatılmıştır” diye ekledi.
UYGULAMA SANSÜR MEKANİZMASINA DÖNÜŞTÜ
Mahpuslar hakkında iyi hal değerlendirmesi yapılırken hapishanede geçirmiş oldukları süre boyunca davranışlarının incelenmesi ve bunun üzerinden bir puanlama yoluna gidilmesi şeklinde bir uygulama bulunuyor. Bu uygulama, mahpusların fillilerini baskılayan bir sansür mekanizmasına dönüşmüş durumda. Avukat Ercan Yılmaz buna örnek olarak şu bilgiyi verdi: “Mahpusların kendi not defterinde kullandıkları bir ibareden tutun da kendilerine gönderilen bir kıyafetin rengine, eşlik ettikleri bir şarkıdan, okudukları kitaba kadar günlük hayatın içinde gelişen fiilleri nedeniyle haklarında başlatılan disiplin soruşturmaları ve oluşan olumsuz puanlama sistemi ile hapishanede tutuldukları süreler 6 ay ile 1 yıl arasında uzatılmakta.”
“İdari gözlem kurullarının süreçleri mahpusların aleyhine işlettiği bugüne kadar tarafımıza yapılan başvurulardan açık bir şekilde anlaşılıyor” diyen Yılmaz, devamında şöyle konuştu: “Zira bazı mahpusların yıllar önce almış oldukları ve mahpus üzerindeki etkisi tükenmiş olan disiplin cezalarının mahpusların tahliyelerine çok kısa bir süre kala kendileri aleyhine kullanılarak özgürlüklerine engel olması bu kurulların mahpusların aleyhine işlem tesis etme amacıyla kurulduğu hissini güçlendirmektedir.”
KURULLAR KENDİSİNİ MAHKEMELER YERİNE KOYUYOR
Avukat Yılmaz, “İdari gözlem kurullarının mahpuslar hakkında iyi hal değerlendirmesi yaparken mahpuslara pişman olup olmadığı sorusu bu kurulun kendisini mahkemeler yerine bırakması anlamına gelir” diyor ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Hiçbir kişi veya kurum kendisini mahkemelerin yerine koyarak başka bir kişi hakkında yeni bir durum yaratamayacağı gibi böyle bir uygulamanın mahpuslar açısından ikinci bir cezalandırma metodu olduğunu söylemek isterim. İdari gözlem kurulları tarafından mahpuslara sorulan soruların birçoğunda olduğu gibi işlediği iddia edilen suçtan pişmanlık duyup duymadığı hakkındaki sorunun da Anayasanın 25. maddesinde belirtilen düşünce ve kanaat hürriyeti hakkının ihlalini oluşturduğunu çok açık bir şekilde ifade edebiliriz.”