Zulüm laboratuvarına çevrilen Manisa'da hayırseverlere yapılan 28 Şubat'ı bile geride bıraktı. Kimi burs verdiği için, kimi Bank Asya'ya para yatırdığı için tutuklandı. Zulüm mağduru hayırseverler ise, "O kelepçe bizim şerefimizdir" dedi.
Türkiye, 28 Şubat darbesinde yaşanan hukuksuzlukları mumla aratan zulümlere sahne oluyor. Hiçbir somut suç isnadı olmadan evler basılıp masum insanlara kelepçe takılarak hapse atılıyor. Sadaka dağıtmak, öğrencilere burs vermek, dua okumak darbe suçu olarak gösteriliyor.
Terör örgütleri Türkiye'de tarihin en büyük kanlı eylemlerini gerçekleştirirken, ‘kurban bağışı, bankaya para yatırma, okul ve yurt yaptırma' faaliyetleri terör kapsamında gösterilerek hayırsever insanlar mağdur ediliyor.
Yurdun dört bir yanında devam eden cadı avının en yoğun yaşandığı illerden biri de Manisa. Makul şüphe yasası gerekçe gösterilerek yardım derneklerine, eğitim kurumlarına yapılan baskınların ardından aralarında avukat, doktor, esnaf ve öğretmenlerin de olduğu hayırsever vatandaşlar gözaltına alınıp tutuklandı. Hayırseverlere yönelik en acı uygulama ise 24 Kasım öğretmenler gününde yaşandı. Öğrencilerin gözleri önünde gözaltına alınan öğretmenler sağlık kontrolü sırasında kelepçelendi.
KELEPÇE EMRİ YUKARIDAN
Muhafazakar kesime en büyük zulümlerin yapıldığı 28 Şubat'ta dahi yaşanmayan görüntüler Manisa'da meydana geldi. Hiçbir şekilde kaçma şüphesi bulunmayan, polise direnmeyen kadınlara kelepçe takıldı. Bu görüntüler yaşanan sürecin sembolü oldu. Hayırseverlerin kelepçelenmesi emrinin üst makamlardan gelen talimatla yapıldığı öğrenildi. Gözaltına alındıktan sonra hastaneye getirilen şüpheliler sağlık kontrolün ardından polis araçlarına binmek için dışarı çıkarıldı. Şüpheliler araçlara binmek üzereyken bir amirin talimatıyla polisler tarafından tekrar hastaneye yönlendirildi. Burada polislere şüphelilerin kelepçelenmesi talimatı verildi. Polislerin üzerinde kelepçe olmamasından dolayı, emniyet müdürlüğünden kelepçeler gelinceye kadar şüpheliler hastanede bekletildi. Gözaltına alınanlardan biri, “İlk dışarıya çıkarıldığımızda basın mensupları yoktu, kelepçelendikten sonra gazetecilerin geldiğini gördük” ifadeleri dikkat çekti.
ÖYLE BİR DÖNEM Kİ İNSANLAR EVLERİNE ALINMIYOR
28 Şubat'ı da gördüklerini ama yaşanan sürecin katbekat daha ağır olduğunu belirten Mustafa Yerkazanoğlu, “Gazetelerin basılmasını gördüğümüz zaman ürkmüştük. Türkiye'nin en başarılı holdingi bir gecede gasp ediliyor, insanlar kendi evlerine alınmıyor” değerlendirmesinde bulundu.
GÖZÜMDEN KAN VE IZDIRAP DAMLIYOR
Mustafa Amca sözlerini şöyle sürdürdü: “Üç aydır uyumuyorum. Oğullarım aklımdan çıkmıyor. İki oğlum içerideyken benim dışarıda olmamın bir anlamı yok. Torunlarımın başında duruyorum. Gözümden dökülenler gözyaşı değil, kan ve ızdırap bunlar. Gelinime, oğluma takılan kelepçeler bizim ailemizin şerefidir. Çocuklarımın orada aldığı her nefes günahlarına kefaret olacak.
İTİRAFÇI OL KURTUL!
Gözaltına alınıp kelepçelenen kadınlardan Hamdiye Kaplan, “Tek tek birileri nezarethaneye getiriliyordu. Birbirimizi tanımadığımız için hiç konuşmadık. Mahkemeye çıkınca aynı soruşturmadan gözaltına alındığımızı anladık. Örgüt kurmak, yönetmek ve üye olmakla suçlandık. Sorguda bana isimler okundu, bunları tanıyor musun diye, okunan isimlerden tanıdığım tek kendi ismim oldu. Bankaya neden para yatırdığım soruldu” dedi.
ÇOCUKLARIMI DÜŞÜNDÜM
Polis sorgusunda polisin itirafçı olması yönünde telkinde bulunduğunu belirten Kaplan şöyle devam etti: “Sorguda polis itiraf et kurtul dedi, neyi itiraf edeyim diyerek kalakaldım. Bankaya neden para yatırdığımı sordular. Sonra olay yerine gidiyoruz dediler. Bankaya gidiyoruz sandım ama parmak izi almak ve fotoğraf çekmek için emniyet müdürlüğüne götürdüler. Orada parmak izim alınırken numaralı fonda fotoğrafımı çekilirken çok kötü oldum, ağlamamak için kendimi zor tuttum.” Tutuklandığını ilk duyduğu an nasılsa suçsuz olduğu için birkaç gün içinde her şeyin ortaya çıkacağını düşündüğünü belirten Kaplan, “Tutukluluk kararını duyunca, çocuklarım aklıma geldi gözlerim doldu” ifadelerini kullandı.
MEZARDAN FARKI YOKTU
Cezaevine girince kendisini mezar konulmuş gibi hissettiğini belirten Kaplan, “Cezaevinde o kadar arandık ki, elle aranmak çok onur kırıcıydı. Aramızda ağlayanlar oldu. Kapı gıcırtıları, kilit sesleri eşliğinde koridorlardan geçerek kalacağımız koğuşa geldik. Geç saatte geldiğimiz için içeridekiler uyuyordu. Koğuşa girdik, yeterli sayıda ranza yoktu, bizler için yere yatak serildi. O kadar sorgu sualden sonra kapılar kapanıyor, izinsiz adım attırılmıyorsunuz, ölüm gibiydi. Bir geri dönüş yok, ailenizi özleseniz göremiyorsunuz” dedi.
TUTUKLULAR ‘BÖYLE SUÇ MU OLUR' DEYİP GÜLÜŞTÜ
İlk gün çok korktuğunu ortama ve diğer tutuklulara karşı ürkek olduğunu belirten Kaplan şunları söyledi: “Sabah olunca diğer tutuklular bizi gözleriyle süzüp hadi biz suç işledik, siz neden buradasınız suçunuz ne, gördüğümüz kadarıyla namaz, kuran, tesbihten başka bir şey yapmıyorsunuz dediler. Bankaya para yatırdık o yüzden tutuklandık deyince gülüştüler. Böyle suç mu olur dediler.” Manisa'daki cezaevinde zor şartlar altında kaldıklarını belirten Kaplan, “Orada ısındığımı hiç hatırlamıyorum. Yerde taş üstünde yattık.
AYRILIRKEN MAHKUMLAR DA GÖREVLİLER DE AĞLADI
16 kişilik koğuşta 26 kişi kalıyorduk. On kişi betona atılan sünger üzerinde yattık. Boşalan deterjan kutularına sıcak su koyup yatağımızı onlarla ısıtmaya çalıştık” şeklinde konuştu. Diğer tutukluların kendilerine misafir gibi davrandığına dikkat çeken Kaplan şöyle devam etti: “Mahkûmlardan çok korkuyorduk ama sağ olsunlar bizlere hiç kötü davranmadılar, ismimizle dahi hitap etmediler. Şakran'daki cezaevine sevkimizin çıkınca ağladılar. Koğuş sorumlumuz, hissiz görünen kadının bile gözleri doldu biz ayrılırken. Hepsi ‘Sizden hiç rahatsız olmadık hepiniz melek gibi insanlarsınız' dedi.”
ÖRNEK AİLE GÖSTERİLİYORDUK BİR ANDA TERÖRİST OLDUK
Eşi tutuklandıktan sonra iki çocuğuna hem annelik hem de babalık yapan Metin Kaplan çocuklara annelerinin cezaevinde öğretmenlik yapmaya gittiğini söylemiş. Kaplan, “Gözaltına alındığı güne kadar eşim ve ailemiz çevremizde hep örnek olarak gösterilirdik, bugün bize terörist yaftası vurdular. Gözaltına alınanların hepsi çevresi tarafından örnek gösterilen insanlar” dedi.
BİR IZDIRAP BİN GÜZELLİK
İnsanların geçmiş olsun demeye bile korkar hale geldiğini belirten Metin Kaplan, “Başkalarıyla haber gönderiyorlar” şeklinde konuştu. Yaşadıkları süreci eşinin dik duruşu sayesinde daha rahat atlattıklarını belirten Kaplan, “Bir ıstırap çektik ama bin güzellik gördük” ifadelerini kullandı.
PKK VE DHKP-C MİLİTANLARIYLA YAN YANAYDIK
Şakran'a geldiklerinde siyasi suçlu sınıfına alındıklarını öğrendiğini belirten Hamdiye Kaplan, “Şakran'da siyasi suçlularla diğerleri karıştırılmıyormuş. Üç koğuş vardı. İlk koğuşa DHKP-C'liler, ikinciye PKK'lılar, onların yanındaki koğuşa da bizi koydular” dedi.
YILBAŞI GECESİ AĞLADIK
Yılbaşı gecesi içlerinin çok acıdığını belirten Kaplan, “Yılbaşı gecesi saat 12 olunca yan koğuştakiler bölücü örgüt ve liderleri lehine slogan atmaya başladı. Biz devletine bu kadar bağlı insanlarken, onlarla yan yana konulmamız içimizi çok acıttı. Ağladık” ifadelerini kullandı. Kaplan, tahliye olmadan önceki akşam yaşananları şöyle anlattı: “Önce hatim duası yaptık. O gece sabaha kadar ibadet edip, dua ettik. Sabah, tahliye olduğumuzu öğrendik. Secdeye kapandım ağlayarak şükür namazı kıldım.”
BELLİ BİR KESİME YÖNELİK SOYKIRIM
Manisa'nın tanınan iş adamlarından 80 yaşındaki Mustafa Yerkazanoğlu terör şüphesiyle gözaltına alındı. İki oğlu tutuklu olan Yerkazanoğlu'nun gelini de kelepçelenerek gözaltına alınmıştı. Elli yıldan fazladır esnaflık yaptığını hatırlatan Yerkazanoğlu, “Ömrüm boyunca güvene dayalı bir hayat yaşadım. Beni herkes tanır. Bu yaşadıklarım çok ağır geldi” dedi. Muhatap olduğu suçlamanın aklından bile geçmeyeceğini belirten Yerkazanoğlu, “Manisa laboratuvar olmuş. Hırsla yürütülen bir süreçteyiz. Birileri çok iyi plan yapmış. Tanınan, güvenilen insanlar terörist diye gözaltına alınıyor. Belli bir kesime yönelik soykırım yapılıyor. Bundan millet de, ülke de zarar görüyor” ifadelerini kullandı.
OĞULLARIMLA KONUŞAMIYORUM
İki oğlunun aynı suçlamayla cezaevinde olduğunu hatırlatan Mustafa Amca, “Onları cezaevinde ziyaret etmek çok zor geliyor. Kapalı görüşlere gitmiyorum. Ağlamamak için görüşlerde hiç konuşmuyorum. Konuşursam dayanamam. Onların aileleriyle sarmaş dolaş olmasını izliyorum” şeklinde konuştu.
İRTİCA YAFTASI DAHA SEVİMLİYDİ
Gözaltına alındıktan sonra mahkeme tarafından serbest bırakılan ardından savcının itirazı ile tekrar gözaltına alınıp tutuklanan kalp hastası 56 yaşındaki emekli din öğretmeni Şemsettin Ayyıldız'a terörist damgası vurulmasına eşi Elif Ayyıldız sert tepki gösterdi. Ayyıldız, “1980'lerde babam da gözaltına alınmıştı. O zamanlar irtica deniyordu. İrtica bundan daha sevimli bir kavrammış. Hiç değilse insanların algısına bırakılıyordu. Burada direkt vatana ihanet ve silahlı terör örgütü yöneticiliğinden bahsediliyor” dedi.
OYUNCAK SİLAH DAHİ ALMAYAN İNSAN
Çocuklarına oyuncak dahi olsa silah ya da kılıç almadıklarını belirten Elif Ayyıldız, “Şemsettin Bey bu oyuncaklarla oynamalarına izin vermezdi, bu tip oyuncaklar insanların merhamet duygusunu köreltir derdi. O insana bugün terör örgütü yöneticisi deniyor” ifadelerini kullandı.
‘PARALEL' İFTİRASI TEMİZLİK BERATIMIZ OLDU
Eşi tutuklandıktan sonra resmi işlerle kendisinin uğraştığını belirten Ayyıldız, “Resmi işlerde bir sürü kağıt gerekiyor, vekaletler falan. Eşiniz nerede dedikleri zaman tutuklu ama paralelden diyoruz. O da bizim temizlik beratımız gibi oldu. Tutuklu deyince çok soğuk geliyor ama paralelden deyince biraz rahatlıyoruz” şeklinde konuştu.
KATİLLERLE EŞLERİMİZ YANYANA
Görüş için cezaevine gittikleri zaman çok ciddi üst aramalarına maruz kaldıklarını belirten Elif Ayyıldız, “Bunlar bu kadar mı tehlikeli görünüyorlar diye düşünüyoruz. IŞİD ve PKK'dan tutuklularla eşlerimiz yan yana. Kanımızın donduğunu o an hissettik. Teröristler ve katillerle eşleriniz yan yana” dedi.
KENDİMİ TUTARKEN YORULUYORUM
Görüşlerde çok duygusal anlar yaşadıklarını belirten Ayyıldız şöyle devam etti: “Eşim kız kardeşime, ‘Ben buraya gelirken soğukkanlı duracağım diye kendimi şartlandırıyorum. Ama buradan ayrılırken artık bitmiş oluyorum. İnsan kendini tutarken yorulur mu yoruluyor' demiş.”
MANİSA'DA CADI AVI YAPILIYOR
Gözaltına alınıp kelepçelenen isimlerden Avukat Menderes Hırçıner süreç içinde birçok hukuk dışı uygulamaya maruz kaldıklarını belirtti. Hırçıner, “Gözaltına alınanların hepsi Manisa'da ikamet ediyor, bilinen tanınan isimler. Ben her gün savcıyı adliyede görüyorum. Bir terörist gibi gözaltına alındık” dedi.
İNSANLAR HUKUKA GÜVENMEDİĞİ İÇİN SESSİZ
Yapılanların cadı avı olduğunu belirten Hırçıner, “İnsanlar sessizler çünkü hukuka güvenmiyorlar. Suçsuz insanların kelepçelenmesine şahit oldular. Bankaya para yatırmak nasıl bir terör örgütü suçu olabilir?” dedi.
KELEPÇELEME OLAYINDA POLİSİ UYARDIK
Kelepçeleme olayında polisi hukuksuzluk yaptıkları için uyardığını belirten Hırçıner, “Hiçbir şiddet gösterilmemesine rağmen hukukçuların polisleri uyarmasına rağmen özellikle hanımefendilere kelepçe takıldı. Orada kendime değil diğer arkadaşlarıma üzüldüm. Ağlayan kardeşlerimiz oldu. Kaçma ve şiddet eylemi olmamasına rağmen keyfi olarak kelepçeler takıldı” ifadelerini kullandı.
ÇOCUKLARININ GÖZÜ ÖNÜNDE GÖZALTI
Trabzon'da ikamet eden K.A. Manisa'daki operasyon kapsamında evinde gözaltına alındı. Bank Asya'ya para yatırdığı gerekçesiyle tutuklanan dört kız annesi ev hanımı K.A. üç ay cezaevinde yattıktan sonra serbest bırakıldı.
KÜÇÜK KIZININ GÖZYAŞLARI
Cezaevinde rahatsızlanınca hastaneye elleri kelepçeli götürülen K.A. bu durumun kendisini çok rencide ettiğini belirtti. Eşi Hüsnü A. “Sabah polisler eşimi almaya geldiğinde, vize tatiline gelen iki kızım ve küçük kızım annelerinin polis tarafından götürülmelerine şahit oldu. Küçük kızım ağladı. Bu kadar basit olmamalı bu işler. Bunun hesabını kim verecek” dedi.
GÖZALTINA ALINMASAYDI İKİ GÜN SONRA UMREYE GİDECEKTİ
Hüsnü A. açık ve kapalı görüş günlerinde eşiyle görüşebilmek için üç ay boyunca her ay en az dört veya beş defa Manisa'ya gelmiş. İki kızı İstanbul'da üniversitede, bir kızı Trabzon'da yatılı okulda kalan Hüsnü A., en küçük kızına ise hem annelik hem babalık yapmış. 24 Kasım sabahı TEM polisleri tarafından gözaltına alınan K.A. işlemlerin ardından uçakla İzmir'e götürülmüş. Eşiyle aynı uçakta İzmir'e gelen Hüsnü A., “Eğer böyle bir olay olmasaydı iki gün sonra, annesi ve teyzesiyle eşim umreye gidecekti. Annesi ile teyzesi gidip geldiler. Lisede yatılı kalan kızıma, açık görüşe kadar annesinin cezaevinde olduğunu söyleyemedik, annesini umrede bildi. Açık görüşe gelince durumu anlattık” dedi.
HESABIMIZA PARA YATIRMAK SUÇ MU?
Üç ay boyunca bütün açık ve kapalı görüşlere gelen Hüsnü. A., “Eşimin suçlandığı şey bankadaki kendi hesabına para yatırması. İnsanın kendi banka hesabına para yatırması ne zaman suç oldu? Kendi hesabımızdan biz başka bir hesaba havale de etmedik. Yatırdığımız parayı da çektik. Şu anda hesabımızda para dahi yok. Ev aldık. Bankada paramız yok ama terör örgütüne finansal destek sağlamaktan suçlanıyoruz” şeklinde konuştu.
ANNESİNİN CENAZESİNE GİDEMEDİ
Tutukluyargılanan F. Uygur cezaevindeyken annesi hayatını kaybetti. İzin alma süreci iki gün sürdüğü için annesinin cenazesine yetişemedi. Cenazeden iki gün sonra izin çıktı ancak cezaevi aracının ve görevlilerin masrafını karşılaması istendi. Dört bin lira masrafı ödemek şartıyla birkaç saatliğine babasıyla taziyeleri kabul etmesi önerildi.
İŞ ADAMI İFLASA ZORLANIYOR
Yaklaşık iki yüz işçi çalıştıran tutuklu iş adamı F. Uygur'nın ailesinden başka kimseyle görüşmesine izin verilmiyor. Ailesi dışından üç kişiyle görüşme hakkı olmasına rağmen bu hakkı gasp ediliyor. Fabrikasıyla alakalı talimat vermesi, çalışanlarını yönlendirmesi engelleniyor. Bu şekilde fabrikasının zarar edip kapanacağını belirten F.U.'ya yetkililerden herhangi bir dönüş yapılmıyor.
YARGI EMİR KOMUTAYLA İŞ YAPIYOR
Manisa Barosu eski başkanı Avukat Zeynel Balkız Manisa'da yaşanan sürecin hem hukuka hem de Manisa'ya zarar verdiğine dikkat çekti. Balkız, “Hem Hukukçu olarak hem de Manisa eşrafı olarak buradaki gelişmelerden rahatsızız. Görünmez bir müdahaleyle bu operasyonların idarenin talimatıyla yapıldığını tahmin ediyoruz” dedi.
MANİSA HALKI DURUMDAN RAHATSIZ
Balkız, “Hukuka aykırılıkların halen devam ediyor olması şehir halkını rahatsız ediyor. Manisa halkı terörle ve teröre destek vermekle anılmamalıdır. Bir yargı kararına bağlanmamış bir örgüt iddiası olamaz, bu askıda bir iddiadır” değerlendirmesinde bulundu.
VALİZİM HAZIR
Manisa'nın ‘Ümran Teyze'si olarak tanınan hayırsever Ümran Ercan, vatanını seven insanların yaşadığı zulme isyan etti. Ercan, “Yunanistanlıların Manisa halkına yaptığı zulüm bugün yine bu halka yapılıyor. Hadi onlar düşmandı, sen bizi nasıl böyle bölüyorsun. Beni de alırlar, çünkü ne kanun var ne Allah korkusu. Valizim kapının yanında hazır” ifadelerini kullandı.
BU ÜLKE FEDAKAR İNSANLARLA KURTULUŞA ERECEK
İnsanların haksızlıklara sessiz kalmasının acı bir durum olduğunu belirten Ümran teyze, “Ne zamana kadar susulacak, Mısır gibi Suriye gibi olduktan sonra mı insanlar konuşmaya başlayacak. Bu ülke kurtulacaksa, refaha erecekse milli mücadeledeki gibi fedakar insanlarla kurtuluşa erecek.
İDAMA GÖTÜRSELER HAKLI DAVAMDAN VAZGEÇMEM
Kızlarımızı kelepçeli gördüğüm zaman şok oldum, sonra onlara imrendim. Bu dönemde bu kelepçeler şereftir çünkü. Bu onlara Allah'ın bir lutfu dedim. Hapis değil ya idama götürseler haklı davamdan vazgeçmem. Neler atlattı bu memleket, bugünler de geçecek” dedi.
ERDOĞAN'A SARILDIM ‘DOĞRU YOLDAN AYRILMA' DEDİM
2009 seçimlerinde dönemin Başbakanı Erdoğan'ın Manisa ziyaretinde otobüsün önünü keserek Erdoğan'la konuştuğunu da hatırlatan Ercan, “Onu öz evladım gibi seviyordum, ben Menderes'in acısını hala unutamadım. O dönem darbeler konuşuluyordu, aynı şeyi Erdoğan'a da yapacaklar diye içim titriyordu. Oğlum dedim, bize Menderes'i kaybetme acısını yaşattılar, doğru yoldan ayrılma bize ikinci Menderes acısı yaşatma dedim” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Bilal Şahin, Özgür Düşünce