Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı ve eski Başbakan Binali Yıldırım, Şubat 2018'de BBC Türkçe'ye verdiği mülakatta, ABD'yi "terör örgütlerini korumakla" ve NATO ortağına gerekeni yapmamakla suçlamıştı.
Yıldırım, ayrıca ABD'nin Türkiye'ye "gizli ambargo" uyguladığını öne sürmüş ve bu değerlendirmesine dayanak olarak da ABD Dışişleri Bakanlığı'nın SIG Sauer yarı otomatik silahların satışına onay vermemesini göstermişti.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Erdoğan'ın Mayıs 2017'de Washington ziyaretinde korumalarının protesto gösterisi düzenleyenlere sert müdahalesinin yarattığı tepkiler üzerine 1,2 milyon dolarlık SIG Sauer yarı otomatik silah satışına onay vermeme kararı almıştı. Erdoğan da ABD ile yaşanan vize krizi nedeniyle emniyet teşkilatının bu silahları kullanmayacağını açıklamıştı.
ABD ayrıca, vatandaşlarının ve Türkiye'deki misyonlarında görev yapan iki yerel çalışanın tutuklanmasının ardından vize başvurularını bir süreliğine durdurmuş ve iki ülke arasındaki görüşmelerin ardından yeniden başlama kararı almıştı.
Son olarak, ABD Kongresi'nde de önümüzdeki yıl için hazırlanan savunma harcamaları yasa tasarısında başta F-35 yeni nesil savaş uçakları olmak üzere Türkiye'ye büyük askeri malzeme satışını geçici olarak durduran bir madde eklendi.
Tasarının Temsilciler Meclisi ve Senato tarafından üzerinde uzlaşmaya varılan versiyonunda, yasalaşma sürecinin tamamlanmasından 90 gün içinde ABD Savunma Bakanlığı'nın Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin durumuna yönelik bir rapor hazırlaması ve bu rapor sunulana kadar da teslimatın durdurulması öngörülüyor.
Bu yasanın üzerinde uzlaşmaya varılan hali, bir kez daha Temsilciler Meclisi ve Senato'nun onayına sunulacak ve daha sonra da Trump'ın imzasıyla birlikte yürürlüğe girecek.
ABD bundan sonra ne yapabilir?
ABD Kongresi'nde bir süredir Türkiye'ye yaptırım uygulanmasını savunan isimler bulunuyordu. Hatta, savunma harcamaları tasarısına Türkiye'de bazı kişilere yönelik yaptırım uygulanmasına dönük bir maddenin eklenmesi teklif edildi ancak bu kabul edilmedi.
Şimdi ise Başkan Trump ve Başkan Yardımcısı Pence'in çağrılarının Kongre'de bundan sonraki yaptırım çabalarının da hayata geçirilme ihtimalini artıran bir gelişme olarak gösteriliyor.
ABD basını ve analistler, Washington'ın Türkiye'ye askeri, mali ve kurum ya da kişileri doğrudan hedef alan yaptırımlar uygulayabileceği belirtiyor.
Askeri alanda, F-35 teslimatını ABD Savunma Bakanı'nın rapor sunma şartına bağlayan tasarı dışında kısa vadede bir adım atılması beklenmiyor.
Lockheed Martin F-35: ABD'nin Türkiye'ye vermemekle tehdit ettiği savaş uçakları
Mali tarafta ise son dönemdeki gelişmelerin mevcut yürüyen bazı girişimlerin hayata geçme olasılığını artırmış olabileceği ifade ediliyor.
ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi, geçen hafta içerisinde Dünya Bankası nezdindeki Uluslararası Finans Kuruluşu gibi kurumların Türkiye'ye verilecek kredilerin onay sürecinde ABD'nin veto kullanmasını öngören tasarıyı kabul etti.
Bu uluslararası kurumlarda başka ülkelerin de karar mercilerinde bulunması nedeniyle ABD'nin kararının kredilerin verilmesini engelleyecek boyutta olup olmayacağı bilinmiyor.
Ayrıca, bu tasarının yasalaşması için Senato komitesindeki onay önemli bir başlangıç olarak kabul edilse de Temsilciler Meclisi'nde de onaydan geçmesi gerekiyor. Bu sürecin de haftalar sürebileceği belirtiliyor.
Son olarak kişilere ya da kurumları hedef alan yaptırımların uygulanması da olasılık dahilinde.
Bazı senatörler, savunma harcamalarıyla ilgili yasa tasarısının Senato versiyonuna ABD Dışişleri Bakanı'na "ABD vatandaşlarının hatalı ya da yasaya aykırı bir şekilde uzun süre tutuklu kalmalarından sorumlu olduğuna dair Bakan'ın güvenilir bilgiye sahip olduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin üst düzey yetkililerinin ülkeye girişini engelleme" yetkisi veren bir madde eklemek istedi. Ancak bu madde kabul edilmedi.
Bununla birlikte, ABD'li analistler 2017 yılında çıkarılan ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) kapsamında bir süredir gündeme getirilen çağrıların bu kez Trump'ın de desteğini alabileceğine dikkat çekiyor.
Bu yasa, Rusya savunma sanayi ve istihbarat servisleriyle iş yapan şirketlere de yaptırım uygulanmasını öngörüyor.
Eylül 2017'de Cumhuriyetçi Senatör ve eski başkan adayı John McCain ile Demokrat Senatör Ben Cardin, Trump'a yazdıkları mektupta, Türkiye'nin Rusya'dan S-400 füzesi almak için yaptığı anlaşma nedeniyle bu yasa kapsamında yaptırımlar uygulanmasının da önünü açtığını söylemişti.
ABD'nin Avrupa ve Avrasya İlişkilerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Wess Mitchell de Temsilciler Meclisi'nin Dış İlişkiler Komitesi'nde Nisan ayında katıldığı oturumda, Türkiye'nin Rusya'dan S-400 satın almasının "CAATSA'nın 231'inci maddesi kapsamında yaptırımların uygulanmasına ve Türkiye'nin F-35 programına katılımı üzerinde olumsuz etki yaratma potansiyeli" taşıdığını ifade etmişti.
ABD'nin yaptırım uygulamasının sonuçları ne olur?
Washington'da Kongre'den gelen Türkiye'ye yaptırım uygulama çağrıları bugüne kadar Trump yönetiminde karşılık bulmadı.
Ancak Brunson'ın serbest bırakılması Trump yönetiminde de bu konuda bir tavır değişikliğinin sinyali olarak yorumlanıyor.
Beyaz Saray Sözcüsü Hogan Gidley, geçen hafta içinde yaptığı açıklamada, Başkban ve Başkan Yardımcısı'nın attığı Twitter mesajlarının çok açık olduğunu belirterek, Brunson'ın ivedilikle serbest bırakılmaması halinde yaptırım uygulanacağını yineledi.
Analistler de Brunson meselesine gelen tepkilerin Türkiye'ye yaptırım olasılığını artırdığını savunuyor.
Nicholas Danforth: Yaptırımlar neredeyse kesin
BBC Türkçe'ye konuşan Washington merkezli düşünce kuruluşu Bipartizan Policy Center'ın ulusal güvenlik programı kıdemli analisti Nicholas Danforth, Kongre'de giderek artan tepkilere Trump ve Pence'ten gelen üst düzey açıklamaların da eklenmesinin Brunson'ın tahliyesi konusunda bir formül bulunamaması halinde "yaptırımlar uygulanacağını neredeyse kesin" hale getirdiğini söyledi.
Danforth, bu konunun her ülke açısından da "bir ulusal itibar" meselesine dönüşmüş olmasının geri adım atmayı zorlaştırdığını ifade ederek, "Dahası, Brunson'ın tutukluluğunun devam ediyor olması, ABD devleti içerisinde Ankara'ya daha yumuşak bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini söyleyenlerin çabalarına da zarar veriyor ve yalnızca yaptırımların Erdoğan'ın dikkatini çekeceği görüşünü uzun bir zamandır savunanların inisiyatifi ele geçirmesine neden oluyor" dedi.
Ancak yaptırım uygulanmasının Türkiye'yi Rusya'ya daha çok yanaştıracağı ve NATO içerisinde de sıkıntı yaratacağı uyarısı yapanlar da var.
The Washington Institute'un Türkiye Araştırma Programı Direktörü Soner Çağaptay, 1 Haziran'da yazdığı bir makalede, ABD'nin uygulayacağı yaptırımların Türkiye ile ABD'nin arasını açarak, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in nihai hedefine hizmet edebileceğini belirtti.
Bloomberg'e konuşan German Marshall Fund of the United States'in Ankara Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı da yaptırımların NATO içerisinde "ciddi bir kriz" yaratacağı görüşünde.
Ünlühisarcıklı, "Bu durum yalnızca Türkiye'yi değil, ittifakın kendisini de zayıflatır" diyor.
ABD, daha önce Türkiye'ye yaptırım uyguladı mı?
Evet.
ABD, Türkiye'ye 1974 ile 1978 yılları arasında farklı şekillerde bir dizi yaptırım uyguladı.
Yaptırımların ilk yürürlüğe girmesi, 1973 genel seçimlerinin ardından Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile Milli Selamet Partisi tarafından kurulan koalisyon hükümetinin haşhaş ekim yasağını kaldırmasıyla oldu.
Hükümet, 1 Temmuz 1974'te 7 ilde devlet kontrolü altında haşhaş ekimine tekrar başladı. Haşhaş ekimi önceki yıllarda ABD'nin tepkileri sonucu yasaklanmıştı.
ABD Kongresi, Türkiye'ye her türlü askeri, ekonomik ve diğer yardımların yanı sıra mühimmat, savunma hizmetleri ve silah teslimatına dair ruhsatları askıya aldı.
Ayrıca, Türkiye'ye kredi verilmesi de 1 Ocak 1975 tarihi itibariyle durduruldu.
Dönemin ABD Başkanı Gerald Ford, Türkiye ile müzakerelerin devam ettiğini belirterek, Kongre'nin aldığı kararları yürürlüğe sokmadı.
Ancak, 1974 yazındaki Kıbrıs Barış Harekatı'nın ardından Ford da Türkiye'ye yardımların durdurulmasını öngören kararı onayladı.
Yaptırımlar, haşhaş ekimi nedeniyle gündeme getirilmiş olsa da uygulanması Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra gerçekleşti.
Ancak ilerleyen yıllarda, Soğuk Savaş'a bağlı bölgedeki gelişmelerin Türkiye'nin stratejik önemini artırmasıyla zaman içerisinde yaptırımlar da kaldırıldı.