Hükümetin medyaya yönelik soruşturmalarından endişeli olduklarını söyleyen ABD “Basın özgürlüğü sağlıklı demokrasilerin kilit unsurudur. Kampanya döneminde farklı görüş ve bakış açılarının seslendirilmesi özellikle önem arz ediyor” dedi.
ABD 1 Kasım’a nasıl bakıyor?
1 Kasım seçimleri ile ilgili Washington’da konuşulanlara geçmeden önce kısa bir anekdot aktarmakta fayda var.
Görüntüyü izlemişsinizdir.
Kanada’nın yeni-sıra dışı başbakanı Justin Trudeau ile gazeteci arasında geçen diyalog ‘suyun bu yakasındaki anlayışı’ göstermesi açısından önemliydi.
Seçimlerden birkaç gün önce Montreal’de bir etkinlikte basının ve seçmenin karşısına çıkan Trudeau, kendisine eleştirel soru yönelten gazetecinin sözünün bir partili tarafından kesilmesine sert tepki gösterdi.Taraftarlarına dönen ve sesini yükselten Trudeau “Hey! Biz bu ülkede gazetecilere saygı gösteririz. Zor sorular sorarlar ve onlardan beklenen de budur. Tamam mı” diye bağırdı.
Sonra gazeteciye dönüp sorusunu bitirmesini istedi.Tarihinin en karanlık dönemini yaşanan Türk medyası çalışanları olarak bu görüntüyü izlerken ‘keşke’ demekle yetindik.Çünkü Türkiye’de siyasiler gazetecilere saygı duymazlar. Zor soru soranı hatta sorma ihtimali olanı uzaklaştırırlar. Onlar için sadece ‘biat eden’ler makbuldür.
Uzağa gitmeye gerek yok.Hafta sonu ortaya çıkan görüntüleri izledik. Aralarında BUGÜN TV ve Kanaltürk’ün de bulunduğu 7 televizyon kanalının TÜRKSAT’tan nasıl çıkarıldığını gördük.
Sansürün arkasında adı skandallarla anılan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Varank varmış. Görüntüler inanılır gibi değil.
Başdanışman övünerek muhalif kanalların susturulması gerektiğini anlatıyor Bu esnada Akif Beki’nin kahkahaları duyulurken Hilal Kaplan devreye girip ‘Çok merhametli gidiliyor’ diyor.
Nereden baksan rezalet.
Cumhurbaşkanı danışmanı açıkça Anayasa’yı ihlal ederken sözüm ona gazeteciler de alkış tutuyor! Üstelik skandal ortaya çıktıktan sonra da ‘ağzıma sağlık’ ya da ‘Yaptığımla gurur duydum’ türü açıklamalarla rezaleti perçinlediler.
Demek ki yapılan baskınlar, zulümler, hapisler yetmemiş Kaplan’a. Belki de IŞİD gibi kafa kesmek ya da Hitler gibi insanları gaz odalarına göndermek ancak tatmin edecek bu havuz gazetecisini!
Öte yandan savcının Varank’ın emrinde çalıştığı da görülmüş oldu.
Gelelim 1 Kasım seçimleri ve Washington’un nabzına.
Aslında cevap Varank’ın temsil ettiği zihniyetle alakalı. ABD başkentinde öznesi Türkiye olan tartışmalar ‘özgürlükler’ çerçevesinde.
Her fırsatta Türk hükümetine ‘basın özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü’ hatırlatması yapan ABD Dışişleri Bakanlığı cumartesi günü de Varank’ın başrolünde olduğu skandalla ilgili açıklama yaptı.
Hükümetin medyaya yönelik soruşturmalarından endişeli olduklarını söyleyen ABD “Basın özgürlüğü sağlıklı demokrasilerin kilit unsurudur. Kampanya döneminde farklı görüş ve bakış açılarının seslendirilmesi özellikle önem arz ediyor” dedi.
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ