Benjamin ‘Bibi’ Netanyahu, Washington’da yapılacak Nükleer Güvenlik Zirvesine katılmaktan son anda vazgeçti. Neden?
Çünkü bazı ülkeler, İsrail’e “Nükleer Silahsızlanma Anlaşmasını imzala” diyecek de ondan.
İsral Ordu Radyosu, Bibi’nin bu kararı Washington’a ilettiğini açıkladı.
Bibi, daha önce ,1996-99 yılları arasında İsrail Başbakanı’ydı. Ama boynunda Lieberman gibi bir faşist, kafatasçı olmadığından, çok daha ılımlı, uzlaşıcı ve hoşgörülüydü. Son seçimlerden sonra Başbakanlık koltuğuna oturmak için Liberman’la koalisyon kurdu ve o gün bu gündür İsrail, bütün dünyada, adım adım yalnızlığa doğru ilerliyor.
Netanyahu’nun, Washington’a gitmek istememesinin nedeni ona açık açık sorulacak “arkadaş sizde nükleer silahlar var mı?” sorusuna yanıt vermemek. Aslında bu sorunun yanıtını 1986 yılında, teknisyen Mordechai Vanunu vermişti bile. İsrail’in ana nükleer silah üretim merkezlerinin fotoğraflarını ve bu merkezlerle ilgili ayrıntılı bilgileri Londra’da yayınlanan Sunday Times gazetesine sızdır
mıştı. Bunun üzerine de 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı İsrail’de.
Türkiye sonra da Mısır’ın, İsrail’e “Gel şu Nükleer Silahsızlanma Anlaşmasını imzala” demesinden çekiniyor Netanyahu. Ancak, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Namık Tan, “Bizim gündemimizde böyle birşey yok” diyor. Mısır’a gelince, Kahire “yorum yok” demekle yetiniyor.
Bakınız, bütün sorun çifte standart üzerine kurulu. İsrail’in nükleer silahları varsa, bölgedeki diğer ülkelerin bu yönde yapabileceği çalışmalarından niye rahatsızlık duyuyor Batılı ülkeler? Liebermann’dan daha mı çılgın Ahmedinecad ya da bir başka bölge ülkesinin önderi? Hadi canım siz de!
İsrail diyor ki “İran her fırsatta İsrail’i yerl1e bir edeceğini söylüyor; bir yandan da nükleer silah yapımına geçmek üzere. İsrail hiç bir zaman böyle bir tehditte bulunmadı.”
Bulunmasına gerek yok da ondan! İran’da nükleer silah bulunmuyor! İsrail’deyse var! Gazze ve Batı Şeria’da olanları herkes biliyor. İsrail’in son Lübnan serüvenini de! O nedenle İsrail’in kimseyi tehdit etmesine gerek yok! Günü geldiğinde, İsrail nükleer silahlarını kullanır! Bunu kestirebilmek için kahin olmak mı gerekiyor?!
Burada en akılcı yol, Benjamin Netanyahu’nun Lieberman’dan kurtulmak için erken seçime gitmesi!
BAĞRI YANIK AŞIK
Lale doğuludur. Hıristiyanlık kadar, Musevilik kadar, İslamiyet kadar doğuludur. Lale utangaçtır; taze bir gelin kadar, iltifat görmüş bir nazenin kadar. Lale altı yaprağıyla hercaidir; batılar ve kuzeyler; altlar ya da üstler kadar... (İskender Pala’ya teşekkürler)
PACO DE LUCIA VE GİTARI İSTANBUL’DA
Paco De Lucia bir gitar ustası... Yok yok sihirbazı. Cemal Reşit Rey’den bir rüzgar gibi geçti, adı Flamenko’yla bütünleşen büyük usta. Carlos Saura’nın Carmen’i ya da Norau’nun La Sabina adlı filmlerinin müziklerine imza atmıştı bu filmleri izlediyseniz hemen hatırlarsınız. Los Tarantos balesinin kayıtlarıyla da bellekele kazındı ki, silinmemecesine. Eğer kaçırdıysanız, yazık ki ne yazık! Dilerim yakında bir daha gelir İstanbul’a ve kulaklarımızın pasını giderir.
Dolmabahçe’nin saklı incisi
Nedir biliyor musunuz bu inci? Abdülmecid Efendi Kütüphanesi! Osmanlı’nın son veliahdı ve son halifesi, Abdülmecid Efendi’nin Dolmabahçe Sarayı Hünkar Dairesi’nin sofasında,
10 bin 867 eserden oluşan muhteşem bir kütüphanesi var.
Sanatcı ve aydın kişiliğiyle, Türk kültür ve sanat tarihinde çok özel bir yeri olan Abdülmecid Efendi (1868-1944), döneminde şehzade ressam olarak anılırdı. Saray ressamı Fausto Zonaro’dan resim dersleri almış, iki yüzün üzerinde gerçekten birbirinden güzel tablo yapmıştı. Hala müzayedelerde, yüz binlerce dolara, satışa sunulur, kırk yılda bir olsa da. Dahası Abdülmecid Efendi müziğe de çok meraklıydı. Batı müziğini çok iyi bilir, piyano, viyolonsel ve keman çalardı. Ayrıca çok iyi Fransızca ve Almanca bilir, İngilizceyi de sözlük yardımıyla okuyabilirdi.
Kütüphanesinde Fransız Edebiyatı başlığı altında Emile Zola, Victor Hugo, Anatole France gibi ünlü yazarların ilk basım kitapları cilt cilt durur. Toplam 204 eser vardır Fransız Edebiyatından kütüphanede. Goethe, İbsen ve Schiller gibi klasik yazarların eserleri de yer alır raflarda elbet. Bu kitapları elinize aldığınızda, okunduklarını, öyle “koleksiyoner mantığıyla” toplanmadıklarını anlarsınız hemen. El yazması Kur’an’lar, 996 tarihli Manzum Siyer gibi yazma eserler de var kütüphanenin raflarında. Kimi kitaplar, yazarlarınca Halife’ye imzalanarak gönderilmiş. Fırsatını bulursanız bu kütüphaneyi gezin. Hayran kalacağınızdan hiç kuşkum yok.
ÇOCUKLARIN İSTANBUL’U
Tatilinizi İstanbul’da ve de doğanın kucağında geçirmek istiyorsanız , yola Anadolu Yakası’ndan çıkın. Kanlıca kıyılarına inen, yer yer denizle öpüşen yamaçları, renk cümbüşüne dönüştüren erguvanların güzelliği soluğunu kesecek. Kanlıca’nın korularında, pudra şekerli yoğurt yedirin çocuklarınıza, siz de ağaçların gölgesie oturup hayallere dalın...
Beykoz sahilinden sandal ya da tekne kiralayıp Boğaz’da balık tutmak da küçükleri mutlu edecektir hiç kuşkusuz.
Çamlıca tepelerine uzanırsanız, ilkbaharda yaşanan büyük kuş göçüne tanık olursunuz. Eğer kuşlarla yetinmeyip aslan, kaplan, penguen, zebra gibi hayvanlarla tanışsın istiyorsanız çocuklarınız, üç yüz farklı hayvan barındıran Darıca Hayvanat Bahçesi’ne götürün onları.
Üsküdar-Kadıköy arası da çok keyiflidir ha! Üsküdar’daki Uçurtma Müzesi’ni bilir misiniz? Çocuklarınız sevinçten havaya fırlayacak, rengarenk uçurtmaları görünce. Müzenin atölyesine inin orada bu uçurtmaların nasıl yapıldığını öğrensin yavrularınız.
Yani öyle cebinizin para dolu olması gerekmiyor çocuklarınıza İstanbul’un keyfini yaşattırmak için. Hadi bırakın gazeteyi, alın çocukları, atın kendinizi sokağa. Bahar geldi, bahar!