Katıldığı televizyon programında siyasi gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, "Bana karşı yapılan darbeyi anlatmış olsaydım AK Parti parçalanırdı" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, "Bana karşı ahlâksızca her türlü komployu yaptılar ben çıktım AK Parti'yi savunmak için o konuşmayı yaptım. Bana karşı yapılan darbeyi anlatmış olsaydım AK Parti parçalanırdı. O konuşmada şunu söylemedim, Hazine'nin bütün kaynaklarını tüketecekler ben susacağım demedim" şeklinde konuştu.
Davutoğlu, "Türkiye'nin çıkarı ne ise onu yaparız, ama hedefimiz tek başına iktidardır. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı yerinden etmek için veya birini Cumhurbaşkanı yapmak için siyasete girmedim ben" ifadelerini de kullandı.
Davutoğlu'nun konuşmalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
"PARTİMİZDE ÜLKÜCÜ VE DEVRİMCİLER DE VAR"
Türkiye çapında 100 bin üyeye yaklaşıyoruz. Hepsi gerçek üye. Bazı partilerde olduğu gibi değil. Böyle bir dönemde gerçek şahıslar ortaya çıkar. Aramızda ülkücülükten ve devrimcilikten 12 Eylül'de hapishanelerde yatmış arkadaşlarımız da var. Aramızda rahmetli Ecevit'e yakın olmuş DSP'li arkadaşlarımız da var, HDP'liler de var. AK Parti Genel Başkanı iken Türk demokrasisinin en büyük oyunu alarak 1 Kasım'da partiyi iktidar yaptık. Bana karşı parti içi darbe yapılmamış olsaydı partinin temiz siyasete yönelmesi ve Türk siyasetinin parçalanmaması için elimden geldiğini yapardım.
"DEMİRTAŞ'IN EŞİ BAŞAK HANIM'I ARADIM"
Geçen Düzce'de bir kadın yanıma geldi hâlâ gözleri yaşlıydı. O konuşma siyasi ahlâk konuşmasaydı. Partide bana karşı darbe yapılmış, boğazda kurdukları yalılarda mekanizmalar servis edilmiş. Başbakanlık makamını terk ederken bu sözleri sarf ettim. Şu anda da aynı şeyi söylüyorum, Cumhurbaşkanının ailesine, o ailenin onuruna bir halel gelse ben buradayım. Ama damadı siyasete girmemiş olsaydı, diğer damadıyla ilgili herhangi bir sözü oldu mu? Sayın Demirtaş'la ben siyasi mücadele verdim. Ama Başak Hanım'a, eşine saldırı yapıldığında Sara Hanım'la aradım, 'Ben sizin eşinizle sert mücadele yaptım, gerekirse yine yaparım, ama sizin onurunuz benim eşimin onuru gibidir' dedim. Bana karşı ahlâksızca her türlü komployu yaptılar ben çıktım AK Parti'yi savunmak için o konuşmayı yaptım. Bana karşı yapılan darbeyi anlatmış olsaydım AK Parti parçalanırdı. O konuşmada şunu söylemedim, Hazine'nin bütün kaynaklarını tüketecekler ben susacağım demedim.
"SAYIN ERDOĞAN'IN HUKUKUNU HEP KORUDUM"
O günlerde şöyle bir spekülasyon vardı. Sayın Gül'ün de adaylığı sözkonusuydu. Sayın Abdullah Gül de, aynen sayın Erdoğan gibi benim Cumhurbaşkanımdır. Bunun üzerine çıkıp 'Sayın Erdoğan'la görüştüğüm gibi sayın Gül'le görüşürüm' dedim. Ben AK Parti mensubuyken AK Parti'nin adayı kimse ona destek olurum. AK Parti'nin adayı sayın Erdoğan adaydı, ona destek verdim. Benim her sözüm siyasi ahlâk bakımdan süzgeçten geçmiş sözlerdir. Rastgele bir söz sarfetmem ben. Sayın Erdoğan'a 30 sayfalık metin verdim. Yapmam gerekeni yaptım, susmadım. Sayın Erdoğan'ın hukukunu hep korudum. Eğer ülkeyi ehliyetsiz, liyakatsız insanlara vermeseydi, Perinçek'in rotasını çizdiği bir siyasi noktaya gelmeseydi kitaplarımı yazar, siyaseti tekrar düşünmezdim. AK Parti milletvekili iken konferanslarım iptal edildi, AK Parti mensubu iken yakınlarıma baskılar kuruldu. Devletten tek kuruş menfaatlenmemiş yakınlarıma ne baskılar yapıldığını bir söylesem. Hiçbir zaman sayın Erdoğan'ın şahsi hukukuna, aile hukukuna halel getirecek hiçbir şey yapmadım.
"DÜŞÜK PROFİLLİ ROLÜ HİÇBİR ZAMAN BENİMSEMEDİM"
Şu anda Doğu ve Güneydoğu'da ikinci parti konumdayız. HDP'yi de zorlayacağız ve birinci parti olacağız. Düşük profilli edilgen rolü hayatımda hiçbir zaman benimsemedim. Varolan ittifak yapılanmalarının edilgen unsuru olmak için parti kurmam. Herkesle konuşuruz. 9 Kasım'da güçlendirilmiş parlamenter sistemini anlattık. Geçenlerde şöyle bir şey söylendi, parlamenter sistem diyor ama kimse parlamenter sistemi ete kemiğe bürünmüş gibi tarif etmedi. Halbuki 1 ay önce biz bu tarifi koyduk. Hiçbir ayrım gözetmekten 9 Kasım'da bunu açıkladık. Sayın Serap Yıldırım ve Ergun Özbudun'un çalışmasıyla bu modeli koyduk. Bütün siyasi liderlerden randevu talep ettim. Sayın Erdoğan, Bahçeli, Kılıçdaroğlu, Akşener, Karamollaoğlu'ndan. Sayın Erdoğan cevap vermedi, MHP ise olumsuz mukabelede bulundu. Sayın Kılıçdaroğlu ve Akşener'le çok olumlu görüşme yaptık.
"BİZE FAİZCİ DENİYORDU, ŞİMDİ O FAİZCİ BAKANLARI TEKRAR ÇAĞRILDI"
Düzce AK Parti'nin kalelerindendi. Eski bir AK Partili yolumu kesiyor, 'Sayın Başbakanım bu yolsuzluklar ne olacak' diyor. Birbirini besleyen bir sarmalla karşı karşıyayız. Çiftçilerin problemleri, tarım sektöründe daralma, esnafın sıkıntıları. Esnaf kirasını ödeyemediğini söylüyor. Bakın doğrudan hibeler, borç ertelemeleri ve yeniden kredilendirme. Dünya ne yaptı biliyor musunuz? Hibe verdiler, parasal genişlemeye gittiler, para bastılar. Türkiye'de para bastı. Peki nereye gitti bu paralar? 44 milyar diye açıklandı doğrudan destek. Nereye gitti gerisi, müteahhitlerin ödemelerine gitti. Biz korona tahvili çıkarın dedik. Bunu önce kayıtsız işçilere, iki işçilere, üç esnaflara, dört çiftçilere hibe olarak verin dedik. Onlar ise ne yaptılar biliyor musunuz? Kredilendirdiler. Kredi musluklarını açıp, tekrar borçlandırdılar. Faizler yükseldi. Bu borçlandırmayla onun üzerinden kalkılması mümkün değil. Biz elektrik, su, doğalgaz pandemi şartları tarafından devlet tarafından ödenecektir dedik. Biz sosyal devlet ilkesinin bugün tam da gerekli olduğunu düşünüyoruz. Buzdağının altından büyük bir dalga geliyor, Beştepe'de oturarak bunu anlayamazlar. Sadece Lütfi Elvan değil Cevdet Yılmaz, Naci Ağbal, Efkan Ala da bana karşı darbe yapılan hükümetin bakanlarıydı. Bu arkadaşların geçmiş performanslarını bilirim. Bize meydan meydan faizci deniyordu. Şimdi o faizci bakanları tekrar çağrılmış oldu. Eğer o hükümet faizci değil ise niye o hükümeti devirdiniz?