AK Parti’nin en yetkili organı olan Merkez Karar Yönetim Kurulu’nun (MKYK) 50 üyesinden 47’si parti başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yetkisini tırpanlayan bir karar metni hazırlayıp imzalıyor.
Ki bu isimlerden 11’i halen kabinede bakan. 12’si de partide genel başkan yardımcısı. Yani, Başbakan Davutoğlu’nun hemen her gün birlikte mesai yaptığı en yakın çalışma arkadaşları.
Başbakan’ın ne talimatı ne bilgisi var bu hazırlıktan. Bir gece önce öğreniyor. Sabah yurda döndüğünde canı sıkılıyor. Toplantıya o yüzden 5.5 saat sonra gidiyor. Arada Cumhurbaşkanı ile telefonda görüşüyor. Sonuç olarak aynı kararı ilk kendisi imza atarak çıkartıyor.
Aslında ‘karar’da sorun yok. İl ve ilçe başkanının atama, görevden alma yetkisinin tek kişide olmasındansa heyette olması daha doğru ve demokratik denilebilir.
Zarf mazruftan daha önemli. Buradaki sorun ‘muamele’.
Adına ister 'operasyon' deyin ister 'balans ayarı.' Partinin lideri ve Başbakan’a reva görülen muamele bu.
Bir başka partide olsa buna ‘darbe, isyan’ ve lideri ‘istifaya zorlama’ denirdi.
Böyle bir ‘muamele’ o çok eleştirilen Yıldırım Akbulut’a bile yapılmış değil.
Parti ve kamuoyunda itibarını yükseltecek bir ‘duruş’ ortaya koyamadı.
Yapılanı sineye çekerek yara aldı. ‘Başbakanlık’ uğruna her şeyi sineye çekecek görüntüyle ne partiye ne de bürokrasiye söz geçiremez.
CEMİL ÇİÇEK SÜRPRİZİ
Herkes karara imza vermeyen 3 isimden bahsetti ama sadece 2’sinin ismi söylendi.
O isimler Davutoğlu’nun Konyalı hemşerileri ve MKYK’da ‘Hocacı’ olarak bilinen 2 isim Selçuk Öztürk ile Prof. Dr.Mehmet Babaoğlu idi.
3’üncü ismi de ben açıklayayım: O isim TBMM eski Başkanı Cemil Çiçek.
Çiçek ilk günkü organizasyon içinde yer almamış.
Cemil Çiçek siyasetin duayenidir ve attığı her adımı ölçülü atar. Siyasetin barometresi olarak görülür. Çiçek’in tavrını yabana atmamak gerek.
DAVUTOĞLU DAMAT VE SEÇİM
Dün Beştepe’de yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı önemliydi. Şu birkaç gün Davutoğlu’nun akıbeti açısından belirleyici.
Davutoğlu’nun değiştirileceği söylentisi ayyuka çıktı.
Hep yazıyorum. Davutoğlu’nu değiştirmek kolay olsa da maliyeti riskli Beştepe için.
Bu ikinci MKYK operasyonuyla zaten harekat alanı bırakılmadı. Partinin tek hakiminin Erdoğan olduğu tescillendi.
Davutoğlu’nun ‘vuruşma’ gücü ve niyeti olmadığı görüldü. Yine de bir ‘hamle’si olup olmadığına ilişkin işaret yok ortada.
Yaşanan her şeyi kabullenecekse yoluna devam eder.
Eğer Beştepe her türlü riski aldıysa formül hazır: 2 B (Binali Yıldırım /Berat Albayrak) potansiyel adaylar.
Bir diğer seçenek daha radikal. Erdoğan’ın partinin başına dönüşü.
Her iki seçenek de Eylül-Kasım aylarında ‘baskın seçim’e ayarlı.
PELİKAN DOSYASI
Julia Roberts ve Denzel Washinogton’un oynadığı “Pelikan Dosyası” filminin başrolünde gazeteciler vardı.
AK Parti’yi sarsan “Pelikan Dosyası’nın” içinden de gazeteciler çıkmasın mı?
20 yıldır 28 Şubat dönemi medyası ‘başbakan değiştirmye çalışmak’la suçlanıyor ya…
Bazı meslektaşlarımız aynı misyona soyunmuş anlaşılan.
Yazılanların çoğu bilinen şeyler olsa da burada yazılandan daha önemli olan yazan, yazdıran.
Yazan ve azmettirenler kimler ola ki?
Hedefteki 'Hocacıların' ulaştığı adres ‘‘Siyasetle ilintili bir medya yöneticisinin modere ettiği, sırtını Beştepe’ye dayanmış gazeteciler.”
İstanbul’da tutulmuş denize nazır ofiste yeni internet sitelerinden bahsediliyor.
'Taarruz' başladı. Tepeden ‘ateşkes’ denmedikçe devam eder.
Sırlar dökülmeye başlasın hele.
Ne Panama belgeleri ne Reza Zarrab davası bu kadar ilgi görür.
Her farklı sesi ‘fitne’ sözcüğüyle geçiştirme dönemi geçti. Parti içinde güç odakları çatışması çok ciddi.
Başbakan Davutoğlu hatta MİT Müsteşarı Hakan Fidan 'Reisçi’lerin hedefi.
En tepeden “durun!” denebilir. Yoksa, kavga büyür.
AK Parti’ye muhalefetin değil ancak kendi içinden zarar verilebileceği görüldü artık.
Kimse iktidarı kaybetmek istemez. Yoksa…
Yunus Emre ne diyordu: “Bölüşürsek var oluruz, bölünürsek yok oluruz.”