Hükümet tarafından sarf edilen 'tasarruf sözlerinin' gerçeği yansıtmadığı açıklanan verilerle bir kez daha orta çıktı.?24 Haziran seçimleri sürecinde kamuya yaklaşık 100 bin kişi alındı.
AKP’nin 2002 yılında iktidara geldiğinde en önemli vaatlerinden biri, devletin küçülmesiydi. Bu amaçla kamu personel reformu hazırlanmış, memur sayısının azaltılmasına yönelik pek çok formül uzun süre konuşulmuştu. Rakamlara baktığımızda ise küçülmek bir yana devletin personel sayısının katlanarak arttığı görülüyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre 2002 yılında 2 milyon 372 bin olan memur sayısı, 2010 yılına kadar 2,5 milyon civarında seyretti. 2011 yılında ilk kez 2,5 milyonu aştı.
İsraf durmadı
Sonraki yıllarda hızlı bir artış grafiği gözleniyor. 2013 yılında 2,8 milyona ulaşan memur sayısı, 2015’te 3 milyona çıktı. OHAL sürecinde yaklaşık 150 bin memurun ihraç edilmesine rağmen kamu çalışan sayısındaki artış sürdü. Özellikle seçim döneminde devlete yoğun şekilde personel alındı.
Seçimlerde 100 bin işçi
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), Maliye Bakanlığı rakamlarından derlediği ve Mayıs ayı işgücü bülteninde açıkladığı verilere göre kamu istihdamı, geçen yıla oranla yüzde 15,1 artarak 4 milyon 131 bin kişi oldu. TÜİK, bu artışta daha önce kamu istihdamında yer almayan taşeron işçilerin 2018 Nisan ayında kamu çalışanı statüsüne kavuşmasının etkili olduğu notunu düştü. Kamu kurumlarında kadroya alınan taşeron işçi sayısının 400 bin civarında olduğu dikkate alındığında her halükarda devletteki çalışan sayısında büyük bir artış görülüyor. Ahval’de ki habere göre sadece 24 Haziran seçimleri sürecinde kamuya yaklaşık 100 bin kişi alındı.
TYP, amaç dışı kullanılıyor
Kamu istihdamının bu görünen yüzünün yanı sıra bir de AKP görünmeyen yüzü var. Bu dolaylı kamu istihdamı modeli, bir kaç parametreden oluşuyor. Bir yönünü, İşsizlik Fonu üzerinden sağlanan ve Toplum Yararına Proje (TYP) olarak nitelenen istihdam türü oluşturuyor. Bu yöntemle işçiler, okul temizliği, bahçe bakımı, ağaç dikimi gibi işler başta olmak üzere çeşitli alanlarda 9 ay süreyle asgarî ücret üzerinden istihdam ediliyor. 2009 yılındaki ekonomik kriz döneminde, artan işsizliğe karşın geçici bir tedbir olarak geliştirilen bu proje, iktidar tarafından her yıl uygulanan bir istihdam türü olarak benimsendi.
Özellikle seçim dönemlerinde, İşsizlik Fonu kaynakları kullanılarak yüzbinlerce kişiye maaş ödeniyor. Muhalefetin TYP istihdam modeline yönelik temel eleştirisi, işe alınacak kişilerin listelerinin AKP il ve ilçe başkanlıkları tarafından belirlendiği yönünde. Eğitim, beceri ve benzeri şartların aranmadığı bu istihdam türü, çok sayıda kişiye İşsizlik Fonu kaynaklarından kamuda iş imkanı sunuyor. Sendikaların eleştirisi ise, işçilerin prim kesintilerinde oluşan İşsizlik Fonu’nun TYP ve benzeri projelerle amaç dışı kullanıldığı noktasında yoğunlaşıyor.
İsraf sapmaya yol açtı
Kamu istihdamının bu derece artması, bütçeden yapılan personel harcamalarında artışa ve hedeflenen bütçeden sapmaya yol açtı. 2018 yılı toplamında 183 Milyar TL olarak hedeflenen devletin personel harcaması, ilk 7 ayda 116 milyar oldu. Aylık ortalama 16,5 milyar TL olarak gerçekleşen harcama, yıl sonu itibariyle enflasyon kaynaklı zamların da etkisiyle 200 milyar TL’yi aşacak.
Dudak uçuklatan rakamlar
Personel harcamalarının yanı sıra kamunun taşıt, lojman ve diğer giderleri de önemli bir yekûn tutuyor. Hali hazırda kamudaki araç sayısı 110 bin civarında. 2010 yılında taşıt alımı için bütçeden yapılan harcama 265 milyon TL iken bu rakam 2017 yılında 1.1 milyarı geçti. Taşıt kiralama içinse 2010 yılında 111 milyon lira harcanırken 2017 yılında bu rakam 557 milyon liraya yükseldi. Geçen yıl taşıt kiralama ve alımı için 1 milyar 657 milyon harcama yapıldı.
Hantal büyüme kriz getirdi
2010 yılından itibaren devlette popülist politikalar benimsendi. Memur sayısı hızla artarken çeşitli yöntemlerle kamu istihdamı devasa boyutlara ulaştı. Personel harcamalarının yanı sıra araç ve lojman gibi diğer harcama kalemlerinde aşırı büyüyen devlet, kamu bütçesini yutar hale geldi. Bu hantal bünye, kamunun borçlanma maliyetleri üzerinde ciddî baskı oluşturuyor. Ekonomik krizle birlikte devletin sırtındaki yük daha da ağırlaşarak taşınmaz hale gelecek.