Mehtap Televizyonunda Cuma akşamı yayınlanan Algılar ve Gerçekler programı, toplumda oluşturulan yanlış algıları düzeltmeye devam ediyor.
Algılar ve Gerçekler’de İlahiyatçı Ö. Faruk Şentürk ve Yrd. Doç. Dr. Ergün Çapan, İslâm’ın şekil olarak görünürlüğünün artmasına rağmen, muhteva ve derinlik bakımından gerçek dindarlığın azaldığı, dinin dünyevi menfaatler için kullanıldığı günümüzde “İslâm şekilden mi ibaret?” sorusunu mercek altına aldılar.
“ İSLAM’IN MUHTEVASI İLAHİ BİR FORMAT İÇİNDE GÖNDERİLMİŞTİR, ŞEKİL İLE MÂNÂ BİRBİRİNİ TAMAMLAR, BİRİ DİĞERİNE FEDA EDİLEMEZ ”
Algılar ve Gerçekler’de Yrd. Doç. Dr. Ergün Çapan, İslâm’ın Alalh’ın gönderdiği, din adına noktayı koyan son din olduğunu, aynı zamanda insanın ruhunu, kalbini, aklını ve bedenini besleyen ilahî bir sofra olduğunu söyledi. Müslümanlığın yaşandığı takdirde bütün insanlığın huzurla gönüllerini abad edecek bir din olduğunu ifade etti. Ergün Çapan; dinin iki yönünün, şeklî formatının ve ruhunun olduğunu, dinin muhtevasının ilahî bir format içinde gönderildiğini, şekil ile mananın birbirini tamamladığını, birisinin öbürüne feda edilemeyeceğini belirtti. İslam’ı yaşamakta mana ve ruhun esas olduğunu, ama o ruh ve manayı insanın kendine göre bir formatla, şekille belirleyemeyeceğini kaydetti. Çapan, namazın nasıl kılınacağının, kıyamın, rükûnun, secdenin ne şekilde olacağını öğretenin Cebrail (a.s.) olduğunu, Kabe’nin yanında Cebrail’in (a.s) Peygamberimize (s.a.s.) beş vakit namazı kıldırdığını, “ben nasıl namaz kılıyorsam siz de öyle kılın” diye buyurduğunu söyledi. Bunun meselenin şekil tarafı olduğunu, namazın ruhunun ise huşû ve hudû ile, Allah rızası için, Allah’ı görüyormuş gibi namaz kılmak olduğunu, bunların ikisinin de birbirini tamamlayan şeyler olduğunu belirtti.
“DİNDAR GÖRÜNÜP BUNUNLA RANT DEVŞİRMEK, DİNİN RUHUNU ÖLDÜRMEKTİR”
Algılar ve Gerçekler’de Ergün Çapan, Müslümanlığın özünün, yapılan ibadet ve hayırlarda sırf Allah rızasını gözetmek olduğunu, bunları hedefliyor görünüp de yani zahiren dindar görüntüsü verip, bununla rant devşirmenin, dinin ruhunu öldürmek olduğunu vurguladı. Dinî değerleri dünya menfaatlerine basamak yapmanın, hadisin ifadesiyle bir avcı gibi avına hissettirmeden yavaş yavaş gidip avını kumpasa getirmeye benzetildiğini söyledi.
İşte o hadis-i şerif: ““ Ne kötü bir kuldur; tıpkı bir avcının hissettirmeden tuzak kurarak avını yakalaması gibi dini değerlerle insanları aldatarak dünyevilik rant peşinde koşan kul ne kötü bir kuldur. Haramları helalmiş gibi tevil ederek, o şekilde göstererek şüpheli şeylerle dini bir hayat yaşama peşinde koşan kul ne kötü bir kuldur. Aç gözlülüğünün kendisini istediği yere çekip götürdüğü kimse ne kötü bir kuldur. Heva ve hevesin gayri meşru arzu ve isteklerin kendisini sapıttığı kimse ne kötü bir kuldur. Dünya mal ve mülkünü kazanma hırsının kendisini zelil ettiği kul ne kötü bir kuldur.” (Tirmizi, Kıyamet, 17; Hakim, Müstedrek, 4/351)
“MÜSLÜMAN, HARAMLA KARŞILAŞTIĞI ZAMAN REFLEKS OLARAK HEMEN ONDAN UZAKLAŞIYORSA, İMANI TABİAT HALİNE GELMİŞ DEMEKTİR”
Algılar ve Gerçekler’de Yrd. Doç. Dr. Ergün Çapan, Müslümanlığın insanın fıtratına mal olup olmadığı ile ilgili Fethullah Gülen Hocaefendinin verdiği enfes ölçüyü de paylaştı. Hocaefendinin, bir müslümanın bir haramla karşılaştığı zaman, refleks olarak, düşünmeden hemen o haramdan uzaklaşıyorsa, bunun yanında Allah’ın emrettiği şeyleri de hemen, içinde bir sevgiyle o işi yapmak istiyorsa, işte o insanda iman tabiat haline gelmiştir dediğini ifade etti.
“SAĞLAM İMANIN KORUYUCUSU MÜKEMMEL İBADETLERDİR”
Algılar ve Gerçekler’de İlahiyatçı Ömer Faruk Şentürk, imanla tam bütünleşebilmenin yolunun sağlam bir iman blokajının üzerine ibadet, ahlâk ve beşerî münasebetlerin tesis edilmesinden geçtiğini, sağlam bir imanın koruyucusunun da ibadetleri mükemmel olarak yapmak olduğunu belirtti. Bu meseleyi de Fethullah Gülen Hocaefendinin şöyle ifade ettiğini nakletti: “İbadet, bütün güç ve kuvveti ile itikada ait meselelerin blokajı ve onları inkişaf ettiren fakülteleridir. Zira dinî hayatın kaymalardan korunması ve kollanması ancak ibadet ü taatle mümkündür. İnsan, ibadet ü taat olmazsa, kendi tabiatıyla bütünleşemez ve bunun neticesinde onun için, her zaman bir kısım değişik inhiraf noktalarından kaymalar söz konusu olabilir.”
“AHİR ZAMANDA BİR GRUP İNSAN ORTAYA ÇIKACAK Kİ…”
Yrd. Doç. Dr. Ergün Çapan, dinî değerleri, dinin kutsiyetini kullanarak dünyevi rant elde etmenin, din ile insanları aldatmanın Kur’an ve Hadislerde nasıl ele alındığını da anlattı. Kur’an-ı Kerim’de “Allah’ın ayetlerini küçük bir dünya menfaati karşılığında satmayın” buyrulduğunu, Peygamberimizin de “Her ümmetin imtihan olduğu bir fitne vardır, benim ümmetimin fitnesi de maldır” diye beyan ettiğini nakletti. Çapan, bir müslümanın mal ve makam karşısında haram –helal hassasiyetini korumasının çok önemli olduğunu, Peygamberimizin de en büyük kaybetme noktası olarak bu hususu söylediğini belirtti. Konuyla ilgili de şu hadis-i şerifi paylaştı: ““Ahir zamanda bir grup insan ortaya çıkacak ki, bunlar din ile dünyayı talep edecekler. İnsanları kandırmak için dindar, dünyayı terketmiş görünmek için yumuşak koyun postuna bürünürler. Dilleri şekerden tatlıdır. Kalpleri ise, canavarların kalbi gibidir. Allah onlara şöyle der: "Benim size mühlet verip yaptığınız kötülüklerden tevbe etmeniz için hemen cezalandırmamam mı sizi aldatıyor! Siz benim imhal edip ihmal etmediğimi bilmiyor musunuz? Yoksa ahiret için çalışıyormuş görüntüsü verip insanları aldatmak suretiyle, Benim olup-bitenden habersiz olduğumu zannederek, Beni de mi kandırmaya kalkıyorsunuz! Şanıma ve azametime (Zatıma ve sıfatlarıma) kasem olsun ki, ben onlara, içlerinden çıkaracağım öyle bir fitne göndereceğim ki, değil fiilen fenalıkları işleyenler içlerindeki iyiler bile şaşkına dönecekler; ne başlarına gelen fitneyi def edebilecekler, ne de ondan paçalarını kurtarabilecekler." (Tirmizi, Zühd, 60; Kurtubi, Camiu beyani’l-ilm ve fazluhu, 1/656)