Ali Bulaç:CHP'nin Risalelerin basımını devletin tekelinden kurtaracağı aklımın ucundan geçmezdi

Ali Bulaç:CHP'nin Risalelerin basımını devletin tekelinden kurtaracağı aklımın ucundan geçmezdi
Günün birinde CHP'nin Ankara Genel Merkezine gideceğim hiç aklıma gelmezdi.

Ve CHP'nin hükümetin kapattırmak istediği dershanelerin açılmasının yolunu açacağı, hele Üstad Said Nursi'nin Risaleleri'nin basımını devletin tekelinden kurtaracağı da aklımın ucundan geçmezdi. O Said Nursi ki, tek parti dönemi boyunca çekmediği çile kalmamıştı. Ama bugün eften püften bahanelerle iktidar, Risaleleri devletin tekeli altına almak isterken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Risaleler birer fikirdir, bu ülkede herkesin kendi fikirlerini açıklama, yayma hakkı vardır, biz bu anlayışla Risaleleri devletin tasallutundan kurtarmak istedik.” diyor. Dahası, bugün herkesin tepesinde Demokles'in kılıcı gibi duran Sulh Ceza Hakimliklerini kaldırma sözünü de veriyor!


Dünya tersine mi döndü?

Salı günü yeni Genel Yayın Yönet-meni'miz Abdülhamit Bilici, parti liderlerini ziyaret çerçevesinde Sayın Kılıçdaroğlu'nu da ziyaret etmek istediğimizi söyleyince daveti tereddütsüz kabul ettim.

Esasında benim CHP'ye sözüm vardı, hiç değilse bu sayede kısmen yerine getirmiş olacaktım. 2007'de AK Parti başörtüsü yasağını kaldırmak istediği için kapatılma tehdidiyle karşı karşıya kaldığında şöyle demiştim: “CHP başörtüsü yasağına karşı çıksın, söz ona oy vereceğim.” Bu vaadim Akşam Gazetesi'nde de manşet olmuştu. CHP, başörtüsünü gündeminden çıkardı,  partide başörtüleriyle siyaset yapanlar var.

Bu ziyareti FÜM (Fitne Üretme Merkezi) istismar etmesin diye hemen belirteyim: Bugüne kadar -2011 seçimleri hariç- katıldığım her seçimde oyumu Milli Görüş partilerine verdim. MSP, RP, FP, SP. 2011'de oyum AK Parti'ye gitti. Sandığa gidersem yine SP derim. Günün siyasetinin kirlettiği ülkede hiç değilse “Biz farklıyız, henüz iddialarımızı ve ideallerimizi kaybetmedik. Yüzde 2,5 zekât miktarıdır, umulur ki kiri temizler.” diyebilmek için.

CHP'ye giderken “oy vermedim ama Genel Merkez'ine gittim” diye içimden geçirdim. Öteden beri Sayın Kılıçdaroğlu'nu beyaz olmayan geniş kitlelerin kültür ve inanç kodlarıyla Ecevit'ten daha barışık bir sima olarak gördüm. Mütevazı, kibar, yumuşak huylu ve kibir libasına özense de üzerinde eğreti duracak bir beden diline sahip. Tevazu, hilm ve kucaklayıcılık güzel sıfatlardır, kimde tecelli ederlerse saygı uyandırır; kibir, sertlik ve dışlayıcılık da birer sıfattırlar, kimde ortaya çıkarlarsa itici olur.

Zaman'dan arkadaşlar Sayın Kılıçdaroğlu'na çeşitli sorular sordu. Benim iki sorum vardı: Biri Suriye ve Ortadoğu politikasıyla ilgiliydi. Diğeri şuydu: “1923-1950 arası tek parti döneminin hâlâ korkusunu üzerinden atamayan ve elbette sağ, milliyetçi ve diyanetçi-muhafazakâr siyasetçiler tarafından tepe tepe kullanılan baskı döneminden sonra şimdi çeşitli kazanımlara sahip olduğunu düşünen –özünde kayıpta iken kazandığını zanneden- mütedeyyin kitlelere iktidar veya iktidar ortağı olmanız halinde nasıl davranacaksınız? Mesela başörtüsünü yasaklayacak, imam hatipleri kapattıracak mısınız?”

22 Ekim 2015 11:17
DİĞER HABERLER