Ali Bulaç: Müslümanlar, Abdullah gibi sorabilirler: Bize ne oldu da birbirimize karşı savaşıyoruz?

Ali Bulaç: Müslümanlar, Abdullah gibi sorabilirler: Bize ne oldu da birbirimize karşı savaşıyoruz?
"Hiç kimse Kur'an'ı kendi arzularına, şahsi veya sınıfsal çıkarları; hanedanı, ulusu, kavmi, bölgesi, ırkı adına suistimal edemez."
Efendimiz (sas)'in irtihalinden sonra Müslümanlar ilk büyük acıyı ikinci ve üçüncü halifenin suikasta kurban gitmeleri, arkasından gelen Cemel ve Sıffin savaşlarında tattılar.

Çatışma görünürde politik ihtilaflar yüzünden çıkmıştı fakat aslında daha derinde sebeplere dayanıyordu. Bu temeldeki ihtilafı en iyi Hz. Peygamber'in “baği bir topluluk”un kendisini öldüreceğini haber verdiği Ammar bin Yasir dile getirmişti. Neden Hz. Ali'nin saflarında Muaviye ve ordusuna karşı savaştığını şu cümlelerle açıklamıştı:

“Katelnaküm ala te'vilihi, kema katelnaküm ala tenzilihi.” Yani “Kur'an'ın inişinde (kabul etmediğiniz hükümler için) sizinle savaştığımız gibi, şimdi de te'vili (doğru anlaşılması) için sizinle savaşıyoruz.”

Açık olan şu ki beni Ümeyye ailesi İslam'ın zuhurundan mutlu değildi, tarihsel olarak sahip oldukları haksız üstünlüklerini kaybedeceklerini anlıyorlardı, bu yüzden Mekke fethine kadar İslam'a karşı direndiler. Hz. Osman'ın halife olmasıyla güç kazandılar; meşru yollarla hilafet sırası Hz. Ali'ye geçince kabile, soy, zenginlik, sınıf farkı gözetmeyen Hz. Ali'nin hilafetini tanımadılar, cahiliye hamiyeti olan kan davasını öne sürerek meşru halifeye isyan edip “baği” oldular.

(...)

27 Temmuz 2015 10:34
DİĞER HABERLER